
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
AK Parti'de istifa etme hakkı var mı ki?
AK Parti, parti içi demokrasinin olmadığı bir parti.
Siz bakmayın bazı AK Partili aktörlerin “Biz kendi aramızda yaptığımız kapalı toplantılarda dişe diş kavgalar ediyoruz” falan demelerine.
Partide bakanların, milletvekillerinin, il ve ilçe başkanlarının hiçbir etkisi yok.
Herkes tek bir isme bakıyor.
O isim ne derse o oluyor.
İşin daha da kötü tarafı, o tek isim için bakan da bir, milletvekili de bir, il başkanı hatta sade üye de bir.
örneğin bir göreve talip olabiliyorsunuz ama demokratik bir şekilde yarışamıyorsunuz AK Partide.
çünkü…
Hangi göreve kimin geleceği yukarıdan gelen talimatla belirleniyor.
Mesela il başkanı mı belirlenecek?
Aday olabilecek isimler genel merkez tarafından belirleniyor.
Belirlenen isimler genel merkezde önce bir yoklanıyor.
Sonra aynı isimler o tek ismin huzuruna çıkartılıyor.
Tek isim hepsiyle konuşuyor sonra içlerinden birine “hayırlı olsun” diyor.
Orada il başkanı oluveriyor o isim.
Ardından iş kitabına uysun diye kongre toplanıyor.
“hayırlı olsun” denilen isim tek aday olarak girdiği kongreyi kazanıp, il başkanlığı koltuğuna oturuyor.
Bazen bu sisteme karşı çıkanlar olmuyor değil AK Partide.
Tek adamın işaret ettiği o ismin karşısına, tüm uyarılara rağmen aday olarak çıkanlar olabiliyor.
Bunların arasında kongreyi kazananlar da olabiliyor.
Ama uzun sürmüyor bu durum.
Daha seçildiği koltuğa bile oturmadan anında görevden alınıveriyor.
Hem de “İstifa etti” görüntüsü altında.
Dahası…
Uyarılara rağmen aldırmayıp, işaret edilen seçilecek adayın karşısına çıkanların, siyasi hayatları da oracıkta sona eriyor.
Sonuç olarak…
AK Parti’de görev istenmiyor…
Birileri tarafından başka birilerine görev veriliyor.
Tüm bu anlattıklarımız herkes tarafından, özellikle de AK Partide siyaset yapanlar tarafından çok iyi biliniyor.
Bu bilinmesine rağmen, özellikle referandum sonuçları sonrasında AK Parti’de niçin istifa beklentisi oluyor? İşte bunu anlamak mümkün değil.
çünkü…
AK Parti’de seçilme hakkı olmadığı gibi istifa hakkı da yok…
Nasıl ki il ve ilçe başkanlarının kim olacağına başkaları karar veriyorsa, istifa edeceklere de aynı kişiler karar veriyor.
Netice itibarıyla…
AK Partide belirleyici olan makam “İstifa falan edemezsin, gerekirse istifayı ben ettiririm. Diyor.
Belki de…
Eskişehir’deki referandumun ertesi günü, partinin pek çok yöneticisi istifa etmek istedi.
Fakat…
Büyük ihtimalle, kendilerine “Oturun oturduğunuz yerde. İstifa edip etmeyeceğinize biz karar veririz” dedi o belirleyici makam.
Tıpkı o görevlere gelmelerine karar verdiği gibi…
.....
Hayvanat bahçesi…
-Hayvanların özgürlüklerini kısıtlamak, belli bir kafese almak doğru bir davranış değildir.
-İlgili hayvanat bahçelerinin sahası ne kadar geniş ise bu sakınca da o nispette azalır.
-Ancak bazı hayvanların neslinin ortadan kalkmaması için, böyle özel yerlere getirilip bakımının yapılması ve bu suretle onların nesillerinin daha uygun şartlarda devam ettirilmesi düşüncesi iyidir.
Her güzelin bir kusuru olabileceği gibi, her çirkinin de bir güzel tarafı bulunabilir. Bunun gibi, bu tür çalışmaların iyi tarafları yanında kötü taraflarının da olduğu bir gerçektir.
-Mesela, bir ceylanın özel bir yere konulması onun özgürlük alanının sınırlandırdığı için kötü, bir avcının hedefi olmaktan kurtulması iyidir.
-Her şeye rağmen hayvanat bahçelerini ziyaret etmekte bir sakınca olduğunu düşünmüyoruz. Yeter ki bu ziyaret sebebiyle hayvanlara ayrı bir sıkıntı olmasın...
Yukarıdaki bilgiler, “Sorularla İslamiyet” isimli internet sitesinden, siteye yöneltilmiş “Hayvanat Bahçeleri” ile ilgili bir soruya, ilahiyatçılar tarafından verilen yanıt.
Bize göre de bu güne kadar Hayvanat bahçeleri ile ilgili yapılmış en aklı başında yorum bu galiba…
......
Her yerimiz başkan dolu…
Yaşanmış bir hikayedir.
Adıyaman Vali Yardımcısı otobüsle Ankara’ya gidiyormuş. Vali yardımcısının en büyük özelliği; çok su içmesiymiş. Otobüs Adıyaman’dan hareket edeli on dakika kadar olmuş veya olmamış, otobüsün muavinine işaret ederek bir su vermesini istemiş. Muavin de suyu getirmiş. Aradan geçen bir on dakika sonra yine işaret yine su, bir on dakika sonra yine aynı. Derken otobüs Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesine gelmiş. Aradaki 60 km lik yolda vali yardımcısı 5-6 defa su istemiş. Gölbaşı’ndaki yarım saatlik moladan sonra hareket edilmiş ve on dakika sonra Balkar beldesi civarına geldiklerinde Vali yardımcısı yine işaret ederek:
- Bir su verir misiniz? demiş.
Adıyaman’dan bu yana su vermekten bıkmış olan muavin:
- Bu ne babam? Kelle mi yedin? Adıyaman’dan çıktık çıkalı, su...su... su... Yok bitti, arabada su kalmadı! Deyince Vali yardımcısı:
- Terbiyesiz herif! Sen nasıl konuşuyorsun? Ben Vali Muaviniyim, demiş adama.
Bizim otobüs muavini gayet rahat bir şekilde cevap vermiş:
- Ne olmuş ki?, ben de bu otobüsün muaviniyim!
Vali Muavininin, Otobüs muavinini bulabileceği tek yer otobüs ama, Başkan başkanı her yerde buluyor maşallah.
Dün bir toplulukta oturuyorduk. Sayımız 8 idi. Aralarında sıfatı başkan olmayan bir tek ben vardım.
Size de oluyordur zaman zaman.
Bir toplulukta oturuyorsunuz örneğin, oturduğunuz kişilerin yarısı Başkan.
Kapıdan giren biri "Başkanım" diye seslendiğinde, en az 5-6 kişi "Efendim" diye cevap veriyor.
Parti başkanı, Belediye Başkanı,Oda Başkanı, Dernek başkanı, Kooperatif başkanı, STK başkanı, Apartman başkanı vs.
Nereden baksanız, kişi başına 4 başkan düşüyor ülkede.
İşin ilginç tarafı…
Bu kadar başkana rağmen çok da iyi yönetilmiyor olmamız galiba.
.....
Biraz da gülmek lazım
Afacan çocuğun doğum günüdür ve annesinden bir kırmızı bisiklet ister. Annesi de ona bisikleti hak etmediğini ve hazreti İsa’ya günahlarını itiraf ettiği bir mektup yazmasını söyler.
çocuk odasına gider ve başlar yazmaya…
‘Mukaddes isa hazretleri, hep yalan söylediğim için affedin. Söz veriyorum bir daha olmayacak. Bugün benim doğum günüm ve sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum’.
çocuk yazmayı bırakır ve sonra mektubu yırtar atar. çünkü günahları o kadarcık değildir, ikinci mektubu yazmaya karar verir.
‘Mukaddes İsa hep yalan söylediğim ve annemi dinlemediğim için beni affedin. Bu bir daha olmayacak. Söz veriyorum. Bu gün benim doğum günüm. Sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum.’
Ve bu mektubu da yırtar, çünkü bunlarda işlediği bütün günahlar değildir. Ve başlar üçüncü mektuba. Yine olmaz ve afacan çocuk başka bir yol denemek için annesinden izin alır ve kiliseye gider.
Bunu gören annesi çok sevinir ve yaramaz oğlunun akıllandığını sanar. Küçük çocuk kilisede küçük Meryem Ana heykelinin yanına gider ve sağa sola baktıktan sonra onu çantasına koyar ve eve götürür.
Evde yine odasına çıkar ve İsa’ya son mektubunu yazar,
‘Bana kırmızı bisikleti al. Anan elimde rehin.