İki kadın, iki ayrı mücadele!

İki kadın, iki ayrı mücadele!
 Muhabir
Hayatları boyunca yaşam mücadelesi veren Öznur Gülbaş ve Emine Can kapalı kapılar ardında yaşadıklarını Özge Zaim'e anlattı.

25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü… İki kadın… İki mücadele… Birisi Öznur Gülbaş… Boşanma aşamasında olduğu eşi tarafından defalarca bıçaklandı. Uzun süre yoğun bakımda yattı. Yaşam mücadelesini kazandı ancak şiddetle mücadeleye devam ediyor. Diğer kadın Emine Can… Kızı Tuğçe Can bir erkek tarafından katledildi. Eski sevgilisi tarafından sokak ortasında canice… İki kadın var karşımızda… İki ayrı mücadele… Zaman bazı anlar da duruyor. Sorular anlamını yitiriyor. Soru kısmını çıkarıyorum. Sadece onlar anlatıyor. Emine Can ve Öznur Gülbaş… Bugün sadece onlar konuşmalı…

EMİNE CAN

Sadece varız, nefes alıyoruz. Başka bir şey yapmıyoruz. Hayattan bir beklentimiz kalmadı. En zoru, hafta sonları Tuğçe’nin mezarına arabayla giderken uçarak gidiyorum, sanki ona sarılacakmışım gibi ama dönerken ayaklarım tutmuyor. 24 yaşında bir evladınızı toprağın altında bırakıp gelmek bir anne, baba için o kadar zor ki. Bunu yaşayan bilir ve sorguluyorum ‘acaba suçu neydi?’ Bu kadar canice katledilmek için benim çocuğum ne yapmış olabilirdi. Bu beni deli ediyor.

“KADIN CİNAYETLERİ DENİLİP GEÇİŞTİRİLİYOR”

Çalışmasam evde kafayı yerim. Kadın cinayetleri denilip geçiştiriliyor ya, bir kişi ölmüyor. O aileyi komple öldürüyorsunuz. Biz yaşamıyoruz, sadece nefes alıyoruz. O kadar acı ki anlatamam.

“BENİM ÇOCUĞUM TOPRAK ALTINDA, O HALA NEFES ALIYOR”

Bana kalsa idam isterim. Benim çocuğum toprağın altında, o hala nefes alıyor. Bu beni deli ediyor ama yine de şükürler olsun ki ağırlaştırılmış, indirimsiz müebbet. Geçen gün avukatımızdan telefon geldi ‘istinaftan red geldi’ diye bu da benim içimi bir nebze olsun rahatlattı ama sonuçta nefes alıyor, benim çocuğum almıyor.

“VİCDANLARI NASIL RAHAT?”

Ben buradan onun ailesine sesleniyorum, birazcık çocuklarınızın peşine düşün. Nasıl vicdanları rahat ediyor? Nasıl ona avukat tutabiliyorlar? Ben olsam tutmazdım. Ben olsam arkasında durmazdım. Sözlün değil, nişanlın değil, eşin değil. Reddedilmeyi bu kadar mı kabullenemedin? Bu kadar plan projeyi nasıl, hangi kafayla uyguladın? Ya da benim çocuğum sana nasıl bir kötülük yapmış olabilir? Biz bir karıncayı incitmekten çekinen insanlarız. Kendi halinde kıt kanaat geçinen bir aileyiz. Benim çocuğumu 24 yaşında hayattan kopardı. Onlar da hayattan kopsunlar. Ne bu dünyada ne öbür dünyada yakasını bırakmayacağım. Benim evladımın çektiği acıyı hem o hem de ailesi çeksin. O kadar çok canım yanıyor ki.

“KABULLENEMİYORUM”

Ben inanamadım. Tuğçe’nin ölümünden yarım saat önce oğlumu okula bıraktım, döndüm. Haberleri açtım, İzmir’de 3 yaşındaki çocuğu kalmış bir anne eşi tarafından katledilmiş. Ona beddua ederek ben mutfağa gittim. O esnada eşim aranmış ama ağır yaralı olarak söylenilmiş. ‘Sana bir şey söyleyeceğim ama üzülmek yok tamam mı?’ dedi. Söyle dedim, Tuğçe ağır yaralıymış dedi ve ben hastaneye böyle gittim. Orada öğrendim, önce morgda gördüm, sonra tabutuyla gördüm ve ben evladımın hiçbir eşyasını atamıyorum. Kaldığı yere çıkıyorum ‘annem sana çaya geldim’ diye. Kabullenmedim, kabullenemiyorum. Evlat acısını Rabbim kimseye yaşatmasın. Haberleri izlemeye korkuyorum çünkü her gün böyle haberler var. Bir de duymadıklarımız var.

“NE İSTİYORLAR BU KADINALRDAN?”

Hükümetten bir talebiniz var mı?

Ne istiyorlar bu kadınlardan? İnsanın yaşama hakkını nasıl elinden alabiliyorsun. Ben buradan savcılarımıza, avukatlarımıza teşekkür ediyorum. Bu davanın peşini bırakmadılar, bizim istediğimiz ceza oldu ama isterim ki devletten idam çıksın. Kadına el kaldıran her kim olursa olsun, asılsın. Belki biz o zaman rahatlarız.

“İKİZ KARDEŞİ KENDİNİ KAMUFLE ETMEK İÇİN MAKYAJ YAPIYOR”

Çocuğum psikolojik olarak delirdi. Koca yaz ben onu toparlamanın derdine düştüm. Kendimi unuttum. İkiz kardeşi Tuğba makyaj yapmadan dışarı çıkamıyor, ‘anne aynaya bakamıyorum’ diyor. Aynaya baktığında Tuğçe’yi görüyor, kendini kamufle etmek için makyaj yapıyor. Çünkü o teşhis etti Tuğçe’yi, her baktığında o halini görüyorum diyor. Tek başına yatamıyor, erkek kardeşiyle aynı odayı paylaşıyor. Çünkü alışmış Tuğçe’yle yaşamaya.

“BU ACININ TARİFİ YOK”

“TUĞÇE BİR KERE ÖLDÜ, BEN HER GÜN”

Nasıl geçiyor günler?

Tuğçe bir kere öldü, ben her gün… Ben gece uyuyamıyorum, ilaçla uyumaya çalışıyorum. Hayali gözümün önüne geliyor. Yalvarıyorum, ‘Allahı’m ne olursun bu gece rüyamda göreyim’ diye. O kadar büyük bir özlem ki canınızdan can gidiyor. Yatağı boş, yerine kimseyi çıkaramıyorum bir gün gelecek diye. Bu acının tarifi yok.

“ERKEKLER MÜCADELE ETMELİ”

Biz ne kadar mücadele edersek edelim, aslında erkeklerin mücadele etmesi gerekiyor. Bir insanı dünyaya getiren, büyüten, uykusuz kalan, okutan, yediren, içiren, onu adam eden bir kadın ama öldürülen yine bir kadın. Bu artık bir dursun. Bunun her yerde, aile içi, aile dışı önlem alınması gerekiyor. Ben o kadar paranoyak olmuşum ki, diğer kızım dördüncü çalışta telefonu açmayınca ‘biri onu bıçaklıyor, öldürüyor’ düşüncelerine kapılıyorum. Endişe içindeyim. Elimden gelse 24 saat odadan çıkartmayacağım. Oğlumu da her gün tembihliyorum. Benim canım yandı, başkalarının yanmasın diye.

ÖZNURGÜLBAŞ

Elinden kendi çabalarımla kurtuldum. Yoğun bakıma kaldırıldım. 10 gün bir yoğun bakım sürecim oldu. Akciğerlerim söndü. Zaten boğazımdan da darbe almıştım. En son yapma dediğimi hatırlıyorum. Yapma dedim diye şu an zaten dışarda.

“İLK MAHKEMEDE TAHLİYE EDİLDİ”

İlk mahkemede tahliye edildi. Sonra gelen tepkiler üzerine tekrar tutuklanmıştı. O sırada zaten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu beni hiç yalnız bırakmadı. Basınımız sağ olsun beni yalnız bırakmadı. 2019 Eylül’de tekrar tutuklandı. Bir buçuk sene kadar tutukluluk süresi oldu. 18 yıl ceza almıştı. İstinafta karar bozuldu maalesef 7 yıl mı ne ceza verdiler. Onu da zaten tahliye ettiler. Şu an dışarıda.

“NEREYE KADAR ELEKTRONİK KELEPÇE İLE YAŞAYACAK”

Korku derken şu anlamda, tamam şu an elektronik kelepçe var. Ama nereye kadar elektronik kelepçe ile yaşayacak. Ve her seferinde acaba kaldıralım mı denilen durumlar oluyor, 6284 sayılı kanun yeterince uygulanmış olsaydı ne ben onu yaşayacaktım ne de bu duruma gelecektim. Elektronik kelepçe 6 ayda bir yenileniyor. Ama her seferinde sıkıntı yaşanarak yenileniyor. Kelepçeler arızalanıyor. Ya da o kelepçeyi arızalandırıyor. Onu bilemiyorum artık. O süreçte zaten hep tetiktesin. Birde şu var. Kendisi yapmasa bile başkasına yaptırabilir mi endişesini hep yaşıyorsunuz. Hep ensenizde biri varmış gibi.

“KARANLIKTA UYUYAMIYORUM”

Ben karanlıkta uyuyamıyorum. Karanlıkta uyuyan ben artık uyuyamıyorum. Çocuğum için çok endişeleniyorum. Çocuğumun savaşını çok verdim ben. Elimden almak için bir sürü iftiraya maruz kaldım. Üç kere evime Sosyal Hizmetlerden teftişe gelindi. Her seferinde çocuğumun dolapları karıştırıldı, her seferinde çocuğumu ayrı bir odaya çekip karşılarına alıp çapraz sorguya çektiler, beni aynı şekilde. Ama devlet bana bir günden bir güne sen bu çocuğa nasıl bakıyorsun demedi. Hani 6284? Neden uygulanmıyor?

“AÇIK ARIYOR”

Emekliyim. Evden iş yapıyorum. O da çocuğumun masraflarına gidiyor. Mahkemenin kusurlu bulup verdiği tazminat cezası 20 bin lira. Onu bile ödemiyor. Sözde Eskişehir il sınırına girmeyecekti. Sürekli beni savcılığa şikayet ediyor. Attığım twitlerimden dolayı. Ben sürekli savcılığa gidip ifade veriyorum. Amaç çocuğu elimden almak için açık aramak. Bir şekilde huzursuz etmek.

“SİSTEM O KADAR KORUMASIZ Kİ”

Hayır yasak. Yasağı nasıl deler? Sosyal medyadan takip ederim. E nabızdan takip ederim. Benim çocuğumun hangi doktora gittiğini e nabızdan görüyor. Sistem aslında o kadar korumasız ki. Sizi her yerden görebiliyor. Ne yaptığınızı, nereye gittiğinizi görüyor. Yok, efendim çocuğuma reçetesiz ilaç kullandırıyor. Çocuğumu zehirliyor diyebiliyor. Bir şekilde sizinle uğraşıyor. Sizin hayatınıza müdahale ediyor.

“EN ÇOK PSİKOLOJİK ŞİDDET VARDI”

En çok psikolojik şiddet vardı. Bir kere darp oldu. Bir daha oldu takdirde karakolda alırım soluğu, bunu bil dedim. Gerçekten de öyle oldu. İkincisinde de öldürmeye kalktı. Benden önce aslında annesini öldürmeye kalktı. Birkaç ay önce aynı şiddeti ailesine uyguladı, çocuğum çok küçüktü, onun yanında oldu, annesini öldürmeye kalktığında annesini ben kurtarmaya kalktım. Şu an en kötü benim. Sonra ailesi ile küstü, geldik Eskişehir’e yerleştik. Ben iş hayatına geri döndüm. İş yerinde bana iftira attı. Zaten bana hep şunu söylüyordu, ben özgürlüğümü geri istiyorum, özgürlüğünü geri istiyorsan adam gibi çekip gitseydin, ben sana dur demedim, kal demedim. Ki eski eşine de şiddet uygulamış. Darp mahkemeleri vardı.

“NARSİST BİR KİŞİLİKTİ”

Narsist bir kişilikti. Çok saçma saplantıları vardı. Beyaz giyiyordum, evlendikten sonra beyaz giymemeye başladım. Giyemedim. Kıskançlık. Beyazı hafif kadınlar giyermiş. Mesleğimde bile sorun çıkardı, beyaz gömlek giyiyordum. Giyemedim. Kozmetik sektöründe olmam onun için büyük bir sorundu. Narsist bir kişilikle evlendiğimi çocuğum doğduğu gün fark ettim. Hastanede üçümüzün bir tane fotoğrafı yoktu.

“NEDEN 6284 UYGULANMIYOR?”

Neden kadınlar mücadele ediyor, neden kadınlar şiddetle mücadele ediyor? Biz hala burada mıyız? Neden buna izin veriliyor? Neden erkekleri rehabilite etmiyorlar? Neden 6284’ü etkin uygulamıyorlar. Bu sadece aile içi şiddette değil. Şiddetin önüne geçmek yerine şiddetin mücadelesini kutlayacak mıyız? Ne yapacağız? Çok saçma geliyor bana.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.