
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
6 Vekil seçiyorsun, daha ikinci yılda kala kala 2 tane kalıyor...
"Eskişehir'de her Milletvekili genel seçiminde 6 Milletvekili seçilir...
Ancak...
Diğer seçim geldiğinde elde kala kala 2-3 ya da bilemediniz 4 Milletvekili kalır.
-"Bu da nasıl oluyor?" demeyin.
Eskişehir'de bu söylediğimiz sık sık oluyor.
Geçen dönemi hatırlayın.
6 tane aslan! gibi Milletvekili seçti bu halk.
İçinde Maliye Bakanı bile vardı.
Aradan bir yıl geçti...
Hem Kemal Unakıtan hem de Tayfun İçli kayıplara karıştı.
Murat Mercan zaten arada bir kendini gösterirdi.
12 haziran seçimleri geldiğinde ise Eskişehir'in elinde Aktif 3 Milletvekili ancak kalmıştı.
12 Haziran'da da 6 tane aslan! Gibi 6 Milletvekili seçildi.
Daha iki ay anca geçti ki, seçtiğimiz 6 Milletvekilinden 3'ü daha işin başında kayıplara karıştı.
Arada sırada gelmesi dışında Nabi Avcı'yı, Süheyl Batum ve Ruhsar Demirel'i gören neredeyse Hacı olacak.
Ne diyelim?
Demek ki kaderimiz böyleymiş.
Başka iller, mevcut çıkarttıkları Milletvekillerinin dışında, kendi şehrinden olup, başka illerden seçilen milletvekillerini kafalayıp, sayıyı arttırırken...
Biz ise, 6 ile başlayıp 3 ile bitirmeye kafadan başlıyoruz..."
Aynen böyle yazmıştık 12 Haziran seçimlerinin ikinci ayı dolduğunda.
-"Gelmiyor, Gelmez de" dediğimiz milletvekilleri (Nabi Avcı-Süheyl Batum-Ruhsar Demirel) tek tek aramış ve;
-"Daha işin başında böyle eleştiri yapıyorsun. Ama yanılıyorsun. Ankara'daki işleri yoluna koyar koymaz Eskişehir'deyiz" demişlerdi.
Hatta...
Bazıları 15 günde bir geleceğini söylerken, bazıları da;
-"Bak o zaman da çok sık görmekten şikayet etmeyesin" diye espri yapmaya bile kalkmıştı.
12 Haziran seçimlerinin üzerinden 2 yıl geçti.
Sözünü ettiğimiz 3 Milletvekilini Eskişehir'de görene aşk olsun.
Kaldı mı
Biri de zaten Odunpazarı Belediye Başkanı oldu.
Kaldı mı kala kala 2 vekil
Demek ki yazdığımız yazı doğruymuş.
Eskişehir'in kaderinde 6 milletvekiliyle başlayıp, 2 Milletvekiliyle tamamlamak varmış.
Demek ki...
Bu şehir bunu hak ediyormuş...
......
CHP durumu 1-1 yapıyor
Geçtiğimiz mahalli seçimlerde yaşanmıştı olay.
AK partililer, DSP meclis üyesi Yücel Yenilmez'in askerlik yapmadığı gerekçesiyle meclis üyeliğinin düşmesi gerektiğini ortaya attı.
Bunu ortaya atmakla kalmadı, seçim kuruluna da müracaat etti.
Sonuç olarak...
Seçim kurulunun kararı beklenmeden Yücel yenilmez Meclis üyeliği görevinden ayrıldı.
Şimdi benzeri bir durum yaşanıyor.
AK parti Kadın kolları Başkanı ve Odunpazarı ve Büyükşehir Meclis üyesi Fecir Üçkaya'nın öğretmen olması ve kamu görevlisi statüsü taşıması nedeniyle meclis üyeliğinin düşmesi isteniyor.
CHP, konunun araştırılması için dün seçim kuruluna başvuru yaptı.
Bu başvuru ile birlikte sanki durum 1-1 olacak gibi...
.....
Doğruyu mezarda mı söyleyeceğiz?
Birisi hakkında ya da bir olay yakında düşüncenizi dile getirirsiniz.
Aradan bir zaman geçer...
Aynı kişi ya da olayla ilgili bu kez farklı bir düşünce ortaya koyarsınız.
O zaman insanlar size sorar "Dün söylediğin mi doğruydu? bugün söylediğin mi?" diye haklı olarak sorar.
Hakkında düşüncenizi dile getirdiğiniz kişi, aradan geçen süre içinde değişmişse...
Ya da...
Hakkında fikir beyan ettiğiniz olay, aradan geçen süre içinde farklı boyutlara taşınmışsa...
Rahatlıkla çıkıp;
-"Dün söylediğim de doğruydu, bugün söylediğimde" dersiniz.
Zaten doğru olan da budur.
İyiye "İyi", kötüye de "Kötü" diyebilmektir marifet.
Gazeteci olarak, geçmişte "Kötü" diyebildiğimiz birçok kişi ve olay için, belki bugün "İyi" değerlendirmesinde bulunuyoruz.
Bu söylediğimizin tam tersi de sıkça oluyor.
Dün "İyi" olanın, bugün "Kötü" olması, bizlerin bazı kaygılar ya da beklentiler içinde olduğumuzu göstermiyor.
Aksine...
Farklı zamanlarda yaptığımız farklı yorumların asıl nedenini, hakkında değerlendirme yaptığımız kişi ve olayların farklı hale bürünmeleri oluşturuyor.
O nedenle...
Dün başka, bugün başka değerlendirmeler yapıldığında, önce hakkında değerlendirme yapılan kişi ve olayların geçen süre içinde değişip değişmediğine bakılmalı...
Eğer kişi ve olaylar, aradan geçen süre içinde aynı yerde duruyorlarsa, herkesin;
-"Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?" deme hakkı var...
Ancak...
Aradan geçen süre içinde kişiler ve olaylar sizin düşüncenizin tam tersi bir seyir izlemişse...
İlk düşüncenizle tezat oluşturacak bir değerlendirmeyi, geçmişle çelişme pahasına herkes gönül rahatlığıyla yapabilmelidir.
Bu nedenle...
Doğru; sadece mezarda değil, yaşarken de söylenilmesi gereken bir erdemdir...
Dünün yanlışı bugünün doğrusu veya tam tersi olmasına rağmen...
.....
Ulusalcıların en çok sevdiği isimler oldular
Tayfun İçli, Eskişehir eski Milletvekili.
Süheyl Batum, Eskişehir'in hala Milletvekili.
Her ikisinin de Eskişehir ile alakası yoktu.
Ama, her ikisi de CHP tarafından Eskişehir listesinin başına paraşütle indirildi.
Şu sıralar ikisi de CHP'nin göstermiş olduğu çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu'na savaş açmış vaziyette.
Her ikisi de Ulusalcı kimliği ile Ulusal kanal'ın değişmez isimleri haline geldi.
Her ikisi de bu tavırlarıyla resmen Erdoğan'ın ekmeğine yağ sürmekle suçlanıyor.
İşin garip tarafı.
Her ikisi de tanıtılırken mutlaka "Eskişehir" ismi geçiyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse...
İnsanı bu üzüyor.
Zira...
Tayfun İçli ve Süheyl Batum ismi ne zaman geçse...
Bu şehrin, seçim zamanı liste başlarına paraşütle inenler şehri olduğu...
Hatta...
Bu şehrin, CHP Genel Başkanları tarafından nasıl "kontenjan cenneti" haline getirildiği bir kez daha hatırlanıyor...
.....
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Temel Amerika'da otobüs şoförü olur. Otobüslerde siyahlarla beyazlar arasında ön ve arka koltuk kavgaları yaşanmaktadır. Temel'in kullandığı otobüste de bir gün benzer kavgalardan biri çıkınca, otobüsü durdurup, herkesi indirir. Kendi de otobüsün üstüne çıkar ve başlar konuşmaya:
- Bundan sonra hepiniz kardeşsiniz şu kavgalara bi son verin!! Artık siyah beyaz yok
hepiniz yeşilsiniz!!
Hepsi çok duygulanır, tam otobüse binecekleri sırada Temel:
- Ama dikkat edin açık yeşiller öne, koyu yeşiller arkaya otursun!