Buğrahan Doğangil - DUVAR

Buğrahan Doğangil - DUVAR

Beydeba’dan masallar

Beydeba genel teoriler göre M.Ö. Birinci Yüzyılda yaşamış, Şam’da doğduğu daha sonra ise Çin’e göç ettiği söylenen, bazı kaynaklarda ise Hint kökenli olduğu ve Hint topraklarında yaşayan bir alim.

Pek çok insan onu sadece bir masal anlatıcısı olarak tanısa da bugün “fabl” diye isimlendirilen türü ortaya çıkaran ve kimilerine göre “musiki”nin mucidi, çok önemli bir şahsiyet.

Ben de bu önemli fikir insanından iki farklı masalı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Beydeba’nın “Kelile ve Dimne” isimli önemli eserinden iki farklı masal… Keyifli okumalar…

Kaplumbağa ve Onu Taşıyan Ördekler

“Eski zamanlarda bir gölde yaşayan iki ördek ile onların sıkı dostları bir kaplumbağa varmış. Bir gün gölün suyu çekilmiş ve ördekler için artık gölde yaşama imkanıkalmamış. Gölden gitmeye karar veren ördekler vedalaşmak için kaplumbağanın yanına gelmiş. Suların çekildiğini, artık burada yaşayamayacaklarını belirtip ‘Haydi bize elveda!’ demişler kaplumbağaya.

Kendi hayatından endişeye kapılan kaplumbağa dostlarına yalvarmış, onlardan yardım istemiş.

‘Aman arkadaşlarım! Ne olur beni de yanınızda götürün. Bu sazlığın kuruması, esas benim için kötü. Çünkü ben gemi gibiyim, su olmayınca biterim. Ama siz, her yerde rahatlıkla yaşayabilirsiniz. Ne olur beni de götürün!’ demiş.

Ördekler bunu kabul etmişler. Kaplumbağa ‘Beni nasıl taşıyacaksınız peki?’ diye sormuş dostlarına.

‘Uzun bir çubukla.’ demiş ördeklerden biri ve eklemiş. ‘Biz çubuğun iki ucundan tutarız, sen de ağzınla ortasından tutarsın. Bu şekilde havalanıp seni de götürürüz. Ama sakın seni görünce laf eden, dedikodu yapan insanlara kanıp da onlara cevap yetiştirmeye kalkışma, yoksa düşüp parçalanır, ölürsün.’ diye sıkı sıkı tembih etmişler.

Ördekler bir süre sonra kaplumbağayı da alıp havalanmışlar. Gökyüzünde süzülüp giderlerken aşağıdan insanlar onları görmüşler ve başlamışlar kendi aralarında konuşmaya. ‘Hey şuna bakın! İki ördek kaplumbağayı almış götürüyor. Bu nasıl iş böyle! Çok ilginç bir iş bu!’

Kaplumbağa söylentilere kızmış tabi. Öfkelenmiş ve o anda ördeklerin öğüdünü unutmuş. Onlara cevap vermek için ağzını açıp da ‘Allah gözünüzü çıkarsın e mi!’ der demez yere düşmüş ve parçalanmış.”

Kurnaz Tilkinin Tuzağına Düşen Tavşan

“Açlıktan gözleri kararmış bir kurt ormanda karnını doyurmak için av aramaya başlar. Bir çalının yanından geçerken orada yatan bir tavşanı görür. Tavşan, kurt ile karşı karşıya geldiğinde artık kaçacak şansı kalmamıştır. Ancak zekasını kullanıp hile yaparak kurt belasından kurtulmayı düşünür. Bundan sonra kurda övgü dolu sözler söylemeye başlar: ‘Ey şanlı sultanım! Canım size feda olsun. Sizin yeminiz olmak benim için ne büyük şeref!
Lakin ben küçük ve zayıf bir hayvan olduğum için karnınızı doyuramam. Ama benim tilki bir komşum var. Eğer izin verirseniz onu size getireyim de güzel bir ziyafet çekin. Av için bu kadar yorulduğunuza da değer!’ diye süslü sözler söyler.

Bu güzel sözler, kurdun rıza göstermesine sebep olur. İkisi birlikte tilkinin yuvasına giderler. Tavşan içeri girer ve tilkiyi selamlar:

‘Sevgili komşum! Batı diyarından faziletli ve keramet sahibi bir mübarek zât gelmiş. Sizin de böyle evliyanın ilminden ve feyzinden istifade etmeyi sevdiğinizi bildiğim için buraya getirdim. Kapınızın önünde beklemektedir. İzniniz varsa tanışmanız ve sohbetetmeniz için içeri davet edin.’ der.

Kurnaz tilki tavşana pek inanmaz ve sözlerinin arkasında bir hile gizli olduğunu anlar. Ama bu durumu belli etmez, tavşana teşekkür ederek misafiri içeri alacağını söyler. Ancak ‘Evim pek müsait değil. Misafirimize ayıp olmasın. Siz biraz dışarıda bekleyin de eve çeki düzen vereyim. Sonra sizi içeri alayım.’ der. Tavşan dışarı çıkar, kurdun yanına gider ve tilkiyi kandırdığını, birazdan içeri gireceklerini söyler. Bu arada tilki, iki kapılı olan yuvasının arka kapısından çıkıp bakar ve dışarıda bekleyen kurdu görür. Tilki her türlü tehlikeye karşı bir tedbir olsun diye yuvasının kapısının iç kısmına derin bir çukur kazmış, üstünü de çalı çırpıyla örtmüştür. Bu sebeple onları evine almakta bir kötülük görmez ve kurtla tavşanı içeri davet eder. Tavşanla kurt yuvaya daldıklarında ikisi birden derin çukura düşerler. Tilki de diğer kapıdan kaçar ve kurtulur. Tavşan ise çukurun içinde kurdun yemeği olur.”

Sevgiyle kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Buğrahan Doğangil - DUVAR Arşivi