‘’Topluma dönük Sanayi Odası’’ için önemli bir ‘’ders’’

‘’Topluma dönük Sanayi Odası’’ tarafından hazırlanan bir rapor var.

“Topluma Dönük Eskişehir Sanayi Odası / Eskişehir Konut ve Barınma Sorunu Üzerine” başlığını taşıyor.

Rapor ‘’Topluma dönük Sanayi Odası’’ Başkanı Celalettin Kesikbaş tarafından kamuoyuna açıklandı.

Açıklanırken de denildi ki;

“Özellikle Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinden sonra yaşanan göç dalgası ile kentteki nüfusun artmasıyla kiralık veya satılık ev bulmanın zorlaştığı, her geçen gün yoğunlaşan trafiğin işkence haline geldiği görülmekte. Ayrıca bugün Eskişehir’de kentsel konut alanlarının yaklaşık üçte ikisi riskli bölgelerde yer almakta. İmar alanlarının genişletilmemesi ve arsa üretilememesi sebebiyle meydana gelen sorunlar ve çevre yolunun kent için artık yetersiz kalmasından dolayı yaşanan yoğun trafik, bunun neden olduğu kazalar her gün yüz binlerce insanı etkiler hale geldi. Bu noktada, imar planlamasında yaşanan problemlerin ortadan kaldırılması için, ilgili tüm kurum ve kuruluşların, şehirde yaşayan insanların refahı adına, uzlaşı ve iş birliğine gitmesi gerekmekte. Biz de bu noktada üzerimize düşen görevi yerine getirdik ve sayısı 100 bin’i aşkın sanayi çalışanlarımızın konut ve barınma sorununa ilişkin çözüm önerilerimizi bu rapor ile paylaştık.”

Celalettin Kesikbaş ‘’üzerine düşeni yapmış olma’’ rahatlığı ile bunları söylüyor.

Söylemesine söylüyor da açıkladıkları rapor gerçek verilere dayanmıyor.

Öyle olunca da tespitleri doğru olmadığı gibi önerileri de sakıncalar içeriyor.

Bunları ortaya koyan bir değerlendirme var.

Yapan da İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu…

Bir bölümünü dün aktardık…

Değerlendirmenin önemli bir bölümü daha var.

‘’Rapordaki konuya ilişkin tespitlerin ve önerilerin “yeni imarlı alanların açılması” ve “konut stokunun artırılması” olarak iki ayrı yönden değerlendirilmesi gerekmektedir.

1-Yukarıda da bahsedildiği üzere Eskişehir ili mevcut imar planları halihazırdaki nüfusu, öngörülemeyen artışlara rağmen iskân edecek kapasite ile planlanmıştır. Öte yandan 2016 yılında onaylanan plan ile henüz 1/1000 uygulama imar planı yapılmayan, bilinen tabir ile “imara açılmamış” ancak ihtiyaç durumunda imarlı hale gelecek alanların belirli olması arsa spekülasyonlarının önüne geçilmesini de sağlamıştır. Raporda mevcut konut sayıları üzerinden yapılan analizler önemli verileri ortaya koyuyorsa da;

-Mevcut imar planlarının nüfus doygunluk kapasitesi, bir başka deyişle imarlı alanlarda yer alan boş arsaların yapılaşması durumundaki veriler,

-Mevcut yapılaşmış alanlarda imar hakkının tamamını kullanmamış yapılara ilişkin veriler,

-İlçe belediyelerince devam eden planlama çalışmaları ile 3194 sayılı Kanunun 18. Maddesi uygulaması ile inşaat yapımına elverişli hale gelecek arsalara ilişkin veriler,

-Eskişehir Büyükşehir Belediyesince uygulama aşamasına gelinmiş 5 adet kentsel dönüşüm ve gelişim projesinin konut stokuna katkıları,

-Her ne kadar veri elde edilmesi zor olsa da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkisindeki 3 adet riskli alan, TOKİ yetkisindeki gecekondu önleme bölgeleri, toplu konut alanları ve yine TOKİ’ye devredildiği bilgisine ulaşılan, 1/25.000 ölçekli nazım imar planında konut alanı olarak planlı Kocakır mevkiindeki 770 hektar büyüklüğündeki rezerv alanda gerçekleştirilecek yatırımlar sonucunda konut stokunda oluşacak önemli değişiklikler göz ardı edilmiştir.

Dolayısı ile kullanılan veriler ışığında doğru sonuçlara ulaşmak pek de mümkün gözükmemektedir.

2-Temel ekonomi kuramları üzerinden değerlendirildiğinde bir mal için arzın artması fiyatı aşağı, talebin artması ise yukarı çekecektir. Ülkemizde önemli bir ekonomik meta haline gelen konutu da bu boyutuyla düşündüğümüzde, konut stokunda gerçekleştirilecek artışın serbest piyasa şartlarında fiyat dengelemesi beklenebilir. Esasında, diğer tüm araçlar ile birlikte değerlendirildiğinde konut stokunun artırılmasının regülasyon (piyasa dengeleme) açısından önemli bir enstrüman olduğu da söylenebilir. Ancak esasında kompleks bir sorunu tek boyutlu çözüm önerisi ile ele almak maalesef sorunu çözmeyeceği gibi yeni sorunları da beraberinde getirecektir. Bununla birlikte kısa vadede üretilen çözümler ise susuzluktan ölmek üzere olan bir bitkiyi gölgeye taşımaktan öteye gidemeyecektir. Geldiğimiz noktada enflasyonist ortam, emtia fiyatlarındaki artışlar ve spekülatif arsa fiyatları inşaat ekonomisini derinden sarsmış ve inşaat maliyetlerini öngörülemez şekilde artırmıştır. Yakın zamanda yaşadığımız deprem felaketi de ülkemizdeki “nitelikli” binalara olan ihtiyacı bir kez daha acı bir şekilde göstermiştir. Konut ve barınma ihtiyacını karşılamaya çalışan vatandaşlarımızın da alım gücünün düşmesi ile birlikte konutu bir sektör olarak değerlendirdiğimizde hem üreticinin hem de tüketicinin krediye erişiminin zorlaşması piyasa koşullarını da altüst etmiştir. Bu atmosferde geçici bir rahatlama için konut stokunun artırılmaya çalışılması da serbest piyasayı üst gelir grubuna hitap eden konutlar üretmeye itecek; orta ve alt gelir grubu için üretilen konutlar ise bir süre sonra aslında sanayi, teknoloji, tarım, turizm gibi sektörlere yönlendirilmesi gereken orta ölçekteki sermaye sahiplerini de gayrimenkul sektörüne yönlendirecektir. Bir başka deyişle, hedeflenen kitle yine konut ve barınma hakkından mahrum kalacak ve büyüyen sorunlar kangrenleşerek kentin ekonomik, sosyal ve fiziksel sorunlarını tetikleyecektir. Üstelik bu, yerel yönetimler üzerinde kentsel müdahalelerden kaynaklı rant baskısını da artıracaktır.

Tüm bunlar ile birlikte konut stokunun artırılması – yeni alanların imara açılması ilişkisi yine çok boyutlu olarak değerlendirilmelidir. Raporda ele alınan etki-tepki çözümlemesi maalesef yetersizdir. Yukarıda açıklanmaya çalışılan hususlar göz ardı edildiğinde dahi yeni alanların imara açılması sürecinde çok kapsamlı analizlerin yapılması gerekmektedir.

Yeni imara açılan alanlar Belediyeler başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlara -günümüz şartlarında maalesef yüklü miktarda- altyapı yatırımı yükümlülüğü getirmektedir. Örnekle açıklamak gerekirse; 10 bin kişilik yeni imara açılmış alanın yapılaşmasını 10 yıl içerisinde tamamlayacağı öngörülse bile tüm altyapı çalışmaları 10 bin kişiye yetecek şekilde ve yapılaşmanın tamamlanması beklenmeden gerçekleştirilmelidir. Dolayısı ile bu ihtiyaç analizleri kapsamlı ve planlı bir şekilde gerçekleştirilmeli ve yine yerel yönetimlerin üzerine baskı aracı olarak yüklenmemelidir.’’

İMO tarafından yapılan değerlendirmenin bir bölümünü daha aktardık.

‘’Topluma dönük Sanayi Odası’’ Başkanı Celalettin Kesikbaş için ‘’ders’’ özelliği taşıyor.

Dün de dile getirdik…

Celalettin Kesikbaş tarafından açıklanan raporun kim tarafından ve nasıl hazırlandığını bilemiyoruz…

Ancak ‘’üzerine düşen görevi yapmış olma’’ rahatlığı taşıyan Kesikbaş’ı çok zor durumda bıraktı.

Kendisi ‘’iş birliği’’ deyip duruyor ya…

Keşke böyle bir rapor hazırlarken İMO yönetimi ile iş birliği yapsaydı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Vedat Alp Arşivi