1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

AK Parti aday bulamıyor

Kıran kırana bir savaş sürerken komutan, altında bulunan subaya "Derhal bir rapor çıkart. Durumumuz ne? Savaşın gidişatı ne yöndeymiş bir görelim?" diye talimat verir.
Subaylar oturup durum raporu çıkartırlar ve doğruca Komutanın yanına giderler.
-"İstediğiniz raporu çıkarttık efendim. Durumumuz pek parlak değil. Savaşı kazanabilmemiz için 18 ayrı ihtiyacımızın acilen yerine getirilmesi gerekiyor" diye başlarlar söze.
Komutan: "Nedir onlar say bakalım" deyince, subay başlar maddeleri sıralamaya:
-"Efendim. Birinci olarak barutumuz bitti. Acilen barut lazım" deyince komutan elini kaldırıp susturur subayı ve:
-"Yeter, diğerlerini saymaya gerek yok. Bu savaş burada bitmiş zaten" diyerek, içinde bulunduğu savaşla ilgili son noktayı koyar.
Bu fıkra adeta, AK Partinin Eskişehir'deki durumunu yansıtıyor.
Toplantı üzerine toplantılar yapıyor AKP'liler.
Gitmedikleri köy, yapmadıkları Danışma toplantısı kalmıyor.
Ziyaretler, yemekler, etkinlikler gırla gidiyor.
Resmen Mahalli seçim savaşına girmişler.
Seçimleri kazanma arzu ve istekleri olduğu her hallerinden belli oluyor.
Ama gelin görün ki, savaşı kazanmak için öncelikle lazım olan Barutları, yani Adayları yok ortada.
Eskişehir'de ki mevcut Belediye Başkanı ve Bakanı dahil her ismi gözden geçirmelerine rağmen çıkamıyorlar işin içinden.
İmkânsız olduğunu bilmelerine rağmen, Binali Yıldırım-Ahmet Davutoğlu gibi isimlere "Çare" diye sarılır hale geliyorlar.
Sadece Büyükşehir adayı da değil çıkmazları...
Seçimi kazanmak için İki Büyük Merkez ilçede gösterecek adayları dahi bulamıyorlar.
Zaten...
Aday olması tahmin edilen isimlerle de seçimi kazanabileceklerine kendileri dahi inanmıyorlar.
Öte yandan...
Partinin küskün isimleri de bir taraftan "Bu boşluktan kendimize bir fırsat yaratabilir miyiz?" çabasında.
Zaman zaman bir araya gelip "Bunlar yapamadı. Biz yapalım" filmini ortaya koymaya çalışıyorlar.
Resmen...
"Mağdur olduk" edebiyatıyla, boynu bükükleri oynuyorlar.
Sanki...
Daha önce kaybedilen her iki seçimde kabahatleri yokmuş gibi davranıp, Küçük Emrah taklidi yapıyorlar.
Sonuç olarak...
İki dönemdir Büyükşehir Belediyesini kaybeden iktidar partisi, Eskişehir'de ki Mahalli seçim savaşına barutsuz giriyor.
Yani Adaysız...
Üstelik...
Daha önce savaşı kaybetmiş orduyla hazırlanıyor seçime.
Şimdi bu durumda...
Seçime barutsuz giren AK Partinin seçimi kazanabilmesi için diğer olması gereken maddeleri saymaya gerek var mı sizce?
Bu savaş AK parti için daha bu günden kaybedilmedi mi?
.......

Bir tek onlar aramamış
CHP Odunpazarı ilçe Başkanı Erdal Çakıcıer geçtiğimiz haftalarda ciddi bir kaza geçirdi.
Bazı meclis üyeleri ve yöneticilerle birlikte seçim çalışması için köylere giderken, içinde bulunduğu parti aracı büyük bir kaza yaşadı.
Çakıcıer ve araçta bulunan yöneticiler kazadan hafif sıyrıklarla kurtuldu.
İşte bu olay sonrasında çok arayan olmuş CHP Odunpazarı ilçe Başkanı Erdal Çakıcıer'i...
Hepsi "Geçmiş olsun" dileklerini iletmişler.
Arayanlar arasında Milli Eğitim bakanı ve Eskişehir milletvekili Nabi Avcı ile yine AK Parti Eskişehir milletvekili Salih koca da varmış...
Bir tek Büyükşehir belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile Tepebaşı Belediye başkanı Ahmet Ataç aramamış "Geçmiş olsun" demek için.
Bu da bir hayli üzmüş Erdal Çakıcıer'i...
-"Kaza yaptığımız sırada biz tatilden değil, köylerde mahalli seçim çalışmasından geliyorduk" diyerek, aramayanlara inceden sitemde bulunuyormuş...
........

Üniversiteye Rektör mü? İktidar partisine il başkanı mı seçilecek?
Anadolu Üniversitesi'nde Rektörlük seçimi var.
Bazı isimler de rektör olmak için yola çıkıp, adaylıklarını ilan etti.
Öncelikle şunu söylemekte yarar var...
Aday olarak ortaya çıkan her isim, Rektörlük görevini yapabilecek nitelikte bilgi ve donanıma sahip kişiler.
Bu kişiler içinden seçim yapabilmek, aralarında ki nüans farkını yakalamakla mümkün olabilir.
En azından biz bunu böyle düşünüyoruz.
Gelelim biz Üniversite öğretim üyesi olsaydık, Rektör adayları arasında hangi kriterleri gözetirdir...
Hemen şu soruların cevaplarını arardık Rektör adayları arasında...
Örneğin:
-Daha önce Üniversitede yöneticilik yapmış mı?
-Üniversiteyi daha yukarıya taşıma vizyonu var mı?
-Konusunda gerçekten uzman mı?
-Çevresinde saygınlık uyandırıyor mu?
-Üniversitede Öğretim üyesinden, memuruna, işçisinden taşeronuna kadar bakış açısı nasıl?
-Kurumun önünde ki engelleri kaldıracak projeleri gerçekçi mi?
-Üniversiteye daha fazla demokrasi getirme projeleri var mı?
-Üniversite çalışanlarına eski maddi manevi saygınlığı kazandırma çabaları olacak mı? Gibi...
Bu soruları daha da çoğaltmak, dolayısıyla da Rektör adayları içinde kendimize en uygun ismi bulmak zor da olsa mümkün olurdu.
Ancak üzülerek görüyoruz ki, Rektör adaylarının şansı, bu tür kriterler üzerinden değil de, siyasal iktidara yakınlığı derecesinden değerlendirilmeye ve konuşulmaya başlanmış...
-"O hükümete ters düştü o yüzden hiç şansı yok"
-"O iktidar partisine yakın bir isim olmadığı için atanamaz"
-"Bu isim, Bakanın liseden arkadaşı. O yüzden kesin atanır."
-"Şu isim iktidara oldukça yakın fikirleriyle tanınıyor. Atanması sürpriz olmaz"
-"O iktidarın hiçbir talebini yerine getirmedi o yüzden avucunu yalar"
Konuşulanlar bunlar...
Rektör adaylarının resmen...
Üniversite Rektörlüğü görevini nasıl yapacağı bir tarafa bırakılıp, iktidarla münasebeti ön plana çıkartılıvermiş.
Sanırsınız ki Üniversiteye Rektör değil, iktidar partisine il başkanı seçilecek.
Bu çok üzücü...
Ne yazık ki işin de gerçek yüzü...
Biz hep "siyaset Üniversitelere girmemeli" derdik...
Geldiğimiz noktada bakıyoruz ki, Üniversite resmen siyasetin orta yerinde kalır olmuş...
........
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel, kahveden çıkınca kapının önünde bir saatlik bir gecikme için park cezası yazan trafik polisiyle burun buruna gelmiş...
"Yazma şu cezayı memur bey" demiş...
Polis onu hiç umursamadan cezayı yazmaya devam edince onun bir "İşgüzar" olduğunu söylemiş...
Polis Temel'e şöyle bir bakıp, "Aşınmış lastikler" için ikinci bir ceza makbuzunu yazmaya başlamış...
Temel, ne kadar ceza yazarsa yazsın, ona vız geleceğini söyleyince polis ilk iki ceza makbuzunu arabanın sileceği altına sıkıştırıp üçüncü makbuza başlamış...
Bu sürtüşme 20 dakika kadar sürmüş, polis ceza üzerine ceza yazmış...
Temel hiç oralı olmamış...
Yürümüş, karşı kaldırımda park ettiği arabasına binip, sürmüş gitmiş...

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi