Usta görüntü yönetmeni Erdoğan Engin tavsiyelerini paylaştı

Usta görüntü yönetmeni Erdoğan Engin tavsiyelerini paylaştı
22. Uluslararası Eskişehir Film Festivali kapsamında Yeşilçam görüntü yönetmeni Erdoğan Engin bilgileri paylaştı.

22. Uluslararası Eskişehir Film Festivali kapsamında sinemaseverlerle bir araya gelen usta görüntü yönetmeni Erdoğan Engin, kariyer yolculuğunu, Yeşilçam anılarını, sinema anlayışını ve gençlere yönelik tavsiyelerini paylaştı.

"Görüntü yönetmenliğine nasıl başladınız? Bu alana yönelmenizdeki temel motivasyon neydi?"

Görüntü yönetmenliğine çok küçük bir fotoğraf makinesiyle başladığım.
“Evimizde karanlık oda kurup agrandisör aldım. Fotoğraf çekiyor, D76 banyosunda yıkıyordum. Agrandisörde karta basıp hangisi daha iyi olmuş, hangisi daha kötü diye değerlendiriyor, diyafram ve enstantane ayarlarının listesini tutuyordum. Güzel çıkan fotoğrafları saklıyor, büyük bir resim defterine notlar alıyordum. Sonrasında haftalık 2,5 TL ile İpek Film stüdyosunda asistanlığa başladım. Tripod, kamera taşıdım; ardından metraj yapmaya başladım. Derken asistanlıktan kameramanlığa, oradan da görüntü yönetmenliğine geçtim.

Kariyeriniz boyunca sizi en çok etkileyen yönetmen ya da sinematograf kim oldu?

Şerif Gören ve Ertem Eğilmez benim için çok önemli. İkisiyle de çok rahat çalıştım; en önemli filmlerimi onlarla çektim. İkisi de rahmetli oldu. Kendilerini kaybettiğimiz için çok üzgünüm; kendimi yalnız hissediyorum. Benim tarzım tamamen ‘künoglas görüntü’ oldu. O dönemlerde Türk sinemasında böyle bir yaklaşım yoktu. Bir Rus sinema yazarı tarafından ortaya atılan bu kavram, her şeyi olduğu gibi kabul etmek ve öyle çekmek anlamına geliyor. Ben de kamerayı yerleştirip ışığı olduğu gibi kabul ederim. Monitöre bağlayarak doğal ışıkla çekim yaparım. Yani film çekilir gibi özel ışıklandırma yapmıyorum.

Yeşilçam’da yer aldığınız projelerden unutamadığınız birkaç anınızı paylaşır mısınız?

“Yeşilçam’da çok anım oldu. EFF kapsamında gösterilen Derman filminde de unutulmaz deneyimler yaşadım. Edirne Enez’de çektiğimiz Kurbağalar filminde, her yer dev kurbağalarla doluydu. Kurbağalar sivrisinekleri yiyordu, köylüler bunları toplayıp Fransa’ya gönderiyordu. Sivrisinekler serbest kalınca bizi ısırmaya başlıyorlardı. Sülüklerle de çok uğraştık; Hülya Koçyiğit’in her tarafı sülük doluydu. Hababam Sınıfı setinde ise çok güzel anılarım var. Yemek saatinde herkes koşa koşa yemekhaneye inerdi. Rahmetli Ertem Eğilmez’i öne oturtmak isterdik, ama o her seferinde en arkaya geçerdi. 70’lerden bu yana sinemadaki değişime tam olarak ayak uyduramadım. Bu nedenle yaklaşık beş yıldır hiçbir şey yapmıyorum. Ama tamamen bıraktım da sayılmaz. Çok önemli bir projem var; şimdiye dek gördüklerimi ve şahit olduklarımı toparladım, onu çekeceğim.

Görüntü yönetmeni olmak isteyen gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Gençler bıkmadan, usanmadan çalışsın. Kameradan korkmasın; kamera onlardan korksun. Üzerine gitsinler ve çektiklerini mutlaka izlesinler. Gençlerin çoğu yaptığı işi izlemiyor.

Tavsiyem şu: Nerede hata yaptım, nerede yapmam gerekeni yapamadım, bunları hep analiz edip biriktirsinler. Görüntü yönetmenliği sahada öğrenilir. Biz usta-çırak ilişkisiyle yetiştik. Okullarda ekipman eksikliği nedeniyle yeterli deneyim sağlanamıyor. Top olmadan maç oynanmaz. Çocuklar kaset nasıl takılır, film nasıl çekilir, ayarlar nasıl yapılır gibi her aşamayı yaşayarak öğrenmeli. Engin, sözlerini şu cümlelerle tamamladı: “İyi bir görüntü yönetmeni işine âşıktır. Dünyasını kameranın çerçevesi içinde kurar. Az ışıkla çalışmak çok daha geçerli ve etkileyicidir. O zaman başarılı olurlar.

Kaynak: Haber Merkezi

Etiketler :