Sevgi ve cesaret

İnsanın risk almadan kazandığı örnekler çok fazla değil; bu nedenle böyle gelen kazanımlara –piyango mantığıyla– şans deniyor. Risk almadan ya da oluşabilecek tehlike ihtimalini yüklenmeden kazanmak, ancak şanslı insanların tesadüfler sonucu elde ettiği bir sonuç… Bazı insanlar kendilerini şanssız bulur. Şanssızlık zincirlerini kırmak adına zincirlenmiş vahşi bir ata döner ve isyan ederler. Kimileri ise prangalarına razı olur, içe dönüp derin bir suskunluğu benimser.

Acıyı ve mutluluğu akılla karşılamak gerekir. Sevgide de akıllı olmak gerekir. Ama aklı kullanmak adına biteviye temkinli ve ihtiyatlı olarak bir duygu seline sahip olmak mümkün değil. Duygusal girişimin ihtiyaç duyduğu cesaret akılla terbiye edilmek zorundadır. Duygularını risk etmeyen kişi, gönül hoşluğunu yakalayamaz. Elde etmiş olduğu sevgiyi ve mutluluğu, doğru değerlendiremeyen ise kolayca onu yitirmenin eşiğine gelebilir.

Sevgi için gerekli cesaret, duygusal körlükle eşdeğer değildir. İnsan ilişkileri her ne kadar o ilginç gizemini çağlar boyu barındırmaya devam etse de; iki insanın duygu işletişimi, körü körüne atlanacak bir bataklık olamaz. Uzun soluklu ve gelişerek kalıcı olması istenen bir duygusal ilişkinin bazı şartlar barındırması gerekebilir.

Bir ilişkinin içermesi zorunlu birinci ilke, karşılıklı saygıdır. İkinci olarak; kişi, bir ilişkide öncelikle kendisi olabilmelidir. Kendinden farklı davranarak bir ilişkinin kalıcılığı ve sürekliliği yakalanamaz.

İlgi duyulan insana karşı farklı görünme ihtiyacı sıkça karşılaşılan hatalı bir davranış türüdür. Bu davranış biçimi sürdürüldüğünde kişi, bir müddet sonra bu ‘aşk piyesinin’ içinden kendisi de çıkamaz hale gelir; böylece gelecek vaat edebilecek bir ilişki de hatalı temeller üzerine kurulmuş olur. Sonuçta gerçekler acıtan yüzünü gösterdiğinde, yeniden başlamak neredeyse imkânsız hale gelmiştir.

Bir diğer büyük yanlış ise sevdiği insanın niteliklerini, hayalinde oluşturduğu sanal görüntüyle karıştırmasıdır. Pek çok durumda gerçekten ilgi duyduğumuzu sandığımız kişi, zihnimizde yarattığımız hayalden çok farklıdır. Karşımızdaki kişiyi doğru algılamaya ve anlamaya başladığımızda, yanılmış olmanın acısı içimize tüm ağırlığıyla çöker. Ne yazık ki, durumu düzeltmek için artık zaman çok geçtir. Kırılan hayaller, ne denli hassas onarılırsa onarılsın, eskisi gibi olmayacaktır.

Önemli bir nokta da; aşkın iki kişilik özel bir ilişki olduğudur. Özel olanın özelliğine zarar verecek her davranış, aşkın mevzi kaybetmesine neden olur. Aşk, arkadaşlarımıza övünerek reklam edebileceğimiz eşya değildir. Aşk, rakiplerimizle yarışmanın bir aracı da değildir. Özel olanın güzelliği özel olmasındandır; bu nedenle onu ‘dile düşürerek’ ya da ‘dedikodusu yapılacak bir hale getirerek’ düzeysizleştirmemek gerekir. Aşk, kişinin duygusal zenginliğidir; ne biçimde olursa olsun maddileştirmek, onu yitirmenin en iyi bilinen yollarından biridir.

Sevgi, cesaret işidir” sözü ile kastedilen, çoğu durumda bir ‘gözü karalık’ ya da ‘duygusal kahramanlık’ beklentisidir. Bir duygusal ilişkide cesaret, karşılıklı olarak gerçekleri görme konusunda akıllı, ısrarlı, açık ve içten olmaktır. Böyle bakıldığında; gerçeklerle yüzleşebilecek cesurlar, kaderi teslim alırlar.

Sonu olmayan bir ilişkiyi önceden tahmin etmek mümkündür. Ne istediğini bilen, doğru zaman ve ortamlarda bunu açıkça ifade edebilen insanlar bir duygusal ilişkinin zorlu geçitlerini aşabilirler. Yanlış bir ilişki içinde olabilirsiniz. Ama unutmayın ki; suya düşerek boğulmazsınız; sizi boğacak olan, orada kalmaktır. Sevgide neyin yanlış olduğu ise sizin, yalnız sizin bilmeniz gereken bir konudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi