Şu İşsizlik Meselesi


ABD’li iktisatçı, politik felsefesi ve yazar Thomas Sowell “İktisatta ilk ders kıtlıktır: İhtiyaçları karşılamakta kullanılan her şey kıttır. Siyasetteki ilk ders, iktisadın ilk dersinin dikkate alınmamasıdır.” İşsizlik ve bununla ilgili istatistikler de adeta Sowell’in bu sözünü hatırlatıyor. İşsizlik konusunun ilk dersi olan işsizlik kavramının ne olduğunu bilmeden –ya da bilinmesine imkân verilmeden– işsizlik ve istatistikler üzerinden politika yapılıyor. İstatistiklerin konu olduğu bir ortamda sıklıkla tekrarlamayı sevdiğim bir cümle var: “En iyi yalan, istatistiklerle söylenir.”

Son açıklanan Kasım istatistiklerine bakarsak; 2016’da yüzde 12,1 olan işsizlik geçen yıl yüzde 10,3’e inmiş. Keza; tarım dışı işsizlik yüzde 14,3’ten 12,1’e gerilemiş. Gene bu istatistiklere göre genç işsizlik oranı yüzde 22,6’dan yüzde 19,3’e inmiş.

Diyelim ki; ilginin bakanın, siyasetçilerin ve bürokratların işsizlik ile ilgili bu açıklamasını TV haber kuşaklarından birisinde izlediniz. Hâlbuki evde, hısım akraba arasında veya tanışlarınız içinde değişik yaş gruplarında işsizler var. Siz veya tanıdığınız insanlar iş bulmakta zorlanırken nasıl olup da işsizlik oranı azalıyor? Sizin çevrenizdeki işsizleri kim nasıl saydı? Bu istatistikler nasıl ortaya çıkıyor? Görelim.

İşsizlik oranı; “15 yaşından büyük olup da son dört hafta içinde iş arayan ve 15 gün içinde işbaşı yapmaya hazır olduğunu bildirenlerin toplam işgücüne bölünmesiyle” hesaplanır. Burada anılan toplam işgücü ile 15-65 yaş arası aktif nüfus kastedilir. Buna göre bir kişinin işsiz olarak kabul edilmesi Türkiye İş Kurumu’na için son dört hafta için başvuru yapmış olmasıdır. Son dört hafta içinde kuruma başvurmayan veya daha önce başvurup da kaydını son dört hafta içinde kalacak biçimde yenilemeyen kişi işsiz olarak kabul edilmez. Dolayısıyla son dört hafta şartına uymayan kişiler işsizlik oranına yansımaz. Bu da istatistiğin işsizlik oranını olması gerekenden daha düşük gösterdiğini ortaya koyar.

İş bulmak üzere İş Kurumu’na başvurma ve kayıt yenileme alışkanlığı toplumun kültür düzeyi ile ilgili bir konudur. Yaygın eğitim sistemimiz içinde bu kültürün edinilmesine yönelik bir durum olmadığı için işsizlik oranı konusundaki manipülasyon kuşkuları ve itirazlar da var olmaya devam edecektir.

Hiç kuşkusuz; ekonomideki olumsuz gelişmeler işsiz yurttaşların iş arama motivasyonlarına yansıyor. İş Kurumu’nun, KOSGEB’in istihdam veya iş edindirme konusundaki çeşitli programlarına rağmen iş bulma ümidini kaybederek iş aramaktan vazgeçen yurttaşlar da var. Bu gruba giren kişiler genellikle iş kaydı olmayan başka gelir kaynakları ile yaşamaya çalışıyorlar. Herhangi bir kaydı olmayan kişilerin yer aldığı, iş devamlılığı kuşkulu, büyükçe kayıt dışı (marjinal) sektörler olduğunu tahmin edebiliriz. Bu tür durumlar da işsizlik ve istihdam istatistiklerine yansımıyor.

İşsizlik istatistiklerinin kamuoyunu yanıltmasında etkili olan bir konu daha var. İşsizliğin azaltılabilmesi için öncelikle ekonomide iş hacminin büyüyor olması gerekir. Teknolojinin giderek emeğin yerine almakta olduğu çağımızda işsizliğin azalma oranı, ekonomik büyümeyle yeni iş pozisyonlarının açılması oranı ile bağlantılı olmak durumundadır. Eğer yeni boş iş pozisyonları oluşmuyorken işsizlik oranı düşüyorsa (istihdam artıyorsa) bunda olağandışı ve sağlıklı olmayan bir yan var demektir.

Bu tür durumlara özel sektöre yönelik “Bir işçi daha al, ücretini / vergisini / primini devlet ödesin” türünde istihdam kampanyaları neden oluyor. Birkaç ay istihdam garantisi istenen bu tür kampanyaların sonunda (desteğin bittiği anda) ya işsiz kişi işsizliğe geri dönüyor ya da kadrolu bir çalışan işten çıkarılıp yeni gelen daha düşük ücretle işe alınıyor. Sonuç olarak belli bir süre için işsizlik istatistikleri daha olumlu gözükse de bir süre sonra işsizlik kendi normaline geri dönüyor.

Türkiye’nin işsizlik konusunda önemli problemlerinden birisi; üniversite, yüksek okul, meslek yüksek okulu veya meslek lisesi diplomasına sahip olup da bir işe ve gelire sahip olmayan, nitelikli –en azından eğitimli– kabul edebileceğimiz kesimin varlığıdır. Uzun yıllar boyunca kendilerine eğitim yatırımı yapılan genç insanları ekonomiye kazanmakta hâlâ sorunlar yaşamaya devam ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi