1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Aslında adaylar yarışmıyor!

 


 


Yaklaşık 7-8 kişinin olduğu bir mekanda sohbet ediliyor.


Söz dönüp dolaşıp, Eskişehir’de yapılacak olan bir seçime geliyor.


İçlerinden biri soruyor “hangisi daha şanslı? Hangisi bu seçimi kazanır?” diye…


Topluluk içinden biri alıyor sözü…


-“Şu adayın bana göre hiç mi hiç şansı yok” diye…


Haliyle soruyorlar tabii  “Niye şansı yok?” diye…


-“Yanında taşıdığı adamlara baktınız mı? Eğer o adamlar onun yanındaysa ben o adaya oy falan vermem” diyor önce…


Belli ki, adı geçen adayın yanındaki isimler sevmediği, hatta düşmanı olan kişiler…


Adam daha da ileriye götürüyor işi…


-“Eğer o adamlarla bu işe girdiyse ben gider diğer adayı desteklerim arkadaş. Gerekirse ona kapı kapı dolaşarak çalışırım” diyor.


Sohbette bulunanlar:


-“İyi de bu aday senin arkadaşın. Yediğin içtiğin ayrı gitmiyor. Hatta aynı dünya görüşüne sahipsin. Geçmişte de bir sürü birbirinize referans olmuşluğunuz var” diye hatırlatma yaptığında, “Bana ne kardeşim!” diyor adam…


-“yanında dolaştırdığı insanlara dikkat etsin. Etmiyorsa en samimi olduğu ben ve benim gibi adamları bile işte böyle kaybeder” diye sürdürüyor ısrarını.


O sırada topluluğun içinden bir başkası alıyor sözü…


-“İyi güzel söylüyorsun da, sanki diğer adayın etrafındaki insanlar çok mu düzgün? Hepsi sahtekar” deyip başlıyor o isimleri saymaya.


Devamla da:


-“Ben aslında adayı severim. Bu işi iyi yapacağına da inanıyorum. Düzgün insandır, para pulda gözü yoktur. Ama bak yanında taşıdıklarına, bu adamlar bizimkini resmen yoldan çıkartır. Bunu nasıl göremiyor şaşıyorum? O yüzden saydığım o insanları yanından uzaklaştırmadığı müddetçe oy falan vermem. Tam tersi, diğer adayın kazanması için elimden geleni yaparım” diyor…


Şimdi gelelim meseleye…


Yakında yapılacak bir seçim var…


Ortada 2-3 aday var…
Emin olun kimsenin adaylarla ilgilendiği yok.


Herkes, adayların birlikte gezdiği isimlere takmış kafayı.


-“O onun yanındaysa ben kesinlikle yokum” cümlesi şu günlerde adeta en çok sarf edilen cümle haline gelmiş durumda.


Parti, Oda, Dernek, hatta Kulüp olsun, hemen her seçimde aynı mesele üzerinden yürüyor iş.


Düşmanımın dostu benim dostum değildir, ya da düşmanımın düşmanı benim dostumdur sözleri resmen hayat bulmuş Eskişehir’de…


“Bunun nasıl bir zararı var ki?” diye soracak olursanız hemen söyleyelim:


Eğer seçme konumunda olanlar, dikkatlerini başkan adaylarına değil de o adayların çevresindekilere kilitlemeye devam ederlerse, mükemmel bir başkanlık yapacak olan aday, sırf yanındaki birkaç isim yüzünden avuta gidecek…


Belki de…


Son derece kötü bir başkanlık yapacak olan aday, sırf çevresinde bulunanlar yüzünden göreve gelecek.


Emin olun, sırf birkaç kişiye kızdığı için sözde oy vermeyerek intikam aldığını zannedenler ise seçimin ertesi günü “Bu kurum hiç iyi yönetilmiyor” diye bağırmaya başlayacak…


Hem iş işten geçmiş olacak, hem de “pardon” deme şansı olmayacak…


Bizden söylemesi…


.....


 


“Engellemiyoruz” dediğinizde kimse inanmaz işte…


 


Eskişehir’de, büyükşehir belediye başkanı CHP’li, büyükşehir meclis çoğunluğu AK Parti’de.


Durum böyle olunca meclisten her madde geçmiyor…


Elbette her madde meclisten geçecek diye bir durum yok ama geçmesi gereken maddeler de geçmiyor.


Hal böyle olunca Büyükşehir belediye Başkanı “Engelleniyoruz” diyor…


AK partililerin “Engellediğimiz hiçbir şey yok” demeleri ise haklı oldukları konularda bile inandırıcı olmuyor.


Zira…


AK partililerin mecliste ret ettiği öğle küçük meseleler var ki, “Engellemiyoruz” sözlerini boşa çıkartır cinsten.


Alın size bir örnek daha.


Belediyenin 49 tarla vasfında olan arazisi var.


Hiçbir işine yaramıyor.


-“Satalım da gelir olsun” diye meclise getiriliyor.


AK partili çoğunluk “Olmaz” diyor.


Şimdi ben burada yaşayan biri değil de dışarıdan gelen biri olsam, bu meseleyi duysam, AK partililerin “Engellemiyoruz” dediğine değil de CHP’lilerin “Engelleniyoruz” sözüne inanırım arkadaş!


49 tane tarlanın satılması ne belediye’yi zengin yapar ne de AK Partiye seçim kaybettirir.


49 tarlanın satışını engellemekle muhalefet de olmaz ki!


O halde niye vermiyorsunuz ki satış kararını?


Nasıl bir kar elde ediyorsunuz bu işten?


Anlamak mümkün değil…


....


 


Vatandaş ilk aklına geleni suçlar


 


O yüzden…
Aklına gelen ilk ismi, aklına gelen ilk kurumu anında suçlar.
Bazen tam tersine…
Yapılanla hiçbir alakası olmadığı halde, bazı isimleri ve kurumları yere göğe sığdıramaz.
En çok da, yapılan veya yapılmayan hizmetler eleştirilip, övülürken çıkar bu ortaya.
Gerçekten çok rastlarız bu tür haksız eleştiri ve övgülere.
örneğin, kapısının önünden çöpler alınmadığı için Büyükşehir Belediyesi topa tutulur.
Ya da…
18 Metreden fazla genişliğe sahip caddeler Büyükşehir’in uhdesinde olmasına rağmen, bu Cadde ile ilgili olumsuzlukların eleştirisi, direkt olarak İlçe Belediyesine yönelir.
Yine örnek vermek gerekirse…
çoğu kişi, çevreyolunun karşılıklı üç şeride çıkartılmasını Büyükşehir belediyesinin yaptığını zanneder. Halbuki hükümet imkanlarıyla yapılmıştır.
öte yandan…
Demiryolunun yer altına alınma projesinin de Belediye tarafından yürütüldüğünü zanneder. Halbuki bu proje de Hükümet imkanlarıyla yapılan bir projedir
Kısacacı…
Şehirde yaşayan pek çok kişi, kurumların görev paylaşımından haberdar bile değildir.
Durum böyle olunca…
Yaşadığı olumsuzlukların bedelini çoğu zaman hak etmediği kurum ve kişiye yüklediği gibi, Olumlu işlerin payesini de çoğu zaman hak etmediği kurum ve kişiye verir.
Netice itibarıyla…
Şehirde yaşayan çoğu insan neyin ne olduğunu pek bilmez.
Anlatmak istediğinizde ise, bilmek ve anlamak istiyor gibi de görünmez.
Aklına ilk gelen kişi ve kurumu suçlar ya da över…
çünkü yaşadığı bir olumsuzluk vardır ve bu olumsuzluğun da sorumlusu, kafasında ki ilk kişi ya da kurumun ta kendisidir…
Siyası görüş de bunda son derece etkilidir.

O yüzden…
Haksız yere suçlanan çok kurum vardır hiç alakası olmamasına rağmen.
bunun yanı sıra…
Alakası bile olmamasına rağmen övgüler alan kurum da.


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi