4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ABD VE AB, GÜÇLÜ TÜRKİYE İSTEMİYOR

KANAL B' deki "Bekleme Odası" programında, ABD ve AB' nin, Türkiye üzerindeki senaryoları ve taşeronlarının ülke içindeki faaliyetleri işlendi. Konuşmacılar ve programa katılan insanlarımız, bu alanda açık ve net olarak tehlikenin boyutlarını kamuoyu ile paylaştılar. Özellikle de vatandaşların, ülke sorunlarına ilgisi ve ABD ve AB, senaryoları üzerindeki bilinçli açıklamaları umut verdi.
Programda anlatılanlar ve vatandaşları görüşleri değerlendirildiğinde, Türkiye' yi önümüzdeki günlerde çok ciddi sorunlar bekliyor. Türkiye'nin, karşısındaki ağır tehdidi "sosyolojik parçalanma", "stratejik çözülme ve "siyasal dağılma ", "milli güvenlik ve asayiş " ve benzer sorunlar oluşturuyor. Türkiye' yi yönetenlerin şifreli konuşmaları ise bu sorunları tuzu biberi olurken, yeni sorunları da beraberinde getiriyor.
Elbette gelinen bu noktada, hükümetlerde görev alan tüm siyasi partilerin sorumluluğu vardır. Ancak son aylarda, özellikle de Cumhurbaşkanı Gül' ün, Ermeni ve Kürt sorunu karşısında şifreli konuşması, aklıselim vatandaşlarda kaygı yaratacak niteliktedir. Çünkü devlet adamları, özellikle de Cumhurbaşkanı, şifreli konuşmaz. Düşündüğünü ima etmez, açıkça söyler.
Nitekim Sivil toplum temsilcilerini kabulünde, Cumhurbaşkanı, "Burada söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum. Hatta sizin de bana söylemek isteyip söyleyemediğiniz şeyleri biliyorum ve size katılıyorum." diyor, kendince de çözüm kafasında hazır hale gelmiş ama her nedense çözümü açıklamaktan çekiniyor.
Elbette devlet adamlarının, şifreli konuşmaları, huzursuzluk yaratan, özellikle de Türkiye üzerindeki senaryoları olan kesimlere, umut verir. Olaylar daha da tehlikeli bir hal alır. Sorunları daha da çözümsüzleştirir.
Nitekim Prof. Dr. Ahmet İnsel, Prof. Dr. Baskın Oran, Dr. Cengiz Aktar ve Yenişafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu gibi sanal aydın ve taşeronların, 1915 yılındaki tehcir olaylarıyla ilgili internet üzerinde, imza kampanyası başlatmaları, Cumhurbaşkanı GÜL' ün, Ermenistan' ı ziyareti sonrası başlatılan, örtülü senaryoların da bir aşamasıdır. Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, sözde aydınlar tarafından sergilenen bu çabaların, Türkiye'nin, yeni dış politika anlayışıyla doğrudan bağlantılı olduğunu savunarak, "Burada amaç Ermenistan ile başlatılan ilişkileri daha ileri bir boyuta taşıyabilmek için, kamuoyu oluşturmaktır. Baskı altına almaktır" sözleri bu senaryoları doğrular niteliktedir.
İnsan, gelişmeler karşısında, ister istemez birileri, Ermenistan' da özür dilemek için, kamuoyu mu oluşturuyor? Sorusunu sormadan da geçemiyor.
Türkiye' de, devleti yönetenler, günü kurtarmaya ve sorunları da zamana bırakırken, Batı Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve Savunma Meclisi'nin Kürt sorunu raporunda, çarpıcı tespitler yapılıyor. Rapora göre, Türkiye cumhuriyet tarihin en belirleyici kavşaklarından birisinde bulunuyor. Raporda, sorunun iç savaş noktasına geldiği tespiti yapılırken, Türkiye'nin Kürtlerin kültür ve kimlik taleplerine cevap verilmesi gerektiği de vurgulanıyor
Ayrıca Batı Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve Savunma Meclisi, " Türkiye zor bir döneme doğru gidiyor. Halk, gittikçe bölünüyor. Durum, PKK'nın terör ve propaganda eylemlerinin yükselmesiyle, daha da kötüleşiyor. PKK'nın, eylemlerde öldürülen üyelerinin Kürt köylerindeki genç kadın ve erkeklerden oluştuğu, göz önünde bulundurulduğunda, burada gördüğümüz olay, adı konulmamış bir iç savaş. Fakat bunu böyle görmüyor." tespitini yapıyorlar. Devleti yönetenler, bu tespitler karşısında ne düşünür bilinmez ama Türkiye, 1910'lu yılların ateş çemberinden geçiyor. Karanlık gidişin sonu ise federal yapılanmadır. Bu aynı zamanda, Büyük Ortadoğu Projesi' nin de hedefidir. Çünkü ABD ve AB, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya eksenin de, güçlü bir Türkiye istemiyorlar.
Artık birileri, PKK ve DTP, bilsin ki, pek çok ülkede olduğu gibi, aynı dil, aynı soydan gelen gruplar, toplu veya dağınık bağımsız bir kültür oluşturamazlar. Etnik gruplar milletin içinde, milletin yapıcı unsurlarına katılırlar. Milli kültürün doğuşuna da, katkıda bulunurlar. Şayet etnik gruplar, millet olma iddiasına kalkarsa, mensup oldukları toplumda bunalımlara, anarşilere sebep olurlar. Etnik grupların, millet olma iddiası, tarih bilinci ve tarihi kadere aykırı olduğu için, hangi siyasi endişeden doğarsa doğsun, gerçek dışı ve hatalı olduğu gibi, faturası da bu huzursuzluğu yaratanlara çıkartılır. Tarih buna şahittir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi