Yeni Yıl ve Ritüeller

Tahliye edilmeyi bekler gibi yaşadığımız bir yıl bitmek üzere… Bu kez pek çok kişi için gerçekleşmedi ama her yeni yıl, yeni umutlarla hayal edilir. Bu hayallere de çok sayıda dezenformasyon niteliğinde ritüel ve fetiş aracılık eder.


Bir çizgi film olan Temel Reis’i bilirsiniz. Bir Amerikan yaratısı olan karakterin orijinal adı Popeye’dir. Temel Reis, sevgilisi Zeytin (Olive Oyl) bakımından rakibi olan Kabasakal (Mean Man) ile mücadelesinde konserve ıspanak yiyerek güçlenir. çizgi filmin teması, özellikle konserve kutuda sunulan ıspanağın, Temel Reis’e güç katmasıdır.


Konunun arka planına baktığımızda; Temel Reis’in bir konserve ıspanak firmasının reklâmı olarak doğduğunu görürüz. özetle; ıspanağın yararları adına yaratılan çocukça sempatinin altında bir firmanın tanıtım ve pazarlama stratejisi vardır. Konserve firması, deposundaki ıspanak stoğunu satabilmek için insanları böyle bir sempati noktasından yakalamayı hedeflemiştir. Medya organlarının ve sinemanın etkisiyle Temel Reis sevgisi dünyaya yayılmış ve Amerikalı Popeye, konserve ıspanak ile özdeşleşmiş küresel bir figür olmuştur.


Küreselleşmenin etkileri arttıkça, başka ülke ve toplumlara ait alışkanlıkları daha fazla edinir olduk. Aslına bakarsanız, küreselleşmenin en net sonuçlarından birisi de, yerel ve ulusal kültür farklılıklarını ortadan kaldırarak, ekonomisi ve yayılmacı gücü gelişmiş ülkeler lehine bir kültür aynılaşması yaratmasıdır. Sevgililer Günü veya Yılbaşı gibi kutlamalar, başka kültürlerden edindiğimiz unsurlardan bazılarıdır. Yine Noel Baba, yılbaşı çamı veya yeni yıla girerken kırmızı don giymek, akla ilk gelen örnekler olarak verilebilir. Bu örnekleri, kimi zaman kendi gelenek ve alışkanlıklarımızla bitiştirdiğimiz de bir başka gerçektir.


özellikle son yıllarda yılbaşında kırmızı don giymenin uğurlu olduğu ve şans getirdiği yönündeki bir inanç toplumumuzda yayılmaya başladı. Belki de haksızlık etmemek için toplumun tüketime yatkın bir kesiminde demeliyim.


çoğu zaman olduğu gibi; kırmızı don giymenin neden uğurlu kabul edildiğini kendimize sormamışızdır. Bu da, Temel Reis’in konserve ıspanaklarını andırır bir hikâyedir. Kırmızı donun uğuru, aslında 1956 yılında iflas etme noktasına gelmiş olan iç çamaşırı satıcısı Henry George’un kurtuluş hikâyesidir. çamaşır deposu uzun süredir satılmayı bekleyen kırmızı donlarla dolu olan George, mallarını satmak için bir strateji geliştirmeye karar verir. Kolayca satılan beyaz ve siyah çamaşırlara karşılık kırmızı donları da satabilmek için satıcılarına, yaptıkları tanıtım ve pazarlama çalışmaları sırasında kırmızı don giymenin şans getirdiğini söylemelerini öğütler.


George’un yaklaşımı gerçekten ilgi görür. Yılbaşına doğru kırmızı don stokları erir. Böylece ABD’de yılbaşında kırmızı don giymenin şans getireceği yönünde bir inanç oluşur. Bu ülkede yapılan kamuoyu araştırmalarına göre; geçen yıl yılbaşında kadınların yüzde 89’unun kırmızı don giymeyi tercih ettiği anlaşılmış. Yine 2005 yılında Türkiye’de yaklaşık 1,5 milyon adet markalı kırmızı don satıldığı tahmin ediliyor. Kırmızı donun yarattığı albeninin, çeşitli kırmızı iç çamaşırı satışlarını artırdığı da söyleniyor.


Gördüğünüz gibi; kırmızı don merakının arkasında, satıcının para kazanmasının ötesinde bir uğur ve şans yok. Ama insanlar, zor yaşam koşullarını kırmızı don giymek gibi kolay yollarla aşmaya çalışıyorlar. Kırmızı donun yararının ise kime olduğu ortada…


Yeni yıl veya kırmızı don… Her ikisi de, temposu giderek yükselen tüketim çılgınlığının birer göstergesinden başka şeyler değil. Artık kültür ve inanç değerleri bile, ticari faaliyetler üzerine kurgulanıyor. İnsani anlam ve değerlerin yerini, ekonominin para kazanma kurallarının önerdiği yeni türden simgeler alıyor. Sevgimizi göstermek için Sevgililer Günü’nde pahalı hediyeler almaya çalışıyoruz. Doğum günleri bir para yutma mekanizması haline dönüşüyor. Yılbaşında kırmızı dona şans getirecek diye bir sürü ‘yatırım’ yapıyoruz. Farkında mısınız; kazanma hırsı ile tüketime yönlendirme, hepimiz için yeni ve sanal bir dünya tanımlıyor. Ve biz de kolayca bu dünyaya uyum sağlıyoruz.


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi