1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Ak partililer keşke davalara ısrarla müdahil olma çabası göstermeseydi

Büyükşehir Belediyesinin yapmış olduğu bazı ihaleler ile ilgili o dönemin Ak Partili meclis üyeleri ve yöneticileri savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Bunun üzerine Savcılık soruşturma başlattı.
Soruşturma sonucunda hazırlanan savcılık iddianamesi mahkemeler tarafından kabul edildi.
Ve netice olarak, Büyükşehir Belediye Başkanı ve Belediye Bürokratları ile ilgili davalar açıldı.
Açılan davalar da Ağır Ceza Mahkemelerinde görüşülmeye başlandı.
Savcılık iddianamesi aşamasında, olayın şikayetçisi konumunda bulunan ve aralarında Ak Parti Milletvekili ile il Başkanın da bulunduğu o dönemin Büyükşehir Meclis üyeleri ve yöneticileri bir Basın toplantısı düzenlemiş ve;
-"Biz görevimizi yaptık. Bundan sonrası yargı ve hukuk çerçevesinde olacak" demişlerdi...
Dün yapılan mahkemede ise, şikâyetçilerin, yani Ak partili Meclis üyeleri ve yöneticilerin davaya müdahil olarak katılması talebi geldi.
Gerçi mahkeme heyeti Ak partililerin duruşmalara müdahil olma isteklerini red etti ama, bize kalırsa Ak Partililer bu istekte hiç bulunmayacak, baştan söyledikleri gibi kenara çekilip kararı yargıya bırakacaktı.
Zira...
Davalara ısrarla müdahil olma teşebbüsleri, akıllara da bir sürü çağrışımı beraberinde getirdi.
.....

TBMM de bir ilk...
Türkiye Büyük millet Meclisi'nde Torba yasa tasarıları bir bir görüşülüyor.
Dün ilk kez CHP tarafından verilen bir teklife AKP iştirak etmiş.
Söz konusu teklif ise, CHP Eskişehir milletvekili Kazım Kurt tarafından verilen bir teklifmiş.
Cumhurbaşkanlığı kadrosunda bulunanların bir başka kuruma atanmaları halinde Çankaya'da aldığı ücreti gittiği kurumda da almasının yolunu tıkayan teklife AKP de iştirak etmiş.
Böylece...
Çankaya'da görevliyken bir başka kuruma geçenlerin, sadece geçtiği kurumun ücretini alması sağlanmış.
TBMM de ilk kez CHP nin önerisi AKP nin de katkısıyla geçerken, bu ilkin içinde CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt da yer almış.

.......

Hey gözünü sevdiğimin ülkesi...
Emeklilikte yaş'a takılan binlerce insan var...
Emekli olup da, 1000 lira'nın altında maaş alan da binlerce insan var...
Bu arada...
Emekliliği göremeyecek olan da yüz binlerce insan var bu ülkede.
Tüm bunlar varken...
Bir de 2 yılda, hem de en üst kademeden emekli olup, ölene dek kendisini güvence altına alanlar var.
Yani...
Milletvekilleri var...
Mesele şudur bu ülkede:
Halka gelince "Ülke şartları ortada, size bu kadar yeterli" denilen milyonlarca kişi...
Kendilerine gelince:
-"Hayat şartları ortada, bize bu kadar gerekli" diyen 550 kişi var bu ülkede...
Ve asıl acı olanı...
Bu kişiler, isminde "Adalet", "Halk" gibi kelimelerin geçtiği partilerde yer alıyor...

.......

Onlar, onursuzluklarıyla bu dünyada cehennemi yaşayacak...
Daha 19 yaşındaydı.
2 Haziran günü yürüyüşe katılmış, herkes gibi müdahale sonrasında kaçmaya başlamıştı.
Bir yerde sıkıştırdılar.
Sopalarla dövmeye başladılar acımasızca.
Kala kaldı kaldırım üzerinde...
Bulduklarında genç bedeni kanlar içindeydi.
Hastane Hastane dolaştı koma halinde ki vücudu.
Sonunda Tıp Fakültesi Hastanesine kabul edildi.
Tam 38 gün...
Kendisi Yoğun bakımda, ailesi Hastane bahçesinde yaşama tutunma savaşı verdi adeta.
Olmadı...
Aldığı darbeler hayata tutunmasını ortadan kaldırdı.
Dün aldık acı haberi...
19 Yaşında ki Ali İsmail Korkmaz kurtarılamadı.
Polis "Saldırganların kimlikleri belirlendi" demişti ama arkasından hiçbir şey çıkmadı.
"Kim vurdu"'ya gitti anlayacağınız...
Bu dakikadan sonra, son nefesini veren Ali İsmail Korkmaz'ın nereye gideceğini çok iyi biliyorum...
Bilemediğim ise, O'nun ölümüne neden olanların nereye gideceğidir.?
Nasıl yaşayacak şimdi o insanlar bu cinayetin sorumluluğuyla?
Nasıl uyku tutacak yataklarına yatıp gözlerini yumduklarında?
Evlilerse ve çocukları varsa, nasıl bakacaklar o çocuklarına oyun oynarken? Ne hissedecekler?
Bekar iseler, kendi anneleri her üzerine titrediğinde acaba öldürdükleri Ali İsmail'i ve annesini nasıl çıkartacaklar zihinlerinden?
Şayet görevli iseler "Aldığım emri uyguladım" demekle vicdanlarını rahatlatabilecek mi sizce?
Vatandaş ise bu cinayeti işleyen, "Vatanı savundum" demekle işin içinden kendi vicdanını sıyırabilecek mi dersiniz?
Hiç sanmıyoruz...
Ali İsmail bir kere öldü...
Hatta...
Çoğu insanın nazarında ölmedi ve ölmeyecek.
Peki ya onu katledenler?
İşte onlar vicdanlarında her gün, her an ölüp ölüp dirilecekler.
Belki işledikleri cinayet nedeniyle bir şekilde adaletten kurtulacaklar ama...
Kendi vicdanları hiçbir zaman kendilerini rahat bırakmayacak.
Annesi "Oğlum" dediğinde, çocuğuna "Yavrum" diye sarıldığında hep öldürdükleri Ali İsmail gelecek akıllarına.
Yemek yerken, televizyon izlerken, çocuklarıyla oynarken hep Ali İsmail'in silueti çıkacak karşısına.
Ali İsmail Korkmaz onuruyla öldü ama, onlar onursuzluklarıyla bu Dünyada Cehennemi yaşayacak.

.......

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Fıstık gibi bir sarışın kucağında bir bebek ile eczaneye girip;
"-Bebeği tartmak istiyorum." deyince eczacı;
"-Efendim bebek tartımız bozuk. Onun için anneler bebeklerini kucaklarına alıp büyük tartısına çıkıyorlar. Sonra ben bebeği kucağıma alıp anneyi bir daha tartıyorum. Aradaki farktan da bebeğin ağırlığını buluyoruz." demiş.
Kadın ;
"-Hay aksi şeytan !" deyip kapıya doğru yürüyünce eczacı;
"-Ne oldu efendim?" diye sormuş,
Sarışın;
"-Ben bu bebeğin annesi değilim ki, teyzesiyim. Gidip bebeğin annesini getireyim bari..."

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi