
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Aranızda bir anlaşın artık...
Sazova'ya yapılacak olan yeni stadyum karşılığında mevcut Atatürk Stadyumu alanı TOKİ y verildi.
TOKİ, daha Atatürk stadı alanını üzerine almadan, bu bölgeye imar planlaması yaptı.
Büyükşehir ve Odunpazarı Belediyelerine gönderilen imar plan taslağında da, Atatürk Stadyumu arazisinin tamamını Ticaret ve Konut alanı olarak belirtti.
Eskişehirliler, Atatürk Stadyumu ve çevresinde yapılaşma istemiyor.
Daha doğrusu...
Bu bölgenin Eskişehirlilerin ortak kullanabileceği bir alan olarak kalmasını istiyor.
Ancak...
İktidar Partisi cenahında, Atatürk Stadyumu alanına ne yapılacağı konusunda tam bir fikir birliği yok.
TOKİ, Alanın tamamını Ticaret ve Konut'a açmak istiyor.
Milletvekilleri: "Bir bölümüne, Sazova'ya yapılacak Stadyum parası kadar bir parayı çıkartacak rant merkezleri yapılacak, geri kalan alan da Meydan olacak" diyor.
Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan sakallı ise, "Tamamı meydan olarak kalacak. Üzerinde hiçbir yapı olmayacak" açıklaması yapıyor.
Başta da söyledik.
Eskişehir halkının tamamına yakını, Atatürk Stadyumu alanının, üzerinde hiçbir yapı olmadan Meydan olarak kalmasını istiyor ama...
İktidar cephesinde her kafadan ayrı bir ses çıkıyor.
Vaziyet böyle olunca da...
Söylenenlerin hangisinin olacağı konusunda kafalar karışıyor.
.............
Odunpazarı'nda önseçim
Geçtiğimiz Milletvekili seçimleri öncesini hatırlayın.
CHP de adayların önseçim ile belirlenmesi için imzalar toplanmıştı.
Toplanan imzalar Genel merkeze gönderilmiş "Eskişehir önseçim istiyor" denilmişti.
Hatta.
Eskişehir'e uğrayan Genel başkan Kılıçdaroğlu'na bu durum anlatılmış ve;
-"Eskişehir teşkilatı kendi adaylarını kendi tespit etmek istiyor" isteği iletilmişti.
Ne Genel merkez ne de Genel başkan Eskişehir'in bu isteğini olumlu bulmadı.
Bazı illerde Milletvekili adayları önseçim ile belirlenirken, Eskişehir'de adayların Merkez yoklaması ile belirleneceği açıklandı.
Yine hatırlarsanız...
Milletvekili aday listesi geldiğinde, listede yer alan isimlerin Yılmaz Büyükerşen tarafından belirlendiği konuşuldu.
Aslında...
2 nci sırada olan Kazım Kurt'un dışında Büyükerşen'in listeye müdahalesi olmamasına rağmen, Süheyl Batum'un liste başına yerleştirilmesinden tutun da, 3-4-5 ve 6 ncı sıralarda ki isimlerin bile Büyükerşen tarafından listeye konulduğu söylenildi.
Ve sonuç olarak herkes, CHP nin milletvekili listesini Büyükerşen'in yaptığını söyledi.
Halen de söylüyor.
Öte yandan...
Geçtiğimiz aylarda yapılan CHP Büyük kurultayında, Eskişehir'den Gaye Usluer Parti Meclisine seçildi.
Yine bize göre herhangi bir müdahalesi olmamasına rağmen Gaye Usluer'i Parti Meclisine Büyükerşen'in seçtirdiği, bu konuda Genel başkana ricada bulunduğu konuşuldu.
Netice olarak...
Büyükerşen ile Kılıçdaroğlu arasında ki münasebet işi öyle bir hale getirdi ki, Genel Merkezin belirlediği her isim Büyükerşen'e mal edildi.
ŞİMDİ ÖNÜMÜZDE MAHALLİ
SEÇİMLER VAR
Yasa değişikliği ile Mahalli seçimler 6 ay erkene çekilecek.
Böylelikle 2014 Mart'ında yapılacak olan seçimler, 2013 Ekim sonunda gerçekleştirilecek.
Dolayısıyla...
CHP Belediye Başkan adayları ile Meclis üyesi adaylarını belirleyecek.
Görünüşe bakılırsa bu belirleme, bugüne kadar olduğu gibi Genel merkez tarafından yapılacak.
Ve yukarıda anlattığımız gibi, adaylar kim olursa olsun, bu adayların Büyükerşen tarafından belirlendiği konuşulacak.
O nedenle...
Büyükerşen ne yapıp etmeli, hiç olmazsa Odunpazarı Belediye başkan adayı ile meclis üye adaylarının belirlenmesinde Genel merkezi, Eskişehir'de Önseçim yapması için ikna etmeli.
Aksi takdirde...
Yukarıda da anlattığımız gibi, aday olarak açıklanacak isimler her kim olursa olsun fatura her zaman olduğu gibi yine Büyükerşen'e çıkacak...
Adaylar önseçim ile belirlenmesi halinde ise; en azından "Bunu ben değil örgüt istedi" diyebilecek.
Eskişehir'de önseçim yapılması elbette birilerinin işine geldiği gibi, birilerinin de işine gelmeyecektir.
Ama şu bir gerçek ki...
Eskişehir'de adayların önseçim ile belirlenmesinin, en azından Büyükerşen'i "listeleri o yaptı" söylentilerinden gün gibi kurtaracağı ortada...
.............
Başarılıysa onlar niye bırakıyor?, başarısızsa başkaları niçin alıyor?
Futbol ile alakalı olanlar, futbol bilgisi benden daha fazla olanlar(ki ben hiçbir şey bilmiyorum bu konuda) mutlaka daha iyi yorumluyordur tüm bu olup bitenleri.
Ama...
Futbolu bilmemekten kaynaklandığını zannettiğim bazı sorular var aklımda.
Özellikle de Teknik Direktörlerle ilgili.
Bazı konuları merak ediyorum ve gerçekten de bu işi bilmediğimden soruyorum.
O yüzden kimse arkasında başka şeyler aramasın.
Merakım şu yönde:
Madem Ertuğrul Sağlam çok iyi teknik direktör, o halde Bursaspor Ertuğrul sağlam ile yollarını niye ayırdı?
Sorunun bir tanesi bu...
Diğeri ise...
Madem Ersun Yenal çok kötü bir teknik Direktör, o halde Fenerbahçe Teknik adam olarak niçin o'nu düşünüyor?
Öyle ya...
Bursaspor'u şampiyon yapmış, başarısını resmen kanıtlamış, yaşantısı ve davranışlarıyla model oluşturmuş bir teknik adamı Bursaspor niçin istemez?
Ya da...
Ertuğrul Sağlam şampiyon yaptığı takımın başında niçin durmaya devam etmez?
Bursaspor, takımın başında olması için para dahil, ikna etmek için niye çaba sarf etmez?
Öte yandan...
Fenerbahçe gibi bir takım, Eskişehirspor'a çok da başarılı bir sezon yaşatmadığı apaçık ortada olan Ersun Yenal'ı almak için niye uğraşır?
Dünyanın en ünlü Teknik adamlarını alabilecek pozisyonda ki bir takım, niçin "illa Ersun Yenal olsun "diye kendini yırtar?
Bir türlü anlamıyorum ve sonunda şuna iyice karar verdim ki, ben aslında futboldan hiç mi hiç anlamıyorum.
..............
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
İki Türk Fransa'ya geyik avına gitmiş. Av da av yani... Deniz uçağıyla bir krater gölüne inecekler, dağlarda avlanacaklar sonra dönecekler... Şimdi onlara katılalım... Pilot: Beyler göle indik, size iyi avlar. Bir hafta sonra tekrar bu göle sizi almak üzere iniyorum. Ancak şunu peşin peşin söyleyeyim, adam başı bir geyik taşıma hakkınız var. Deniz uçağı daha fazlasını kaldırmıyor. Bizimkiler: Tamam, biz zaten seri avı düşünüyor değiliz, asıl kafamız dağılsın diye buradayız.
Pilot: Harika, iyi avlar. Rastgele!
Bir hafta sonra deniz uçağı göle iner... Pilot bir bakar ki... Bizimkilerin yanında, adam başı iki geyik!
Pilot: Bravo da, adam başı tek geyik demiştik. Bu uçak, bu ağırlığı taşımaz.
Bizimkiler: Taşır taşır.
Pilot: Taşımaz.
Bizimkiler: Taşır taşır.
Pilot: Beyler bakın! Burası Avrupa Birliği, her şeyin bir kuralı var. Nizam var intizam var! Dört geyikle binerseniz bu uçak havalanamaz.
Bizimkiler: Havalanır havalanır.
Pilot: Olmaz!
Bizimkiler: Geçen yılki pilot havalandı ama...
Pilot: Havalandı mı? Dört geyikle mi? Buradan mı?
Bizimkiler: Evet tastamam öyle. Geçen yılki pilot, dört geyikle havalandı! Pilot: Madem o pilot yaptı, ben de yaparım. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yapıyor olacağım ama kanıma girdiniz. Hadi yükleyin geyikleri, binin, bağlayın kemerlerinizi, kalkalım.
Pilot gazı verir... Deniz uçağı göl üzerinde süratlenir... Süratlenir... Kızaklar sudan kesilir ama uçak bir türlü ağırlığı kaldırıp yükselemez.... Ve sonuçta burun üstü ormanın içine çakılır, bin parçaya ayrılır. Şans eseri kimsenin burnu kanamadan herkes kurtulur. Ormanda, yarı baygın, paramparça olmuş uçağın yanında, bizim avcılardan biri kendine gelir, kafayı kaldırır... Arkadaşı da gözlerini açmıştır...
Gözlerini açan sorar:
- Len Ahmet, neredeyiz biz?
Bizimki şöyle bir etrafa bakar...
- Hemen hemen.... Geçen yıl düştüğümüz yerin 200 metre kadar gerisinde!