Yitirmek Üzerine

Yitirmek üzüntü ve acı ile ilintilidir. Anlamlı ve değerli olanı yitirdiğimizde üzülürüz. Eğer kaybettiğimizin farkında isek tabii... Yitirdiklerimiz yalnız maddi varlıklar değildir. Bazen duyguları, kimi zaman anlamları yitiririz. Bir ilişkiyi kaybettiğimiz de olur.
 
Bir nesnenin yitirildiğini fark etmek kolaydır. Bakarsınız, koyduğunuz yerde yoktur. Ama duygusal olan sessizce çekilir gözün önünden. Her zaman yeterince farkında olmayabilirsiniz. Hele ki yaşamınızı işgal eden sıradanlıklara boğulduysanız...

Bir zamanlar var olan karşılıklı sevginin yapı taşı saygı da göz önünden yavaşca çekilenlerdendir. İki kişi arasındaki saygı yok olduğunda bir zamanlar dağları delebilecek olan o muhteşem aşk da kaybolur gider.

İki insan birbirleri hakkında algıladıkları çekicilik duygusunu da yitirebilirler. Bir dönemler iki mıknatısın farklı kutupları gibi birbirlerini çeken insanlar, aynı mekanda birbirlerini kaybederler.

İnsanın çekiciliği, kendine has özelliklerinden kaynaklanır. Değişik nedenlerle başka insanlara benzemeye çalışan kişi, bu özgünlüğünü yitirir. Özgünlüğün yok olması ise o kişiye ait çekiciliğin ortadan kalkması ile sonuçlanır.

Bazı özelliklerimizden kendimiz veya başkaları hoşnut olmayabilir. Bazı tavır ve tutumlarımızı değiştirmek isteyebiliriz. Ama bu değişim sürecinde bizi farklı ve çekici kılan güzelliklerle gerçek anlamda sorun oluşturanları ayırabilmeliyiz. Değişim adına sıradanlaşmak başımıza gelebilecek en büyük olumsuzluklardan birisidir.

İnsan, yalnız kendini değiştirirken hatalar yapmaz. Kimi zaman karşımızdaki insanı da değiştirmeye kalkarız. Kafamızda oluşmuş bir imaja benzemesine gayret ederiz. Bunu yaparken de o insanı özgün kılan bazı güzellikleri yok ettiğimizin farkına bile varmayız.

Yanlış bir imaj fikrine kapılarak karşımızdaki insanı değiştirmeye kalkmakta iki farklı nokta var. Birincisi; beynimizde oluşturduğumuz imaj hakkında yeterli bilgi ve bilince sahip olmayabiliriz. Filmlerde görüp beğendiğimiz kişilerin aslında bir sanallıktan öte olmadığının farkında olmayız. O kişiyi gerçek yaşamında tanısak belki de düşüncelerimiz farklı olacak. Dolayısıyla bir başka insanı değiştirme saplantısı, onunla ilgili bir sorun olmaktan daha çok kendimizle ilgili bir sorun olabilir.

İkincisi; onu değiştirmeye çalışmak muhtemelen onu yeterince tanımadığımız ve farklılıklarının farkında olmadığımızdandır. Her insanı önce kendi özellik ve güzellikleriyle sevmek gerekmez mi? Bir ilişkinin değişimi, kendi iç dinamikleriyle sağlamasından daha güzel ve keyifli bir yöntem olamaz.

Yitirdiklerimiz birkaç nedenle içimizi acıtır. Acıyla da olsa onları anmak isteriz. Bunun ilk muhtemel nedeni ona olan sevgi ve saygımızdır. Sevmek ve saygı duymak için zamanın akışı içinde kaybolan kişinin çok özel bir niteliği olması gerekmez. Severiz – hepsi bu. İkinci genel nedenimiz ise onun kaybıyla birlikte marka olarak öne çıkmış bir idolün yok olmasına duyduğumuz üzüntüdür. Böyle isimler gazete manşetlerinde, medya haber kuşaklarında görkemli biçimde anılır. Ama iyi anılmak için makam sahibi veya ün olmak zorunlu bir şart mıdır? Yaşamımızda tesadüfler sonucu da olsa yer alan öyle insanlar var ki, onlarla birlikte nice engeller atlıyoruz; o olmasa aklımıza bile gelmeyecek işleri birlikte başarıyoruz.

Sevgilerinizin farkında olun, derim. Güzellikleriyle ve özellikleriyle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi