
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
2019'da herkese bir koltuk var yahu...
Her ne kadar 2019 seçimlerine 3,5 yıl gibi uzunca bir süre olsa da, CHP ve AKP'de o seçimin hesapları bu günden yapılmaya başlayacak.
Her ne kadar "2019'a kadar kim öle kim kala" vaziyetleri olsa da:
CHP ve AKP'de, 2019 seçimlerinin dizaynı daha bu günden şekillendirilmek için çeşitli senaryolar yavaştan vizyona sokulacak.
Ve her ne kadar 3,5 yıl sonrasının bugünden yapılan hesabı saçmalığın daniskası olsa da:
Bu senaryolar zaman zaman ittifaklarla, zaman zaman da adam eksiltmelerle ortaya çıkacaktır.
2019 seçim hesaplarının bugünden yapılmaya başlamasıyla:
Yan yana gelmesi mümkün olmayan insanların kol kola girdikleri, yol arkadaşı olanların ise, birbirlerine hasım oldukları görülecektir bu süre zarfında.
Milletvekillerinin birbiriyle....
Milletvekillerinin Belediye Başkanlarıyla...
Milletvekillerinin teşkilat yöneticileriyle.
Belediye başkanlarının birbirleriyle.
Belediye başkanlarının teşkilat başkanlarıyla.
Teşkilat başkanlarının Milletvekili ve belediye başkanlarıyla kanlı bıçaklı olmaları ya da ilginç ittifaklar kurduklarına şahit olunacaktır.
Her ne kadar 3,5 sene gibi uzunca bir süre olsa da, yarın seçim olacakmış gibi hedefler bu günden itibaren konulacaktır her iki partide de.
Daha bu günden, yarın seçim olacakmışçasına, 2019 hedefi önünde görülen tehlikelerin bertaraf edilmesi için resmen cadı avı başlayacaktır.
Kısacası...
2019 seçimlerine kadar geçecek 3,5 yıl, her iki partinin de içinde huzurun olmadığı ve her türlü mücadelenin mubah sayıldığı bir şekilde geçecektir.
Şimdiden söylemeliyiz ki, bu günden başlayan 2019 hesaplarını tutturan parti ve o parti içindeki kişiler, o seçime en az hırpalanmış şekilde girecek olan parti olacaktır.
Zira...
2019 seçimleri, genel ve mahalli seçimlerin birlikte yapılacağı bir seçim ve herkese göre bir koltuğun da mutlaka çıkacağı bir seçim olacaktır.
O nedenle:
Bu günden 3,5 yıl sonrasının hesabını yapan değil de, bu günden "2019 seçimlerinde herkese bir koltuk var" gerçeğini görüp tedbirini alan parti, 2019 seçimlerinin kazananı olacaktır.
*************************
Kılıçdaroğlu, daha iyisi çıkana kadar CHP'nin başında kalmalı.
-Her ne kadar...
-Parti tüzüğü ve programını Eskişehir'de uygulatmamış olsa da...
-Eskişehir'e her gelişinde parti binası yerine Belediye binaları ve Belediye etkinliklerinin yapıldığı salonlara gitmeyi tercih etmiş olsa da...
-Adayların ön seçim ile belirleneceği sözünü verip, sonradan merkez yoklaması ile belirlenmesi kararına göz yumsa da...
-"Milletvekilleri ilçe belediye başkan adayı kesinlikle olamayacak" demesine rağmen, aldığı bu ilke kararını Eskişehir için bozmuş olsa da...
-"Belediye başkan adayı, mevcut aday adayları içinden belirlenecek" dedikten sonra bu sözünün de arkasında durmamış olsa da...
-Eskişehir'de, birilerinin isteklerini doğru-yanlış bakmadan harfiyle yerine getirse de...
-Sırf birileri istiyor diye aday listesini, istenilen şekilde yapılmasına kayıtsız kalsa da...
-Seçimin kazanılmış olmasına bile bakmadan, partisinin il yönetimini gözünü dahi kırpmadan görevden alsa da...
Kısacası...
Genel Başkanlık görevini resmen Eskişehir'de başka birilerine bıraksa da...
Kemal Kılıçdaroğlu CHP'nin başında kalmalıdır.
Kalmalıdır çünkü:
-Şüphe götürmez dürüstlüğü seviyesi...
-Ülkenin demografik oy potansiyeli göz önüne alındığında en azından partinin oyunu düşürmemesi.
-Genel başkan olarak katıldığı her seçim öncesi üzerine düşen çabanın fazlasını yapması...
-Özellikle 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesi vaatler, CHP nin ilk kez toplumda karşılık bulan vaatleri ile kendini ispatlaması.
-Koltuğuna bu gün için talip olan isimlerin, CHP'yi iktidara taşıyacak vizyona sahip olmamaları ve CHP'yi daha da geri götürme ihtimallerinin olması.
Ve buna benzer bir çok nedenler göz önüne alındığında, Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlık görevine devam etmelidir.
Elbette, genel başkanlığı sürecinde, başta Cumhurbaşkanı adaylığı sürecindeki tutumu ve parti üst yönetiminde tercih ettiği ve tepki çeken bazı isimler olmak üzere, yaptığı hatalar ve yanlış tercihler olsa da, Kılıçdaroğlu, partiyi kendisinden daha iyi yönetecek ve lider olma özelliğini kendisinden daha fazla taşıyan isimler çıkmadığı müddetçe CHP'nin başında kalmalıdır.
Bunları yazdığımız için, CHP'de Kılıçdaroğlu'nu istemeyenler bize kızacaktır ama...
Şu da bir gerçek ki:
Bu yazı, Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığını onaylayan ve destekleyen bir yazı değil, tam tersi, Kılıçdaroğlu'nun karşısına aday olarak çıkacağını açıklayan isimlerin bu partiyi Kılıçdaroğlu kadar bile taşıyamayacağının ifade edildiği bir yazıdır.
*****************************
Papazı dövdürdük bir kere
Mail yoluyla gelen bir kıssadan hisse vardı ve bu mail yoluyla gelen fıkrayı aylar öncesinde bu köşede paylaşmıştık.
Doğrusunu söylemek gerekirse, şu günlerde daha da bir anlam kazanmaya başladı bu fıkra.
İsterseniz hiç yorum yapmayalım ve aynen paylaşalım.
Bir okuyun bakalım...
Sonrasında da...
Kim ne anlamak istiyorsa da anlasın...
"Üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar.
Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni.
Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz.
Sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar.
Etrafta su yok.
Bağların olgun zamanı.
"İki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın," diye
Bir bağa giriyorlar.
Bağın sahibi bir Türk ama onu görememişler.
"Kaç paraysa veririz," diyerek yemeye başlamışlar.
Bu sırada bağın sahibi gelmiş.
Bakmış üç kişi üzümünü yiyorlar.
Fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş.
Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli.
Diğerine bakmış, konuşmasından Kürt olduğunu anlamış.
Üçüncüsü de Türk.
Dönmüş Ermeni'ye,
"Bak bu adam Türk, yesin malımı.
Benim kanımdandır.
Helali hoş olsun.
Bu da Kürt'tür ama din kardeşimdir.
Sen niye yiyorsun benim üzümü mü?" demiş.
Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen
Türk ve Kürt'ün hoşuna gitmiş.
Adam, papazı bir güzel dövmüş.
Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış.
Bağ sahibi biraz sonra Kürt'e dönmüş.
"Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun.
Bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun,
Çünkü o Türk'tür.
Kardeşimdir," diyerek bir güzel onu da dövmüş
ve yere uzatmış.
Bu durum Türk'ün hoşuna gitmiş.
Biraz sonra Türk'e dönmüş ve "Tamam anladık Türk'sün,
Aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının
bağına girilir mi?" diyerek Türk'e de vurmaya başlamış.
Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt'e dönmüş ve
"Biz," demiş..."papazı dövdürmeyecektik arkadaş."