Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Neler oluyor bize?

Tüketim dünyanın gündemine oturmuş, oturduğu yerden kaldırılması da artık imkansız bir kavram. Tüketim kültürünün hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz ve çılgınca tüketiyoruz. Tüketirken de farkında olmadan aslında tükeniyoruz. Biten, yok olan bir şeyi çağrıştırdığı için bu kavram aslında kekremsi bir tat bırakıyor bizde ama ne hikmetse anlamsız bir biçimde içine dahil olduk bu kavramın hepimiz.

Çağdaş insanı etkisi altına alan, bir hastalık gibi saran tüketim çılgınlığı hem cebimizi hem de psikolojimizi etkiliyor. Sınırlarımız yok, ilkelerimiz yok, durumuz durağımız yok, sadece tüketiyoruz. İhtiyacımız olmayan şeyler için kendimize bahaneler üretiyoruz. Varken bir yenisini alıp, kendimizi tatmin ediyoruz. Anlık mutluluklar yaşıyor, sanal dünya ile avunuyoruz. Üzerimizde bir baskı var sanki. Derinden gelen bir ses; "Onu almalısın, o senin olmalı..." Bir de albenili reklamlar var tabi kafamızı karıştıran, bilinçaltımıza işleyen...

Çevremizdekilerle bir yarış halindeyiz adeta. "Onda var, bende neden olmasın?" Bazen de işi daha ileri bir boyuta taşıyıp, kendi kendimizi haklı çıkarma çabalarına giriyoruz. "Benim neyim eksik, bir daha mı geleceğim dünyaya?" Yazık… Kendimizi kandırıyoruz.

Batıya özentimiz bizi böyle yaptı belkide. Kimbilir belkide değişen dünya ve teknoloji... İnsanı bir kanser gibi saran bu tüketim çılgınlığından batılılar kurtulmak için mücadele ederken ve daha sade hayatlar yaşarken biz hala lüks içinde, yetinmeme telaşıyla tüketmeye devam ediyoruz. İhtiyacımız olmadığı halde yaptığımız alışverişi de hadi bir yana bırakalım, doğayı, canlıları, çevremizdeki insanları, dostluk ve aile ilişkilerimizi aklınıza gelebilecek her şeyi tüketiyoruz. Gittikçe daha da yalnızlaşıp aslında tükeniyoruz.

Evimize televizyon geldiğinde, kitap okumayı unuttuk. Araba kapımıza geldiğinde, yürümeyi unuttuk. Elimize telefonu aldığımızda, mektup yazmayı unuttuk. Bilgisayar odamıza girdiğinde, sokakta oyunlar oynamayı unuttuk. Klima taktırdığımızda, serinlemek için püfür püfür esen ağaçların altına gitmeyi unuttuk. Şehirde kaldıkça, doğal yaşamayı unuttuk. Bankalar ve kredi kartları ile uğraşırken, paranın değerini unuttuk. Parfüm kokusuna alışınca, çiçeklerin kokusunu unuttuk. Hızlı ama zararlı yemekleri keşfedince, yöresel sağlıklı yemeklerimizi pişirmeyi unuttuk. Whatsapp kullanırken, konuşmayı unuttuk. Sosyal medya çıktı çıkalı, başkalarının hayatlarını takip etmekten kendimizi unuttuk.

İnternette bir yazıya denk geldim geçenlerde, sizlerle de paylaşayım, bakın ne kadar doğru…

Evlerimiz residence oldu. Komşularımız, site sakini. Kırk yıllık kahve Starbucks oldu, sohbetler cep telefonu emojileri. Arkadaşlık sosyal medya oldu, adamlık sakal bırakma. Aşklar tek gecelik oldu, kalite İphone oldu. Ruh hastaları Youtuber oldu, gerçek sanatçılar yok oldu. Yeşiller beton oldu, çocuklar gelin oldu. Kadınlar şiddet gördü ceset oldu, kanunlar işlemez oldu. Sahi soruyorum sizlere dostlar bize ne oldu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Seda Kağıtcı Arşivi