
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
AKP'DE, DENGİR FIRAT DEPREMİ!
AKP Genel Başkan Yardımcısı Fırat, sağlık sorunlarını öne sürerek tüm görevlerinden istifa etti. Ancak AKP kulislerine göre, DTP parti yöneticileriyle yemekte buluşan Fırat'ın, istifası, Perşembe günü gerçekleşti. Oysa Fırat, Sayın Erdoğan' a, Hakkâri' de yaptığı açıklamalardan duyduğu rahatsızlığı da ileterek "Söylemleriniz yanlış, bu sözlerle bölge insanını kazanamayız, tam tersine kaybederiz" ve "Yanlış yönlendiriliyorsunuz" diyerek, istifa dilekçesini vermiş.
Bu istifa kesinlikle bir sürpriz değildi. Zira kendisi de Kürt olan Fırat, parti içinde sorunun adını "Kürt sorunu" olarak koyma ve "askeri çözüm" dayatmalarına itiraz etme tavrının en ısrarlı ve en kilit savunucusuydu. Toplumun bazı kesimleri tarafından, AKP içinde bir nevi "çıbanbaşı" gibi görülüyordu
Ayrıca istifa, geç kalmış ve beklenen gelişmelerdir. Nitekim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan' a, Güneydoğulu bazı milletvekilleri 3 Nisan 2006' tarihinde, 'Kürt Sorunu' ile ilgili rapor vermişlerdi. Sayın Erdoğan, verdikleri bu raporla da, "Kürt sorunu" ile tanıştı. Kendisine iletilen raporda:
"Türkiye' de, Kürtçe, Türkçe ile birlikte resmi dil olması, İlköğretimden başlayarak Kürtçe dil ve Kürt folklorik değerlerinin eğitim ve öğretiminin yapılması." ,"Türkiye'de özerk bir Kürdistan oluşturularak, başkentinin Diyarbakır olarak ilan edilmesi.", " Türkiye'deki sözde Kürdistan, Kuzey Irak özerk bölgesi gibi kurumsal yapısının sağlanması", " Kürtçe yayın yapan ticari televizyonların serbestleştirilmesi." Genel af ilan ederek terörist başı Abdullah Öcalan dahil terör örgütü üyelerinin serbest bırakılması." gibi istekleri içeriyordu
Başbakan Sayın Erdoğan, o gün, kendisine iletilen bu rapor hakkında, ne düşündü bilinmez ama bu rapordan sonra, bu alandaki tavrını da değiştirdi. Doğru da yaptı. Bu isteklerin masum istekler olmadığı da son haftalardaki "KAKIŞMA PROVALARI" ile ortaya çıktı. Sayın Erdoğan, bu kesimlere karşı tavrını, daha da sertleştirdi.
Başbakan Erdoğan, iktidarının ilk yıllarında, "Kürt sorunu" deyimini kullandı ama sorunun kendince ne tanımını yaptı, ne de düşündüğü demokratik adımlarla ilgili ipucu verdi. Oysa karşı taraf ise, hem sorunu, hem beklentilerini açıkça ortaya koyuyordu. Genel af, anadilde eğitim, seçim barajının düşürülmesi, siyasetteki engellerin temizlenmesi, APO' ya ve PKK'lılara siyaset yolunun açılması vs... vs istekler her platformda gündeme getirildi.
Diğer yandan Alt kimlik-üst kimlik, alt kültür-üst kültür kavramları da bize uymadığı halde siyasi parti liderlerinin, Özellikle de AK parti kurmaylarının bu kavramları sıkça gündeme getirmesi, Türk yerine, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, bir kimlik olarak kamuoyuna sunulması; PKK ve yandaşlarını umutlandırmıştır. Oysa vatandaşlık, bir kimlik değildir. Gerek 1924, gerekse 1980 Anayasaları milli kimliği belirtmiştir.
Ayrıca Türk, Kürt, Çerkez, Gürcü... alt kimliklerdir. Üst kimlik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır" hezeyanları, mevcut kargaşayı, daha da ileri boyutlara taşıdı. Bugünkü arzu etmediğimiz gelişmeleri de gündeme getirdi.
Diğer yandan Kuzey Irak'taki Kürt lideri Barzani ile başlatılan plansız, programsız, hesapsız diyalog, ülkeyi çok tehlikeli ortama doğru hızla sürüklüyor. Kürt lideri Barzani ile kurulan diyalog verile tavizler, daha çok hak almak veya önceden belirlenen hedeflere ulaşmak için, PKK terörüne, daha da hız kazandırdı ve ileriki günlerde de kazandıracaktır. Hülasa verilen her taviz, tavizi getirecektir.
Diğer yandan Anadille eğitim isteyenlerin sıkça gündeme getirdikleri, 22 Haziran 1993 tarihli Kopenhag Kriterleri'nde, "anadilde eğitim-öğretim" konusunda herhangi bir şartın bulunmadığı ve anadilin öğrenilmesi konusunda, bütün yasal engellerin kaldırılması koşulu vardır Ancak bunun olabilmesi için, Türkiye'de özerk ya da federatif bir Kürt bölgesinin, ya da devletinin bulunması gerekir. Anadilde öğrenim hakkında direnmenin, uzak ve uzun erimli bir başka anlamı olamaz. Üniversitelerde Kürtçe öğretim görüp meslek diploması alanlar, ülke genelinde mesleklerini icra etmeleri mümkün mü?
Anadille eğitimi gündeme getirenlerin, amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Çünkü hedefleri, özerk devlet; federatif devlet; bağımsız devlettir. Ancak bunlar olmadan anadille eğitim-öğretim mümkün değildir.
Öte yandan Fırat' ın, yakın dostu Aksu, AKP'nin ikinci adamı oldu. Yani AKP'nin, yeniden statükocu bir rotaya saptığını iddia edenlerin elleri, bu gelişmelerin ardından, daha da güçlenirken, "Kürt Sorunu" da AKP, bünyesinde, çıbanbaşı olmaya devam edecektir.