1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Asıl bombayı siz yalan ve dolanla patlattınız iyi mi?

Oturdunuz klavyenin başına sabahın köründe.
"Ne yazsam da sosyal medya üzerinde ilgi çeksem?" diye düşündünüz ya!
Amacınız, diğer kullanıcılar arasında fark yaratmak ya!
İnternet üzerinde çiçek-böcek paylaşanlardan daha farklı bir konumda olduğunuz psikolojisini yaşıyorsunuz ya sürekli.
İşte bu içinde bulunduğunuz hastalıklı ruh haliyle "Eskişehir'de de canlı bomba varmış" diye yazdınız.
Hatta...
Bilmem ne Alışveriş merkezine bomba alarmı yapıldığını da eklediniz yazdıklarınıza ciddiyet kazandırmak için.
Daha da ileriye gidip, kafanızdan bile fazla çalışan o kıçınızdan, polisin Alışveriş merkezlerinden uzak durun çağrısı yaptığını falan da uydurdunuz.
Sonra da...
Bilgisayar ekranı başında ellerinizi kavuşturup, uydurduğunuz o paylaşımların, başkaları tarafından alınıp, yine paylaşılmasını zevkle izlediniz.
Yazdıklarınız sosyal medya üzerinde paylaşıldıkça zevkten adeta dört köşe oldunuz.
Marifet bir iş yapmış edasıyla, kendi kendinize resmen beyin mastürbasyonu yaptınız.
Bu salakça, ahmakça, rezilce paylaşımları kendi kıçlarınızdan uydurmak suretiyle yazarak ya da yazılan bu yalan senaryolara inanıp, paylaşarak neye mal oldunuz biliyor musunuz?
İnsanların hafta sonu o güzel havada eve kapanmasına yol açtınız.
Caddelerin, sokakların bomboş kalmasına neden oldunuz resmen.
Koskoca şehirde in cin top oynamasına yol açtınız farkında mısınız?
İnsanların adeta işini ve aşını bıçak gibi kestiniz.
Esnafın dört gözle beklediği ayın 4 haftasından birini yediniz resmen.
Söyler misiniz?
Siz bunları yapmak suretiyle İstanbul'da o bombayı patlatan canlı bombadan ne farkınız kaldı ki?
Kendini patlatan o psikopat da amacına ulaştı, siz de...
İstanbul'da patlayan bombaya Eskişehir'de yazdığınız senaryo ile aynı amaca hizmet ettiniz.
Sadece İstanbul'daki bombanın sesi çıktı, siz bomba bile patlatmadan, sırf dedikodu, yalan ve dolan ile sessizce patlattınız bombayı.
Belki bu yalanlarınızla yarattığınız panik karşılığında Eşek keyfi yaşadınız.
Belki, yaratmış olduğunuz endişeyi izleyerek iğdiş mutluluğu yaşadınız ama...
Bu iğrenç dedikodu ve yalanlarınızda birlikte hem insanların hafta sonlarını, hem de esnafın kazancını çaldınız.
Keşke elleriniz kırılaydı da, bir anlık zevk için bu yalanlara başvurmasaydınız.
Daha doğrusu:
Sosyal medya üzerinden o yalanları uyduran sizler keşke; bir anlık zevk için dünyaya gelmemiş olsaydınız!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Bütün insanlar güya yaratılışta eşittir ama...


Geçtiğimiz hafta uzak doğu ülkesi Vietnam'daydık.
Vietnam, son derece enteresan bir ülke.
Tarihin en kanlı savaşına sahne olmuş.
Amerikan işgaline karşı milyonlarca kayıp vermesine rağmen, ülkesini teslim etmemiş Vietnamlılar.
Yokluk içinde akıl almaz savaş teknikleri yaratarak, Amerikalılara ağır kayıplar verdirmişler.
Bombalar yağmış tepelerine aylarca.
Kullanılan kimyasal silahlar nedeniyle nesilleri resmen sakatlığa uğramış.
Yer altına kazdıkları ve uzunluğu 250 km'yi bulan tüneller içinde yaşamışlar ve savaşmışlar.
Tüneller içinde doğan çocuklar,4-5 yıl gün yüzü görmeden büyümüş.
Buna rağmen sonuna kadar savunmuşlar ülkelerini.
Sonunda kazanmışlar savaşı.
Amerikalılar tüm silah malzemelerini bırakarak kaçmak zorunda kalmış bu ülkeden.
Savaş kazanılınca Güney ve Kuzey Vietnam birleşip, tek bir ülke halini almış.
Birleşen ülke Sosyalizm ile yönetilmeyi benimsemiş.
Ülkede halen sosyalist bir yönetim anlayışı var.
Seçim yapılıyor ama seçimlere sadece sosyalist parti katılıyor.
İkinci bir partinin kurulup kurulmayacağına da sosyalist parti karar vereceği için, ikinci parti hiç kurulmamış ülkede.
90 milyon nüfusun yüzde 90'ı son derece kötü koşullarda yaşıyor.
Yüzde 10'u ise, tam tersine olabildiğince lüks bir yaşantı içinde.
Kötü yaşayan yüzde 90'lık kesimin altında 70 milyona varan motosikletler, yüzde 10'luk iyi yaşayan kesimin altında milyon dolarlık marka otomobiller.
Zengin yaşantı içinde olanların büyük bir kısmı, sosyalist parti yöneticileri ve onlara yakın olan insanlar ile memurlar.
Ülkeye Burger King ve Mc Donald's gibi Amerikan markaları girmiş.
Bu markaların ülkeye girmesi için, sosyalist Parti genel sekreterinin damadına resmen özel izin çıkmış.
Vietnamlılar, Canları ve kanları ile teslim etmedikleri ülkelerinin mallarını, ekonomik olarak Amerikan ve diğer yabancı şirketlerinin ülkeye girmesiyle birlikte kaybetmeye başlamışlar.
Sonuç olarak...
Sosyalizm ile yönetilen ama kapitalizmin ta kalbine kadar girdiği bir ülke olmuş Vietnam.
"Aslında bütün insanlar yaratılışta eşittir" diyoruz ya hep.
Bu eşitliği bozan bazı hastalıkların olduğunu söyleyip, siyasetin temel vazifesinin bu hastalıkları ortadan kaldırmak olduğunu söyleyip duruyoruz ya sürekli.
İşte öyle olmuyor ne yazık ki...
Sistem ne olursa olsun hiçbir şey fark etmiyor...
Biri mali gücü ile biri siyasi gücü ile başka biri de dini açıdan elde ettiği avantajları kullanmak suretiyle, insanlar üzerinde bir şekilde hüküm kuruyor.
Kısacası...
Yönetim şekli ne olursa olsun...
Bir yönetenler oluyor bir de yönetilenler.
Yöneten, yönetilenin sırtında lüks bir hayat yaşarken, yönetilen yaşadığını zannediyor!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

İnsanlar üzerinde ayrım yapılmayan bir dünya...

Şu sıralar sosyal medya üzerinde dolaşan çok güzel ve anlamlı videolar var. 
Bunlardan biri son derece etkileyici...
Şehrin en kalabalık yerinde çekilmiş görüntüler.
Dilenci kılığına girmiş bir genç, insanların vızır vızır geçtiği bir meydanlık alanda yere düşüyor. İnsanlardan yardım istiyor sürekli. Yanından geçen insanlar adeta görmüyor düşen ve kıvranan adamı. Üstelik, bizzat yanlarından geçmelerine rağmen.
Aynı genç kostüm değiştiriyor. Takım elbise giyiyor ve aynı yerde aynı şekilde yere düşüp, çevredekilerden yardım istiyor.
Tıpkı dilenci kılığında yaptığı gibi...
Herkes koşuyor yardımına. Biri başını kaldırıyor, diğeri ellerine masaj yapıyor.
İkisi de aynı kişi aslında.
İkisinin de düştüğü yer aynı.
Fakat,insanlardan aldıkları tepki çok farklı.
Video "İnsanlık sözcüğünün anlamı basit ama cesur davranışların altında gizlidir' diye devam ediyor...
Aynı video "İnsanların dış görünüşüne göre değerlendirmeye bir son verin" diyerek de sona eriyor...
Hangi konu ile ilgili olarsa olsun, insanlar arasında ayrımın yapılmadığı bir Dünya dileğiyle...
***
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Afacan çocuğun doğum günüdür ve annesinden bir kırmızı bisiklet ister. Annesi de ona bisikleti hak etmediğini ve hazreti İsa'ya günahlarını itiraf ettiği bir mektup yazmasını söyler.
Çocuk odasına gider ve başlar yazmaya...
'Mukaddes isa hazretleri, hep yalan söylediğim için affedin. Söz veriyorum bir daha olmayacak. Bugün benim doğum günüm ve sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum'.
Çocuk yazmayı bırakır ve sonra mektubu yırtar atar. Çünkü günahları o kadarcık değildir, ikinci mektubu yazmaya karar verir.
'Mukaddes İsa hep yalan söylediğim ve annemi dinlemediğim için beni affedin. Bu bir daha olmayacak. Söz veriyorum. Bu gün benim doğum günüm. Sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum.'
Ve bu mektubu da yırtar, çünkü bunlarda işlediği bütün günahlar değildir. Ve başlar üçüncü mektuba. Yine olmaz ve afacan çocuk başka bir yol denemek için annesinden izin alır ve kiliseye gider.
Bunu gören annesi çok sevinir ve yaramaz oğlunun akıllandığını sanar. Küçük çocuk kilisede küçük Meryem Ana heykelinin yanına gider ve sağa sola baktıktan sonra onu çantasına koyar ve eve götürür.
Evde yine odasına çıkar ve İsa'ya son mektubunu yazar,
'Bana kırmızı bisikleti al. Anan elimde rehin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi