Sevgiyi maddi beklentinin sırtına yüklemek

Hayatı nelerin değerli kıldığına dikkat etmek gerekiyor. Değeri ne yaratıp üretiyor? Değer ve anlam, sadece fırsatları fark edip değerlendirmekten mi kaynaklanıyor? Fırsatlar, eğer üretilmesinde veya yakalanmasında emeğiniz varsa daha güzeldir. Bu anlam, pek çok durumda ona verilen emekten kaynaklanır. Çünkü emek verilen, çaba gösterilmeden elde edilene göre daha değerlidir. İnsanın; yaratılmasına veya yakalanmasına doğrudan katkı yaptığı fırsatların önemi ve farklılığı bundandır.

İçinde yaşadığımız çıkar sistemi, bazı olayları önümüze fırsatlar gibi çıkarabiliyor. Örneğin bayram, yılbaşı, doğum günü kutlamaları daha fazla kâr beklentisiyle bize sevgi fırsatı gibi sunuluyor. Keza; kendi sessizliği, özelliği ve mahremiyeti içerisinde geçirilmesi gereken Sevgililer Günü, bir satış vitrini haline dönüştürülüyor. Kendi özelliği içerisinde kalması gereken, banal bir genellik haline getirilip anlam yitimine uğratılıyor. Bir bakıma; sevgi dünyamız, satıcının kâr beklentilerinin sırtına yükleniyor.

Yaşadığımız çağın en berbat niteliklerinden biri, daha yüksek çıkar beklentileriyle sevgiyi de alınır-satılır hale getirmesi. Dolayısıyla çok para harcamak ile daha fazla mal ve hizmet tüketmek, sevginin yüceliğinin göstergesi haline geliyor. Aldığı hediyenin, bir sevgi ifadesi olmaktan daha ziyade, pahası ve fiyatı ile ilgilenen sevgilinin hayal kırıklığına uğramış yüz ifadesini hayal edebiliyor musunuz?

Aşk ve sevgi maddileştikçe, bunların gerçek anlam ve değerlerinin yerini beğeni ve beklenti almaya başlıyor. Tek anlamı karşılıksız duygusal paylaşım olan sevginin yerini, maddi beklenti ve beğeniler almaya başlıyor. İçten sadelikle “Seni seviyorum” demenin yerini, “Seni seviyorum. İşte; bu pahalı tek taş yüzük de bunun kanıtı” şeklinde bir davranış modeli alıyor. Bu modelin almasına teşvik ediliyoruz.

Sevgi, kendi doğallığı ve zarafeti içinde karşı tarafa anlam yüklemektir. Âşık Veysel “Güzelliğin on para etmez / Bu bendeki aşk olmasa” derken aşk ile karşımızdaki insan yüklediğimiz anlam ve değeri anlatır. Hele bunun karşılıklı olması gereken bir anlamlandırma olduğunu düşündüğümüzde, aşkı ve sevgiyi daha doğru kavrayabiliriz. Sevginin bir paylaşım olması gerektiğini sıklıkla duyarsınız. Sevgide paylaşılan, ifade etmeye çalıştığım bu ‘karşılıklı anlam verme’ olgusudur.

Hiç kuşkusuz; sevgilinin kendi öz dünyasında yarattığı zenginlikler vardır. Ama sevgilinin değeri, kendi içinde olan bu zenginlikten daha çok, sevenden alınan anlam yüküyle ilgilidir. Bu nedenle insan, sevdiği için değil; öncelikle sevildiği için ‘güzel’ olur.

Başa dönelim. Sevgi ifade etmek için benim dışımda yaratılmış fırsatlardan hoşlanmıyorum. Hele ki; bir başkasının çıkar tuzağı olarak düzenlenmiş sevgi fırsatlarından hiç hoşlanmıyorum. İnsan sevginin fırsatlarını kendisi yaratmalı. Aşırı tüketim toplumunun bir bireyi olmayı daha fazla içselleştirerek daha fazla ‘sevgili’ olunabileceğine ise inanmıyorum.

Birtakım belirlenmiş günlerde yapılan kutlamaları, baskı altında yapılmaya zorlanan itiraflara benzetiyorum: “Bugün Sevgililer Günü. Çabuk beni ne kadar çok sevdiğini itiraf et!” Ya da “Beni ne kadar sevdiğini, aldığın hediyenin fiyatı ispat etmeli.” Şimdi kendi sevginizi bir teraziye koyun bakalım. Sevginiz satın alınabilecek kadar mı değerli? Cevabınız evet ise satın alınabilecek bir sevgiye ne ödemek gerekir?

Onun için aldığınız hediyeyi, sevgiliniz beğenmez ise Sevgililer Günü ya da doğum günü, bir sevgi fırsatı yerine bir sevgisizlik tehdidine dönüşmüyor mu? Bir duygusal ilişkide asıl olan, sevginin kendisidir

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi