1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

12 Eylül darbesi sonrasında da ünlü sanatçılar aynı sözleri söylemiş iyi mi?

Başkanlık sistemi ile ilgili olarak referanduma gidilecek.
Nisan ayında yapılacak olan referandum ile sistem değişikliğine “Evet” diyenler var, “Hayır” diyenler de…
“Evet” cephesinde propaganda başladı.
Televizyona çıkan ünlü sanatçılar ve futbolcular başkanlık sistemini istediklerini ve “Evet” diyeceklerini belirterek, halkın da “Evet” demesini istiyor.
Bu konuda hazırlanan film sık sık televizyon kanallarında yayınlanıyor.
Dün elimize 37 yıl önceki bir dergi geçti.
80 darbesi yeni yapılmış, yönetime el konulmuş ve dergi muhabirleri ünlü sanatçıların yeni yönetim biçimi ile ilgili görüşlerini almış.
O dönemin en ünlü sanatçılarının tümü yeni sistemin ülke yararına olacağını, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koymasının ülkenin önünü açacağını söylemiş.
Sanatçıların hemen hepsi “Bu yeni yönetim ülkemizin yolunu açacaktır” diyerek, ülke yönetimine el koyan Kenan Evren’e methiyeler düzmüş…

İşin tuhaf tarafı…
Bu ünlü sanatçıların hiçbiri Kenan Evren öldüğünde cenazesinde yokmuş…
Minnettarlığını son defa sunmaya gerek duymamış bizim ünlü sanatçılar!


.....


Evet çıkarsa, “Evet”
diyenler de bundan
etkilenecek…


CHP Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer’e yapılacak olan referandum’un sonucunun ne olabileceğini soruyoruz.
“Hayır” çıkması halinde muhtemelen bir erken seçim olabileceğini belirtip “Evet” çıkması halinde ne olacak?” diyoruz…
Gaye Usluer, referandumda “hayır” çıkması halinde hükümetin bir erken seçim kararı almayacağını söylüyor.
-“üst üste yenilgi alıp, hükümetten de olmamak için 2019’a kadar olan süreyi doldurmak isteyecektir” diyor…
Referandumda “Evet” çıkması halinde ise “Bu durumdan referanduma Evet diyenler de en az hayır diyenler kadar etkilenecektir” diyerek, bu durumun sadece hayır’cıların meselesi olmadığını sözlerine ekliyor.


.....


Her şey böyle mi başladı gerçekten?


İkinci dünya savaşı sona ermiş, ABD kesenin ağzını açmış, ekonomisi çöküntüye giren ülkeleri Sovyetlere kaptırmamak için Marshall planını devreye sokmuştu. Türkiye dahil 16 Avrupa ülkesine hibe şeklinde gönderilen yardımların en önemli kalemi süt tozuydu.
Sadece hibe etmiyorlar, ilkokul çocuklarına içirilmesini şart koşuyorlardı. Teneke kutularda gönderilen süt tozu, öğretmenler odasındaki gaz ocaklarında suyla karıştırılıyor, kaynatılıyor, çocukların evlerinden getirdikleri bardaklarla servis ediliyordu. Tadı sütten biraz farklıydı, ağır bi kokusu vardı, 1960’lara kadar zorla içirildi.
Raf ömrü uzundu, o dönemlerde buzdolabı filan olmadığı için sayın ahalimiz tarafından pek takdir edildi. E madem bu kadar beğendiler, hadi bakalım, sayın ahalimize süt tozu satılmaya başlandı. Amerikalılar bizi öz kardeşi gibi sevdiği için (!) kâr amacı gütmeden, sevabına sattılar. Sütün litresi 100 kuruş, süt tozunun kilosu 30 kuruştu, sayın ahalimiz üstüne atladı, adeta bağımlısı oldu.
Ucuz olmasına rağmen, Amerikan malı olduğu için “kaliteli” kabul ediliyordu. Süt tozu yerine süt kullanmak, ilkel bir davranıştı!

Bu arada süt üreticisi ölmüş, mandıralar iflas etmiş, amaaan bana ne’ydi.
Yardımlar sadece süt tozuyla sınırlı değildi. Para verildi, bisküvi verildi, margarin verildi, Amerikan bezi verildi, hurda savaş gemileri, dandik tanklar verildi. Bunların karşılığında İncirlik gibi askeri üsler alındı, petrol arama faaliyetlerimiz durduruldu, emekleme aşamasındaki uçak fabrikalarımız kapatıldı, yerli demiryolu hamlemiz takozlandı, tarım bağımsızlığımızda ilk gedik açıldı.
“Siz zahmet edip üretmeyin, yorulmayın, ben hepsini beleşe veririm” deniyordu. Yardım ayağıyla, açları besliyor, tembelliğe alıştırıyor, yerli üretimi durduruyor, kendine bağımlı hale getiriyor, üstüne “sempatik” görünüyordu. Allah ABD’ye zeval vermesin diye dua ediliyordu.
Böyle böyle, avantayı görünce yelkenleri suya indiren bir toplum yaratıldı, milli çıkarların yerini “beleş” aldı.
Sonuç olarak Abd “radyasyonlu” olduğu için kendi halkına yedirmediği şeyleri halkımıza yedirdi.
Bu tarihlerden sonra Anadolu tarihinde ilk kez çocuk felci vakaları görüldü ve de sonraları çocuk felci aşısı ‘rutin aşılar’ arasına sokuldu.  Bu aşılarda bizlere büyük paralarla satıldı.
Koskoca memleket bir avuç süt tozuna gitti.
Bu yazı bir alıntı…
Kendi kendine yeten bir ülkenin nasıl başka ülkelere bağımlı hale geldiğinin bir tahlili…
İnsan okuyunca, gerçekten bir ülkenin bir avuç süt tozuna gittiğini düşünüyor…
Bir de…
Hiçbir ülkenin durup dururken ve bir çıkarı olmadan başka bir ülkeye bir toplu iğne bile vermeyeceğini…


.....


Biraz da gülmek lazım


Bir gün Temel ve Dursun bakmışlar Türkiye'de iş yok. Almanya'ya gitmeye karar vermişler. Ama ceplerinde para yok. O zamanlarda Almanya'ya hayvanlar bedava gidiyomuş. Bunlarda neleri varsa satıyolar ve bir inek kostümü alıyolar. Temel öne Dursun'da arkaya geçiyor ve gümrüğe gidiyolar. Gümrükteki memur bunları bir test edeyim diyor ve ineğin önüne bi tomar saman getiriyor, "Sen gerçek ineksen bu samanları yersin" diyor. Temel mecburen yiyor. Ondan sonra memur bir kova su getiriyor, "Eğer sen gerçek ineksen bunu içersin" diyor ve Temel içiyor. Memur bu sefer bi tomar taze ot getiriyor ve ineğin önüne koyuyor. Temel mecburen yiyor. Artık Temel şişiyor ve bir lokma bir şey yiyemez hale geliyor. Ama bu sırada Temel başlıyor gülmeye. Dursun merak edip soruyor:
- Ula Temel neden gülirsen? Temel de cevap verir:
- Memur bizim gerçek inek olup olmadığımızı anlamak için bir tane öküz getiriyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi