
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
AK partinin başarısında katkısı olanlar.
Yayınlanma:
AK parti Eskişehir'de birinci parti olamayıp, 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi CHP'nin gerisine düşseydi, sırasıyla faturanın kesileceği isimler şunlar olacaktı:
1-Listeye dahil edildiği ve büyük bir hava yaratıldığı için Harun Karacan...
"Havası balondan ibaretmiş" denilecekti...
2-Israrla 3 ncü sıraya konulduğu için Emine Nur Günay.
"Güvendiği Mihalıççıklıların oylarını dahi alamamış" denilecekti.
3-Milli Eğitim bakanı Nabi Avcı...
-"Her zaman olduğu gibi yine seçim çalışmalarına katılmadı" denilecekti.
4-İl Başkanı Dündar Ünlü.
"Bu il başkanıyla iki seçim kaybettik" denilecekti.
5-İlçe Başkanları Dindar ve Doğan.
"Bölgelerinde bile oylara sahip çıkamadılar" denilecekti.
6-Partinin eski tüfekleri...
"Partiyi resmen sabote ettiler" denilecekti.
7-Milletvekili adayları Tetik, Demirel ve Altın...
"Hiçbir katkıları olmadı" denilecekti.
Sonuç olarak...
AK Parti Eskişehir'de seçimi kaybetseydi, yukarıda saydığımız isimler sırasıyla suçlanacak ve yenilginin faturası bu isimlerin resmen ellerine tutuşturulacaktı.
AK parti Eskişehir seçimini kaybetmedi.
Üstelik.
18 bin oy geriden gelip, CHP'ye 42 bin oy fark attı.
O halde, bunun başarısının da yukarıdaki sıra doğrultusunda bu isimlere çıkması lazım.
Öyle değil mi?
.....
Birileri sadece...
7 Haziran'da kazanılan Eskişehir'in 1 Kasım seçimlerinde AKP'ye kaybedilmesi bazı CHP'lileri kahretti.
Bazıları üzüntüden hala kendine gelemedi.
"Bazı" diyoruz, çünkü, hepsinin üzüldüğünü zannetmiyoruz.
Zira...
Bazıları için bu seçim sadece birilerinin bir yerlere gelmesi anlamı taşıyordu.
Bu bazıları için CHP falan çok da önemli değildi.
O yüzden...
Birilerinin bir yerlere gelmesi, ziyadesiyle memnun etti bazılarını...
CHP 5 ay önce kazandığı Eskişehir'i kaybetmiş, AK parti 18 bin oy geriden gelip 42 bin oy fark atmış, yine AK parti Türkiye genelinde tek başına iktidar olmuş. Hiç önemli değil...
Birileri bir yerlere geldi ya...
Gerisi teferruattan ibaret...
.....
CHP yönetimi yırttı!
7 Haziran seçimlerini Eskişehir'de CHP kazandı.
Seçimi uzun yıllar aradan sonra kazanan CHP il iş olarak il yönetimini görevden aldı.
Seçimi kazanan yönetim görevden alındı anlayacağınız.
1 Kasım seçimlerinde tablo değişti.
Bu defa CHP Eskişehir'de seçimi kaybetti.
Dolayısıyla CHP nin yeni atanan yönetimi kelimenin tam anlamıyla yırttı.
Öyle ya:
Seçimi kaybedince yönetimi görevden alanlar, seçimi kaybedince yönetimin devamına karar vermesi gerekir.
Böylesine ters bir mantık var CHP'de...
......
"Ben dememiş miydim?" demeyeceğim. Çünkü ben dememiştim...
Çok iyi biliyorum ki, bu gün pek çok yazar-çizer seçim sonuçlarını eline alıp "Ben dememiş miydim?" diye yazısına başlayacak.
Açık söyleyeyim, ben bunu demeyeceğim.
Çünkü seçim sonuçlarının böyle olacağını tahmin edemedim.
Ne Türkiye genelinde, ne de Eskişehir'de böylesine büyük bir farkın çıkabileceğini kestiremedim.
Ne yalan söyleyeyim:
-Zaman zaman AK partinin özellikle aday listesine yapılan dokunuşun yarattığı hava ile Eskişehir'de birinci parti çıkabileceğini söylesem de, AEK partinin 19 bin oy geriden gelip,42 bin oy fark atacağına ihtimal vermedim.
-MHP'nin Eskişehir'de oy kaybedeceğini ifade etsem de, bu kaybedilecek oyun 20 binin de üzerinde olabileceğini aklıma bile getirmedim.
-Her ne kadar Eskişehir'de 3-3 olma ihtimali olduğunu sürekli yazmış olmama rağmen, bunun gerçekleşebileceğine çok ama çok az ihtimal verdim.
-Seçim sonucunda koalisyon hükümeti çıkacağına o kadar emindim ki, tek başına iktidar aklıma bile gelmedi.
Sonuç olarak...
Ben ne Eskişehir'de ne de Türkiye genelinde böylesine bir sonuç beklemiyordum.
Benim gibi pek çok insan da beklemiyordu bu sonucu.
Hatta AK partililer bile...
Dahası...
Seçimden önce AK Partili yönetici ve partililere "Size yüzde 42 verelim,bu seçimi yapmayalım" denseydi,hepsi bunu baştan kabul ederdi diye düşünüyorum.
O yüzden...
Bu gün pek çok yazar ve çizerin yazacağı gibi "Ben demekmiş miydim?" diye başlamayacağım yazıma.
Çünkü...
Ben demedim. Bırakın demeyi, aklımdan bile geçirmedim böylesine bir seçim sonucunu...
......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Dört kaplumbağa pikniğe çıkmaya karar veriyorlar. Erzakları hazırlayıp yola koyuluyorlar. Bir yıl, iki yıl, beş, on yıl derken otuz yıl sonra piknik yerine varıyorlar. Hemen erzakları çıkarıyorlar, gazozlar yiyecekler herşey ortaya çıkıyor. Gazozlarda şişe gazoz. Ve açacak YOK! Tek çözüm birinin eve gidip açacağı alıp gelmesi. Doğal olarak en genç kaplumbağayı seçiyorlar. Genç eleman: - "Giderim, ama bir şartım var" der ve ekler. - "Buradaki yiyeceklerin hiçbirine ben gelinceye kadar dokunulmayacak. Diğerleri de bunu kabul eder. Kaplumbağa yola çıkar. Aradan bir, iki, on, yirmi yıl geçer. Bu arada yaşlı kaplumbağalardan birisi fenalaşır, ölmek üzeredir. Arkadaşlar ne yapsa faydasız. Kaplumbağanın son dileği olup olmadığını sorarlar. O da: - Gerçi genç kaplumbağaya söz verdik ama, şuradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu? der. Diğerleri de kıramaz ve: - "Elbette" diyerek, sarmalardan birini verirler. Tam ağzına atacağı sırada genç kaplumbağa çalıların arasından fırlar ve bağırır: - Gitmiyorum işte, gitmiyorum.