Acı, tatlı hatıralarıyla dünya hayatı insanları aldatıp aldatıp geçip gidiyor. Genç yaşta hayatını kaybedip gidenleri mi ararsın, sürat heveslilerinin kazaya kurban gidip ana babasını kahredenleri mi ararsın. Güzelliğinin esaretine kendini kaptırıp şan, şöhret budalası genç kızlar acıklı feci cinayetlere kurban oluşlarına mı yanarsın.
Şu anda dünyamızın feci hastalığı doymak bilmeyen hırslar haram yoldan elde edilen servetler, maksada erişebilme uğrunda her vesileyi meşru sayan ihtiraslar, ölümü hiç hatıra getirmeyen bitmez tükenmez arzular, ibadet derecesinde dünya sevgisiyle dolu gönüller....
Taklidi davranışlar, asra uyma kepazelikleri moda tutkuları, fantazi, lüks hiçbir had ve hudud tanımayan çılgınca bir israf...
Her şeyin bir sınırı vardır. O sınıra varmadan insan kendini düşünüp toparlanmalıdır. Ne paraya doyulur, ne kadına, ne şan şöhrete doyulur. Yolunu şaşıranlar hiç olmazsa ana babanın ikazıyla eşinin yalvarışıyla yanlış yolda olanların feci akıbetlerini görerek, duyarak yanlıştan dönmeleri tevbe edip yaptığı çirkinliklerden pişmanlık duymalıdırlar.
Herkes yarın ilahi huzurda yaptıklarının hesabını verecektir. Birçok Ayeti Kerimelerle Rabbimiz (c.c) bizi ikaz ediyor;
 “Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar yok mu, işte onların, kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden varacakları yer, ateştir!”(7-8)
“İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir.” (Yunus Suresi Ayetler 7-8-9, Saife:208)
“Eğer Allah (c.c) insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların eceli bitmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocak bir halde  kendi başlarına bırakırız” (Yunus suresi A:11, Sh:208)
Allah Teala dilerse kullarını işledikleri günahlar yüzünden hemen cezalandırmaz, belki tevbe eder, pişman olur ve Hakka dönerler diye cezalarını erteler. Tevbe etmeyenlere de kendileri için takdir edilen belli bir süreye kadar mühlet verir. Bu süre sonunda onların cezasını ya hemen verir veya Ahirete bırakır.
Yüce Rabbimiz (c.c) bir kaç Ayet-i Celile’de şöyle buyurur:
“....sizden kim bilmeyerek fenalık işler de arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlar ve merhamet eder.” (En’am suresi ayet 54 sh:133)
“Ancak tevbe ve iman edip, iyi amel işleyenler başka; çünkü bunların kötülüklerini Allah iyiliklere çevirir. Allah  (c.c) çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.(Furkan Suresi Ayet 70 Sh:365)
“Kim tevbe edip iyi davranışta bulunursa, muhakkak o tevbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.” (Aynı Sure, A:71, Sh:365)

çalgıcının tevbesi:
Hz. ömer'in (r.a.) halifeliği zamanında bir ihtiyar çalgıcının ihlasla tevbe ettiği bilinir. Medine kabristanlığına giderek ihlasla yalvarır Allah'a.
“Ya Rabbi bana yazık oldu. Ben şu elimdeki çalgıya müptela olarak hayatımın sonuna geldim, sen bana bir çok nimetler verdin, ben ise rızana muvafık bir amel işleyemedim. Şimdi ben nedamet hisleriyle yanıp tutuşuyorum. Her yönden beni acizlik kapladı. Beni af eyle, merhametine sığınıyorum Rasul-ü Haşimine bağışla.” niyazında bulunur. Bitap düşen çalgıcıyı uyku basar kendinden geçer uyur.
Hz. ömer (r.a.) der ki: o gün adetim dışında bana bir uyku hali geldi. Bir hayır vardır diye uzanmıştım hemen uyumuşum. Rüyamda ömer kalk! Kabristana git nedamet ve acizlik içinde kıvranan dua edip yalvaran bir kul var onunla ilgilen emri verildi. Kalkıp doğru kabristana gittim, bu ilahi iltifata erişen nasipli kişiyi aramaya başladım. Sonunda başucunda çalgısı uyuyan ihtiyardan başka kimseyi bulamadım.
Tereddütle bakarken kalbime gelen ilhamla, ilgilenmem emrolunan kimse bu ihtiyar olduğunu anladım ve uyanmasını bekledim. Biraz sonra uyanan çalgıcı beni görünce korktu. Benden korkmamasını söyledim. İlahi iltifata mazhar olduğunu bildirdim ve ihtiyaçlarını giderdim. O çalgıcı daha sonra mümin musalli olarak yaşadı.
Yolunu şaşıranlar hemen en kısa zamanda Hakk'a yönelip tevbe etmaelidirler.
Hoşçakalınız.