
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
AK parti'nin kavgasız yeni stratejisi...
AK Parti 3 Belediye seçimini de kavga ederek kaybetti...
Elbette 3 seçimin arka arkaya kaybedilmesinin başka nedenleri de vardı ama kavga seçim yenilgilerinin önemli bir etkeniydi.
Büyükerşen ile ilk girişilen kavgaların temelsiz ve ayakları yere basmayan eleştirilerle başlaması Eskişehir'deki zamanın AK Parti aktörlerini bir anda "kavgacı" algısıyla karşı karşıya bıraktı.
İlk başlarda, "belediye'yi alırsak tramvay güzergâhını asfalt döküp kapatacağız" ve "İki tane parka bu kadar para harcanır mı?" gibi söylemler üzerinden başlattığı kavga, tramvay ve parkları onaylayan Eskişehir halkının AK partilileri hem kavgacı hem de haksız görmelerine neden oldu.
Bu öylesine kötü bir başlangıçtı ki, AK Partililerin süreç içinde haklı oldukları eleştirilerinde bile haksız görülmelerine neden oldu.
Üzerlerine yapışan "kavgacı" kimliği ise yine süreç içinde üzerlerinden hiç çıkmadı.
Doğrusunu söylemek gerekirse...
Eskişehir'deki AK partililer de üzerlerine yapışan bu "kavgacı" kimliğini boşa çıkarma adına çaba harcamak bir yana, kavgacı tavrı sürdüren hareketler içinde yer alarak, bu kimliği adeta perçinler bir tavır içinde oldu.
Sonuçta...
Bu yanlış bir yol, yanlış bir stratejiydi.
3 seçimin kaybedilmesiyle, AK parti'ye faturası da bir hayli ağır oldu.
AK parti'de yeni dönemin, yukarıda bahsettiğimiz eski dönemle en bariz ayrılığının "Kavga" konusunda olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde.
Dikkat edilecek olunursa, AK parti Eskişehir'de, eskiden olduğu gibi kavga etmiyor.
Hatta hiç kavga etmiyor.
Bakan Babi Avcı ince göndermeler dışında Büyükerşen ile kavgaya tutuşmuyor.
Milletvekilleri Harun Karacan ve Emine Nur Günay, eleştiriler haricinde CHP'li belediye başkanlarıyla herhangi olumsuz bir diyalog içinde olmuyor.
İl başkanı Dündar Ünlü hemen her ortamda belediye başkanlarını eleştirmesine rağmen, itham etmiyor iftira atmıyor.
Karşılıklı polemik yaratacak söylemler içinde asla olmuyor.
Belediye meclislerinde kavga edilmiyor, temelsiz ve çapsız söylemler içinde bulunulmuyor.
Kısacası...
AK parti Eskişehir'de, eskinin kavgası yerine, daha çok haklı olunan konular üzerinden eleştiri ve tenkit stratejisini uyguluyor.
Üstelik...
Parti içinden zaman zaman ve belirli gruplarca yükselen "Niye kavga edilmiyor? Niçin hadleri bildirilmiyor? Neden hiçbir tepki verilmiyor?" eleştirilerine rağmen AK parti yeni dönemde yeni yolu ısrarla sürdürüyor.
.....
Ne yani! Bu ülkede tarikatlar yaşayamaz mı?
Bundan tam 9 yıl öncesiydi.
İlçe ve köylere götürülecek olan hizmetin planlamasının yapıldığı İl Genel Meclisi toplantısını izliyorduk.
DSP'li bir belediye meclis üyesi, Sivrihisar Sarıkavak sınırları içinde kalan bir yolun yapılıp yapılmadığını sordu?
Ardından da...
Yapılan yolun aslında bir tarikat şeyhinin evine gidip gitmediğini ve bu yola kaç lira harcandığını öğrenmek istedi.
Sorularına cevap vermediler DSP'li üyenin.
Ancak.
AK partili bir üye, soru soran DSP'li üyeye tepki gösterip:
-"Ne yani? Bu ülkede tarikatçı yaşayamaz mı?" diyerek, soruya soruyla karşılık verdiğini çok iyi hatırlıyoruz.
Hatta...
Gazeteye döner dönmez kaleme aldığımız yazıda:
-"Bu ülkede herkes yaşayabilir...
Hem de kimseden korkmadan...
Hem de Devletin koruyucu kalkanını üzerine geçirerek.
Bu ülkede sadece...
Bu ülkenin büyük çabalar ve acılarla elde ettiği Cumhuriyet rejimini yıkmak isteyenlerle, bu ülkenin üniter yapısı ve sınırlarını değiştirmek isteyenler yaşayamaz.
Yaşamamalı da..." dedemizi iyi hatırlıyoruz.
Netice olarak...
-"Ne yani? Bu ülkede tarikâtçı yaşayamaz mı?" diyen o meclis üyesi gibi düşünenler sayesinde tahrikâtlar bu ülkede olabildiğince rahat yaşadı.
O kadar rahat yaşadılar ki, bu rahatlıklarını devletin içine sızma, devleti ele geçirme ve darbe yapma aşamasına kadar taşıyabildiler.
....
Kendisine 5 yılda yeni ayet mi indi acaba?
Cübbeli Ahmet Hoca 2011 yılında televizyona çıkıyor ve:
-"Satranç zekâyı geliştirir. Bizzat çocuklar öğrenmeli ve kendi aralarında oynamalı" diyor.
Aradan geçiyor 5 yıl.
Aynı cübbeli şahıs bu kez:
-"Satranç oynayan lanetlenir" diyor.
Üstelik...
Satranç oynayanları kenardan izleyenlerin de büyük bir günah işlediğini söylüyor.
Demek ki 5 yıl içinde yeni bir ayet indi kendisine.
Zekâyı geliştiren satranç birden lanetli bir oydun oluverdi kendisi için.
Böyle şaklabanlık olmaz.
Din adına böyle suiistimal de olmaz.
Bu tür insanlar, böyle bir ülkede, bu şekilde konuşamaz.
Hadi konuştu diyelim?
Suna kimse inanmaz.
Ama gelin görün ki, bu fikir yoksununun 5 yıl önce satranç ile ilgili söylediklerine bakmadan, 5 yıl sonra söylediği "satranç oynayan lanetlenir" sözüne inanan bir sürü insan olacaktır...
Bu mantık fakiri, emin olun sırf böyle dediği için, birçok aile satranç kurslarına gönderdikleri çocuklarını "lanetlenmeyelim!" diye kurstan alacaktır.
Yeter artık yahu!
Şu insanların konuşmasına izin verilmesin artık.
Müsamaha gösterilmesin bu gibi toplum fitnecilerine.
Bu gibi adamların televizyon kanallarında saçmalamalarına artık bir şekilde engel olunsun!
.....
Biraz da gülmek lazım
Adamın birini kırmızı ışıkta geçtiği için polis durdurmuş, adamdan ehliyet ruhsat istemiş. Adam da, "Yanımda yok, arkadaşın evinde içiyorduk, sanırım fazla kaçırdım, biraz sarhoşum orada unutmuş olmam lazım," demiş.
Polis dumur olmuş tabii. Kırmızı ışık, alkol, ehliyet ruhsat yok. Gitmiş komiserine durumu anlatmış. Komiser gelmiş adama ehliyet ruhsat sormuş, adam çıkartıp uzatmış hemen. Alkol metreyi çıkarıp üfletmiş, adamda zerre alkol yok. Komiser şaşırmış tabi.
-"Yahu memur bana sizin alkollü olduğunuzu ve ehliyetinizin yanınızda olmadığını söyledi!"
-"Siz ona aldırmayın, pek iyi değil galiba. Birazdan size kırmızı ışıkta geçtiğimi filan da söyleyebilir.."