1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

AK Parti hizmetleri kamufle edilip, görmezden geliniyormuş ya hani...

Polonya'nın başkenti Varşova'nın ortasında devasa bir yapı var.
Hem yüksekliği, hem de mimarisiyle mükemmel ötesi bir yapı.
Tam 42 katlı ve içinde 3000 odası bulunuyor.
Stalin tarafından yaptırılıp, Polonya'ya hediye edilmiş bir muhteşem yapı sizin anlayacağınız.
Stalin, bu binanın "Stalin sarayı" olmasını istemiş.
Ancak: Polonyalılar bunun yerine "Kültür ve Bilim Sarayı" ismini vermişler söz konusu yapıya.
Stalin ve Rusları sevmedikleri için, bu söz konusu mükemmel yapıyı da sevmiyor Polonyalılar.
Sevmek bir yana, nefret ediyorlar bu binadan.
Zira, bu bina onlara hem Stalin'i, hem de o yıllarda çektikleri eziyeti hatırlatıyor.
İşin kötüsü, Varşova'nın tam ortasında bulunan bu devasa bina, şehrin her yerinden istenmese de görülüyor.
O yüzden...
Varşova'da yaşayanlar sonunda çözümü bulmuş.
Yemekten tutun da, diğer sosyal aktivitelere kadar zamanlarının çoğunu bu binada geçiriyorlar.
Çünkü: Bir tek bu binada olduklarında, söz konusu devasa yapıyı göremiyorlar.
Sözün kısası...
Turistler için büyük bir ilgi uyandıran mükemmel yapı, o şehirde yaşayanlar için görmezden geliniyor.
Hatta.
Sırf o binayı görmemek adına zamanlarını o binada geçirecek kadar.
Nedense...
AK Parti İl Başkanı Dündar Ünlü'nün bir gazeteyi ziyaretinde söylediği "Hizmetlerimiz kamufle ediliyor. Görmezden geliniyor" sözleri üzerine ister istemez yukarıdaki Polonya örneğini yazmak geldi aklımıza.
Belki Dündar Ünlü "Hizmetlerimiz kamufle ediliyor. Görmezden geliniyor" demekte haklı.
Belki böylesine bir çaba ya da algı var orta yerde.
Ancak...
Hükümet imkanlarıyla Eskişehir'e yapılan hizmetler görmezden geliniyorsa, değer bulmuyorsa ve dikkate alınmıyorsa, bunun mutlaka bir nedeni olsa gerek.
Öyle ya, insanlar neticede gördüklerine daha çok inanır.
Hizmeti görmelerine rağmen itibar etmiyorsa, bunun ciddi de bir sonuç ilişkisi olması gerek.
-"Acaba, Dündar Ünlü bunun altında yatan nedenler konusunda hiç kafa yordu mu?" diye düşünüyor insan.
Not- Dündar Ünlü, 12 yıl sonra Eskişehir il başkanlığına atanan ilk Eskişehirli il Başkanı olarak, belirli bir tolerans süresini hak ediyor. İl Başkanı olarak çaba da sarf ettiğini görüyoruz. Hatta, bu güne kadar Eskişehir'de görev yapmış partinin seçilmişlerini bir yemekte toplayıp, teşekkür edeceğini de öğrendik.
Bu elbette iyi niyetli ve partide birlik-beraberliği sağlamaya yönelik bir çaba.
Ancak, şöyle de bir gerçek var...
Aslında, AK Partide bugüne kadar görev yapmış tüm seçilmişleri Dündar Ünlü'den önce Büyükerşen'in bir yemekte toplaması, hatta birer plaket vermesi lazım...
Ne de olsa dört defa kazandığı seçimin üçü, onların da gayretiyle oldu sayılır...
......

Galiba Milli Eğitim bakanımıza yanlış bilgi verilmiş...
Merhum Hasan Polatkan'ın ölüm yıldönümü nedeniyle geçtiğimiz gün düzenlenen toplantıya katılmıştı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı.
O toplantının açılış konuşmasını yaparken de "Bu kadar senedir Hasan Polatkan için böyle bir toplantı düzenlenmemiş olduğunu içim burkularak öğrendim." Demişti.
Bakan'ın bu sözleri üzerine aradı Orhan Kesikoğlu.
Hüsamettin Cindoruk ile birlikte okumuşlar haberi.
-"Galiba Milli Eğitim bakanı Nabi Avcı bu güne kadar Eskişehir'de Hasan Polatkan için anma töreni yapılmadığı konusunda yanıltılmış" diye başladı sözlerine.
Ardından da...
-"Biz Eskişehir'de 2011 yılına kadar bu anma toplantılarını yaptık. Hatta, 2011 yılında İbiz Otel'de gerçekleştirdiğimiz 'Hasan Polatkan'ı anma toplantısına, merhum Polatkan'ın kızı,damadı ve torunları da iştirak etmişti. Hatta, o dönem Odunpazarı Belediye Başkanı olan Burhan Sakallı da bizzat anma toplantısında bulunmuştu. Geniş kapsamlı bir anma toplantısıydı." Dedi.
Merhum Polatkan için geçtiğimiz gün düzenlenen anma toplantısına Eskişehir'de olmadığı için katılamadığını fakat, böyle bir anma toplantısı düzenlenmesinin kendisini sevindirdiğini söyleyen Kesikoğlu son olarak "Ancak, bu güne kadar bu tür bir anma toplantısının düzenlenmediğini söylemek, bunu geçmişte yapanlara bir haksızlık olur. Anladığım kadarıyla bu konuda Milli Eğitim bakanımıza yanlış bilgi verilmiş" diyerek tamamladı sözlerini.
......

Kongre süreçleri başlıyor ya...



Eskiden, Partilerin kongre süreci çok önemli bir süreçti.
Delege olup, ardından yönetimlere girme çabası, süreç içinde partilere büyük bir dinamizm katardı.
Nasıl katmasın ki?
Partinin tüm adaylarını belirleyebilme gücü, delegasyona aitti.
Üyeleri tek tek gezerek, delege olmak için oy isteyen partililer, yoğun emek harcardı bu işe.
Partinin gerek yönetimlerini, gerekse adaylarını belirleme gücünü elinde tutardı delegeler.
O yüzden...
Partilerinde yönetici ya da koltuk sahibi olanlar, güçlerini bu delegelerden alır;
-"Bu makama bedava gelmedim" diyebilirlerdi.
Bir zaman geldi ki...
Parti İçi Demokrasi, daha da gelişeceği yerde, tamamen ortadan kaldırıldı.
Tüm güç, Genel başkanlarda toplandı.
Parti liderlerinin iki dudağı arasından çıkan söz, parti içi demokrasinin de önüne geçti.
O güne kadar...
Delegasyonun belirlediği yönetici ve seçilmişleri artık Genel başkanlar kendi işlerine geldiği biçimde belirlemeye başladılar.
Böylece...
Partilerde ne Delegenin hükmü kaldı, ne de kongre sürecinin.
Adeta "Yapmadı demesinler" zihniyeti ile kongre süreçleri başlatılıp, delege seçimleri yapılmaya başlandı.
İşte bu tablo, halen böyle sürüyor.
Partilerin başlayan kongre sürecinden, kimsenin haberi olmuyor.
Eskiden, üyelerin oyları ile seçilen delegeler, şimdilerde masa başında yapılıyor.
Ön seçimle aday belirleme tarihe karıştığı için de, bir zamanların en kudretli kişileri olan delegelerin, kedi kadar yolu kalmıyor.
Delegelerin üye oylarıyla seçildiği, seçilen delegelerin de yapılan ön seçimde Milletvekili ve Belediye Başkan adayı belirlediği yıllarda yaşanan bir olay hep anlatılır.
Süleyman Demirel, AP nin Genel başkanı...
En yakın çalışma arkadaşları olan İsmet Sezgin ve Nahit Menteşe...
Her ikisi de Aydın'dan Milletvekili olmak isteğiyle Demirel'in yanına gelirler...
Direkt söyleyemeseler de;
-"Biz önseçime girmeyelim. Direkt Milletvekili adayı olalım" demeye getirirler lafı.
Demirel dinlemezden gelir.
Sonra da;
-"Seçilin gelin kardeşim" diyerek uğurlar en yakın çalışma arkadaşlarını...
Ön seçim yapılır.
İsmet Sezgin birinci, Nahit menteşe ise 2 nci sırada çıkarlar önseçimden.
Sevinçle gelirler yine Demirel'in yanına.
Demirel ikisini de kapıdan uğurlarken yanındakilere dönüp;
-"Gördünüz mü her ikisinin de boyu uzamış" der.
Anlayamaz yanındakiler...
-"Aman efendim bu yaştan sonra insanın boyu mu uzar?" derler.
Demirel;
-"Öyle bir uzar ki... Ön seçimden çıkan biri hem dikleşir, hem uzar hem de yürüyüşü değişir. Çünkü bunu birileri sayesinde değil, bizzat kendi hak etmiştir." Cevabını verir.
Böylece anlar yakınındakiler Demirel'in ne söylemek istediğini.
Şu sıralarda partilerin kongre süreçleri başlayacak.
Yukarıda söylediğimiz gibi, eski heyecan olmayacak.
Delege seçilenler, seçildiğine sevinemeyecek.
Dahası...
Bir yerlere gelenlerin boyu hiç uzamayacak.
Hep güdük kalacak.
Çünkü...
Seçilen delegenin aday belirlemede bir fonksiyonu olacak.
Her zaman olduğu gibi, laf olsun diye kongreler yapılacak, adaylar ise her zaman olduğu gibi tepeden paraşütle inmeye devam edecek.



Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi