Son zamanlarda futbolda iki günde biten maçlar moda oldu. Şampiyonlar Ligi'nin ardından Türkiye kupasında da iki gün ve iki ayrı devrede oynanan maçlar izledik. Galatasaray nasıl tur atlarken, doğa olayına rağmen gerekli tedbirleri almadığı için tüm Dünya tarafından eleştirildi. Şu bir gerçek ki Çarşamba günü yaşananlarda Eskişehir'e hiç ama hiç yakışmadı.
***
Eskişehirspor'un kulüp olarak Çarşamba gününden çıkartması gereken önemli dersler var. Trafonun patlaması ya da panelin işlevini kaybetmesi gibi teknik kısımlar bizlerin uzmanlık alanı değil. Eskişehirspor yönetiminden bazı kişilerin yaşanan sıkıntı karşısında ellerinden geleni yaptığını söylemeden geçmeyelim ve özellikle haklarını yemeyelim. Ama; ne acıdır ki hemen her gün kurumsal yapıdan bahsedilen bir kulüpte, böylesine bir sıkıntı karşısında herkesin elinin kolunun bağlanması ve yalnızca bir kişinin eline bakması normal bir durum mu?
Eskişehirspor'un maçını oynayıp oynamayacağı (Küçümsemek haddime değil) sadece elektrikçi Sedat ağabeyin eline kalacaksa orada acilen düşünülmesi ve ele alınması gereken sıkıntılar var demektir.
***
Demek ki neymiş o statta bir trafo varmış. Ve devre dışı kalınca büyük sıkıntıya neden oluyormuş. Umarız bundan sonra benzeri bir olay yaşanmaz. Çünkü mazereti ne olursa olsun, o gün oluşan manzara 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti'ne yakışmadı.
5 DAKİKADA BİTTİ
Eskişehirspor bir gün öncesinin aksine Fethiye karşısında maça iştahlı başladı. Uzatmaları risk gören havada karşılaşmaya giriş yapan ve ilk 5 dakikada maçı koparan Kırmızı Şimşekler için aslında Antep maçı öncesi güzel bir antrenman oldu. Çünkü rakipte yumuşak ve oynamayı düşünen görüntüdeydi. Necati'nin istekli oluşu güzeldi. Ertuğrul Sağlam'ın yine farklı isimlere yöneldiğini gördük. Abdulaziz ile başlayan ve devre arasında da devam edeceğe benzeyen ayrılıklar öncesi alternatifler mi arıyor sorusu aklıma gelmedi değil...
Umarım her şey Eskişehirspor'un hayrına olur...