
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
AİLE HEKİMLİĞİ VE SEVK ZİNCİRİ
Devlet Hastanesi' ni ziyarette, günlük olarak 8500 hastaya, poliklinik hizmeti verildiğine, tanık olduk. Elbette bunun, en önemli sebebi, ülkemizde "Sevk Zinciri' nin, bir türlü hayata geçirilememesidir.
Oysa sağlıkta dönüşüm programının, en önemli ve belki vazgeçilmez argümanı sevk zinciriydi. Yani hastaların, birinci basamaktan başlayarak, sevk edilerek, ikinci ve üçüncü basamak, sağlık kuruluşlarına gidebilmesidir.
Ülkemiz, bugünkü haliyle sevk zinciri uygulamasına, hazır olmadığı söyleniyor. Bunun en önemli nedeni, 1. basamakta görev yapan, hekim sayısının yetersizliğidir. Çünkü Aile hekimine kayıtlı nüfus, dünya standartlarının 2,5 katı kadardır. Bu Aile Hekimlerine, 2,5 kat işgücü demektir. Şayet sevk zinciri, hayata geçerse, günlük poliklinik başvuru sayısı ortalamada 100-180 arasında olacağı söyleniyor.
Aslında 4 ilde, sevk zinciri uygulaması başlatılmış ve 2. Basamak sağlık kuruluşlarına gidebilmek için, ilk müracaatın aile hekimliğine veya aile hekimliği dışında kalan diğer birinci basamak resmi sağlık kuruluşlarına yapılması, zorunluluğu getirilmişti. Ancak 1 Temmuz 2009'a ertelenmişti.
SGK 30 Haziran 2009 tarihinde yayınladığı genelge ile sevk zinciri uygulamasının süresiz olarak ertelendiğini açıkladı.
Sağlık literatüründe, sağlık kuruluşları basamaklara ayrılıyor. Birinci basamak, Aile hekimliği ve toplum sağlığı merkezleri, ikinci basamak olarak adlandırılan, devlet hastaneleri ve üçüncü basamak olarak da üniversite hastaneleridir.
Sevk zincirini, hayata geçiremeyen siyasi iktidar, "Aile Hekimliği Nöbet Düzenledi" Bu uygulamadan, Aile Hekimleri tedirgindir. Hatta TTB Aile Hekimliği Kolu, "Aile Hekimliği Nöbet Düzenlemeleri" yasasının yürürlüğü girmesi halinde, ölümlere sebebiyet verecek, iş kazalarına neden olacağını belirterek, bu yasanın yürürlüğe girmemesi isteniyor. Girmesi halinde, Aile Hekimleri, boykot kararı alacaklar.
İl Sağlık Müdürlerimizden, Sayın Dr. Çom, Eskişehir'de, uygulamaya alınan, Aile Hekimliği" üzerinde bilgi vermiş, umut verici açıklamalarda da bulunmuştu. Son günlerde ise Aile Hekimliği ile ilgili tartışmalar, güncel bir kavram olarak sürekli gündemdedir.
Elbette, kamuoyunun, aile hekimliği üzerinde yeteri kadar bilgi sahibi olmaması, uygulamada mutlaka zorluk yaratacaktır. Ayrıca, Aile Hekimliği, belli bölgelerde, aile birimini temel alarak, sağlık hizmeti veren kuruluşlardır. Buna karşılık, aile hekimliği kavramında sağlık ocağı temelinde, hizmet sunmasını öngören pratisyen hekim kavramı ile pek çok benzerlik yanı sıra, bazı farklılıklarda vardır.
Aile hekimi, kişilerin tüm sağlık gereksinimlerini, düzenlemek konusundaki sorumluluklarını, samimi ve güvene dayalı, bir hasta hekim ilişkisi içinde kurar. Aile hekimleri, hastaların, pek çok sağlık gereksinimlerini, bizzat karşılarken, geri kalanlar için uygun konsültasyon hekimleri seçer veya yardımcı sağlık personelinin yardımını sağlar.
Aile hekimi, hastanın sürekli bakımı ile ilgili sorumluluğunu sürdürürken, tüm sağlık profesyonellerinin olanak ve çabalarını, hastaları için koordine eder.
Aile hekimleri, ofiste, ev de ve bazen de hastanelerde hizmet verir.
Aile hekiminin görev kapsamı, sağlık ocaklarında görev yapan pratisyen hekimden, bazı bakımlardan daha dar, bazı bakımlardan da daha geniştir. Örneğin, okulsağlığı, çevre sağlığı gibi, bazı alanlarda, aile hekiminin görev alanı içine girmezken, kendisine bağlı tüm insanların, sürekli bakımı ve sağlığı ile ilgili tüm süreçlerin organizasyonunu ve izlemi aile hekiminin sorumluluğundadır.
Aile hekimliğinde, hasta hekim, ilişkisi anonim değil, özeldir ve kişiseldir.
Aile Hekimliği yapan hekimin, görev kapsamı, çevre sağlığında, okul hekimliğine, ana ve çocuk sağlığından, kronik hastalıkların izlenmesine, sağlık eğitiminden, koruyucu hekimliğe kadar, geniş bir yelpazeye dağıtılmıştır.
Aile hekimliğinde, hasta, hekimi seçemediği gibi, hekimde, hasta ile ilgili her hangi bir seçme sansına, sahip değillerdir. Hastalar, coğrafi, ya da yönetimsel, sınırlar içerisinde bağlı bulundukları, Aile Hekimliğine başvurabilirler.
Elbette Aile hekimliği ve sevk zinciri ile ilgili, tartışmalar olacaktır. Bunlar doğaldır. Önemli olan, eleştirilerde, spesifik olunmalı, gelişmelere ve olaylar pozitif bakmalı, ortama da "Hoşgörü ve" diyalog" gibi kavramları, hakim kılınmalı, Sevk zinciri de zorunlu hale getirilmelidir. Aksi halde devlet ve üniversite hastanelerinde, poliklinik hizmetleri, her geçen gün artacak, sağlık hizmetlerinde kalite de düşecektir.