
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ALİ CENGİZ OYUNU!
Hile ile iş yapanların, dalaverelerine ve akla gelmeyecek tuzaklarına, "ALİ CEGİZ OYUNU" denilir. Türkiye, Irak ve ABD arasında, terör örgütü PKK'ya karşı işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla, kurulan üçlü mekanizma da yaşananlar adeta "ALİ CENGİZ OYUNU" na dönüştü.
Geçmişte, savaşların da, tıpkı düellolar gibi, bir ahlakı ve bir adabı vardı. Taraflar, düşmanını gafil avlamaz, açıkça savaş ilan ederdi. Savaşlar, ordular arasında yapılırdı. Halk, özellikle de kadın ve çocuklar kesinlikle hedef alınmaz, bilakis mümkün olduğu kadar korunurdu.
Çağımızda ise düelloların yerini kalleş pusular, savaşların yerini de terör aldı. İçinde bulunduğumuz çağda insanlar, kalleşçe öldürülüyor, toplumdaki herkes hedef alınıyor. Günahsız insanlar, pusuya düşürülerek, hayatına son veriliyor. Maalesef dünyada siyasetçiler sorunlarını artık savaşla değil terörle çözüyorlar. Ayrıca batı ülkeleri, terörle mücadelede çifte standart uyguluyor.
Batı ülkeleri, bir yandan PKK' yı, terör örgütü ilan ettiler, diğer taraftan örtülü olarak destek verdiler. Hülasa PKK ile mücadele yıllarca ALİ CENGİZ OYUNU" oynadılar.
Hatta PKK ile mücadele için, ABD ve Türkiye, bu konuda koordinasyonu sağlayacak iki temsilci atamayı karalaştırdılar. Bu temsilcilerle PKK terörü ile ilgili, ABD yönetimine bilgi vermek gerektiğinde, konunun birçok masadan geçmesi gerekiyordu. ABD'li temsilci gerek gördüğünde Başkan Bush, Dışişleri Bakanı Rice veya üst düzey bir Amerikalı komutan ile görüşebilecek. Aynı şekilde Türk temsilci de Erdoğan'la, Gül'le veya Genelkurmay'daki üst düzey komutanlarla bir araya gelebilecekti, Ancak istenen sonuç alınamadı.
2005 yılındaki bir yazımızda, "...Batının, Türkiye üzerinde stratejileri ve politikaları devam ettiği sürece de, PKK ve Türkiye'deki diğer terör örgütleri, ilgili düşüncelerinde, bir değişiklik olmayacağı da bir gerçektir. ABD' nin, Koordinatör ataması ise yeni bir senaryonun habercisidir. " demiştik.
Görüşümüzde haklı çıktık. Koordinatörlerin çalışmalarından bugüne kadar bir adım yol gidilemedi. Son Türkiye, Irak ve ABD arasında terör örgütü PKK'ya karşı işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla kurulan üçlü mekanizmanın, bakanlar düzeyindeki ana komitesinin üçüncü toplantısı Dışişleri Bakanlığında yapıldı. Her toplantıda olduğu gibi, bu toplantıda da Türkiye açısından somut bir gelişme olmadı.
Ankara' da yapılan üçüncü toplantının, "başarılı ve olumlu" geçtiğini, bütün konuların rahatlıkla ele alındığını ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunulduğunu belirten El Vaili' nin bu sözleri ise oyalama taktiğinden başka bir şey değildir.
Türk halkı, artık gerçekleri görmelidir. Bu üçlü toplantılardan, dün olduğu gibi, bugünde ve gelecekte de hiçbir sonuç çıkmaz. PKK' nın, destekçisi olan ABD ve IRAK " KOORDİNATÖR" safsatası ile Türkiye' yi oyalıyor. Hatta istediklerini elde etmek, özellikle de BOP' u, gerçekleştirmek için de PKK ve Kürt sorununu, koz olarak kullanıyorlar.
Ayrıca Hükümetin, "Kürt Açılımı" zamanlaması da yanlıştır. Çünkü PKK silah bırakmadıkça, atılacak adımların hiçbir faydası yoktur. Bilakis Türkiye, bu tavrı ile PKK' yı güçlendirmiş, kendi güvenlik güçlerini de zor durumda bırakmıştır. PKK, bitirilmeden sonuç alınmaz. Hal böyle iken, siyasi otorite, terörle uğraşmak yerine, müzakere ile bu işi bitirmek istiyor ama terörü teskin ederek, bir sonuca ulaşmak da mümkün değildir. Terörü önlemek için, müzakereden ve teröristlerden medet uman bir anlayış, er geç iflas eder. Türk halkından da kabul görmez.
Nitekim MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, Hükümetin "Kürt açılımı" nı sert bir üslupla eleştirdi, "Türkiye'nin, milli varlığını hedef alan etnik bölücülük gündemi AKP Hükümeti eliyle adım adım ilerlemektedir. Terörle mücadele iradesi olmayan Başbakan, bölücü taleplerin taşeronluğunu yaparak, teröre teslim olma hazırlığındadır" diyerek tepkisini gösterdi.
Şu bir gerçek ki Sovyetler Birliği ve Yugoslavya' ya uygulanan senaryolar, örtülü olarak Türkiye 'nin, gündeminde. ABD ve AB emperyalizmi, etnik yapıya ivme kazandırmak için, 1975 Helsinki sonuç Belgesi'nin, İnsan hakları, temel hak ve özgürlüklerini temel alan 7.nci maddesine yönelik demokratikleşmeyi de araç olarak kullanıyor. ABD ve AB' nin, hedef açık ve nettir. Yerli işbirlikçileri ile Sevr'i içerden zorlamak, Lozan' ın rövanşını almak, Türkiye'yi de içerden çökertmektir. Hala bu gerçeği, anlamayan veya anlamak istemeyen siyasiler varsa ne denebilir ki?