4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

AMAÇ ÜZÜM YEMEK DEĞİL BAĞCI DÖVMEK

Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ın ardından, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ da, EMASYA Protokolüne gerek olmadığını, protokolün kalkabileceğini söylediler ama EMASYA Protokolünü kaldırılması ile de Türk Silahlı Kuvvetleri, kamuoyu nazarında güven ve itibar kaybettirildiği gibi, güvenilmez bir kurum durumuna da düşürüldü.
Siyasi iktidarlar, özellikle de devleti yönetenler, Türk toplumunun varlığı sürdürebilecek yasa, yönetmelikler ve kararları iyi değerlendirmeden ve kurum/kuruluşlara, ne getirip götüreceğini de hesap etmeden, uygulamadan kaldırdı. Sonuçta halkımız ve kurum/kuruluşlar, çok ağır faturalar ödedi. Oysa Türkiye, EMASYA Protokolü ile geniş halk kitlelerine yaygınlaşan, şiddete, katliama veya anayasal düzeni bozmaya yönelen olaylarda, gecikmenin yaratacağı mahsurları ortadan kaldırmada ve olaylara müdahale etmede, önemli bir adım atmış, terör örgütlerine karşı da caydırıcı bir rol oynamıştı.
EMASYA Protokolünün, hayata geçiriliş nedenleri incelense ve işleyişi iyi analiz edilse, ülke ve toplu yararına olduğu hemen görülür. Ayrıca EMASYA Protokolü de olsa kanunların önüne geçilmesi söz konusu olamaz, 5442 sayılı kanun çok açık; 'Vali, genel ve özel tüm kolluk kuvvetlerin amiridir.' Bu hiçbir şekilde değiştiremez.. Her şey valilinin direkt emir komutası altındadır.
Ayrıca Sayın BAŞBUĞ' un, "...Valiler, olayları eğer özel kolluk kuvvetleri ile önleyemez veya önleyemeyeceğini düşünürse, işte o zaman jandarma ve kara kuvvetlerinden toplumsal olaylar için yardım talep eder ama vali tarafından talep edilmedikçe askeri birlik zaten gelmez. EMASYA Protokolü, 5442/11d maddesi birden fazla ili kapsayan olayları içeriyor. Çerçevesi ise Genelkurmay ile İçişleri Bakanlığınca belirleniyor. Bu son on yıldır tartışılıyor. Gizli olduğu için de farklı bir gözle bakılıyor ve gereğinden fazla önem atfedilerek abartılıyor" sözlerine katılmamak mümkün mü? .
7 Temmuz 1997'de imzalanan 13 yıldır da yürürlükte olan EMASYA Protokolü, gereği, Askerin toplumsal olaylarda, keyfi hareket ettiği tek bir olay yoktur. Aslında EMASYA' ya, karşı çıkan kesimler, ileriye yönelik örtülü hedeflerinin önünde protokolü, özellikle de TSK' yı, engel olarak görüyorlar. Hedef açık ve nettir. TSK "sivil otoriteye" tabi olacak, kendisine, Atatürk tarafından verilmiş olan , "ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma" görevini unutacaktır
Yurt Partisi Genel Başkanı ve İçişleri eski Bakanı Sayın Sadettin TANTAN, son günlerin gündemde olan konusu EMASYA Protokolü üzerine yaptığı açıklamada, "Bugün Amerika ve AB ülkelerinde EMASYA benzeri protokollerin yeni yeni hayata geçtiğini ve bu çerçevede çalışmalar yapıldığını hatırlatarak, Türkiye'de de bu tür bir protokolün gerekliliğine işaret etti. Sayın TANTAN, "Almanya bu konuda tatbikatlar yapıyor. Avrupa Birliği'nin diğer ülkelerinde bu yönde çalışmalar var. ABD yine bu yönde çalışmalar yapıyor. Bizde ise tam tersi protokol kaldırılıyor." diyerek kaldırılmasına karşı çıktı.
Peki, EMASYA Protokolünün gerekçesi neydi?
EMASYA, Protokolü ile geniş halk kitlelerine yaygınlaşan, şiddete, katliama veya anayasal düzeni bozmaya yönelen olaylarda, gecikmenin yaratacağı mahsurları ortadan kaldırmak için olaylara müdahale etme yetkisi veriyor. Bu durumda, "Müşterek İstihbarat Merkezleri" olaylara acil müdahale etmek için, mülki amirlere sadece bilgi veriyordu.
1993 yılında Sivas Madımak olayında, 37 aydının öldürüldüğü, Sivas katliamında, asker yasalar gereği, olaya müdahale edememişti. Şayet müdahale gerçekleşmiş olsa idi. 37 aydın, bugün hayata olacaktı. EMASYA protokolünün, imzalandıktan sonra, İngiliz Konsolosluğu'nun bombalanmasında, askeri birlikler olay yerine kısa sürede intikal ettirilmiş, olayın da büyümesini de önlenmişti.
EMASYA protokolü gereği, Bölge ve Tali Bölge Komutanlıklarında; terörle mücadelede görev yapan, bütün birimlerin istihbarat gayretlerinin birleştirilmesi ve istihbaratın koordinesi için, " Müşterek İstihbarat Merkezler " tesis edilecekti. Jandarma, MİT ve emniyet temsilcileri, EMASYA Bölge Komutanlığının belirleyeceği zaman, şekil ve usullerle çalışmalarını ve istihbarat bilgilerini takdim edecek ve karşılıklı istihbarat mübadelesinde bulunacak, elde edilen sonuçlardan da ilgili valiye bilgilendireceklerdi. Böylece, önceden planlanan ortak stratejiler doğrultusunda, Asker, MİT ve polis "TAKIM RUHU" içinde çalışacaklar, aynı zamanda güvenlik güçleri arasında ciddi işbirliği oluşacaktı. Şayet istenmeyen madde varsa değiştrilebilir, işbirliğinin devamı da sağlanabilirdi.
EMASYA protokolü, kaldırılarak Asker, MİT ve polis arasındaki işbirliği önlendiği gibi, TSK, kamuoyu nazarında, güvenilmez kurum durumuna düşürüldü. Güven ve itibar da kaybettirildi.
Dış ve iç şer odakların, isteği de bu değil midir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi