
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Aslında yapılacak basit bir müdahaleydi...
CHP gibi bir partide belediye başkanlarının kurultay delegesi olamamaları bir faciadır.
Son kurultay delegeliği için iki belediye başkanının kura çekme konumuna gelmesi daha da büyük faciadır.
CHP Eskişehir'de ne yazıktır ki bu faciaların ikisini birden yaşamıştır.
Üstelik...
Yaşanan bu facialara karşı hiçbir şey yapılmamıştır.
Yapılmadığı için de CHP Eskişehir'de yara almış hatta alay konusu olmuştur.
Böyle bir tablonun ardından diğer parti temsilcilerinin çıkıp, CHP'liler için "Kendi belediye Başkanlarını bile kurultaya gönderemiyorlar." Diyerek kafa bulmaları gayet doğaldır.
Zira...
CHP'de bunun olmasına resmen zemin hazırlanmıştır.
Aslında, seçimin sonuçları açıklanır açıklanmaz yapılacak müdahale bellidir.
Seçim sonucunda, iki Belediye Başkanının Kurultay delegeliği için kura çekme konumu doğar doğmaz, mevcut kurultay delegelerinden biri istifa ettirilmeli, böylece Belediye başkanlarının tamamının kurultay delegesi olması sağlanmalıydı.
Belediye Başkanlarının delege olması için kendi delegeliğinden feragat eden partiliye de, yaptığı bu fedakarlık karşısında, ilerde telafi sözü verilmeliydi.
Ne yazıktır ki CHP'yi yönetenler böyle bir müdahale yapamadı.
CHP'li iki Belediye başkanının kurultay delegesi olması için kuraya kalma gibi bir durumun içine düşmelerinin, partiyi kamuoyunda ne şekle sokabileceğini kestiremedi.
Halbuki...
Son derece basit bir müdahale ile en fazla bir-iki gün konuşulacak olay böylece, günlerdir konuşulur hale gelmeyecekti.
Ama bu yapılmadı.
Ya düşünülemedi, ya da işlerine öyle geldi.
CHP'de madem bu yol tercih edildi...
O halde CHP'de kimse çıkıp da, diğer partililerin yapacağı "Ne Belediye başkanlarını delege seçiyorlar ne de başkanlarının delege olması için haklarından feragat ediyorlar" şeklindeki eleştirilere kızmaya kalkmasın.
Çünkü bu eleştiri zeminini kendileri hazırladı...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Karakter önemli karakter!
Anadolu Üniversitesi'nde 1 liraya yenilen yemek...
"Türkiye'de en ucuz yemek yenilen yer neresidir?" diye sorsak, eminiz herkes aynı cevabı verir.
Yani...
TBMM lokantası olduğunu söyler.
Çünkü...
TBMM lokantasındaki yemek fiyatları, dışarıda en düşük tarifeyi uygulayan lokantalardaki fiyatların çok çok altında.
Geçtiğimiz günlerde Hakkı Sağlam da yazmış TBMM lokantasındaki yemek fiyatlarını.
TBMM lokantasında yemek fiyatlarının son derece düşük olması, insanı haliyle şaşırtıyor.
Zira...
Bu lokantadan sadece maaş olarak en yüksek ücreti alanlar, yani milletvekilleri ile onların misafirleri yararlanabiliyor.
Hal böyle olunca, Türkiye'nin en ucuz yemeğinin yenildiği TBMM lokantasındaki fiyat tarifesi ister istemez tepki görüyor.
TBMM lokantasında uygulanan son derece düşük yemek tarifesi ile ilgili hiç kimse çıkıp "Tabi ki ucuz olacak" demiyor.
Tam tersi...
-"Onca yüksek maaş alan milletvekilleri bir de yemeği en ucuza yiyor" düşüncesiyle eleştiriyor.
TBMM lokantası ile ilgili algı böyle.
Şimdi gelelim Anadolu Üniversitesine.
Türkiye'de ve Üniversiteler içinde en ucuz yemek Anadolu Üniversitesinde veriliyor.
Fiyat, o son derece eleştirilen TBMM lokantasındaki fiyatların da çok çok altında bir rakam.
Sadece 1 lira karşılığında yemek yiyor binlerce öğrenci.
Hem de öyle böyle yemek değil yedikleri...
Ana yemeğinden çorbasına, salatasından tatlısına, hatta suyuna ekmeğine ve meyvesine kadar.
Sadece 1 lira...
Dışarıda yemesi halinde, ayda 300 lira harcayacak olan öğrenci, yemeğini Üniversite yemekhanesinde yemek suretiyle ayda 30 liraya hallediyor işini.
Kısacası...
Anadolu Üniversitesi, sadece ekmek fiyatına öğrencileri tıka basa dolduruyor.
Ve bu uygulamasıyla büyük takdir topluyor.
Kısacası...
Bu durum, aynı konuda verdiğimiz iki ayrı örnek bize şunu söylüyor:
Toplum içinde en yüksek maaşı alanlara ekstra bir imkan tanırsanız, bu durum haklı olarak eleştiri konusu olur.
Aynı şekilde...
Toplum içinde en çok ihtiyaç duyan insanlara bu imkanı tanırsanız, bu kez hem övgü hem de takdir alırsınız.
Tıpkı...
Meclis lokantasındaki fiyatları eleştirenlerin, Anadolu Üniversitesi yemekhane fiyatlarını takdir etmesi gibi...
Sonuç olarak...
Kaynaklar, Anadolu Üniversitesi'nde olduğu gibi ihtiyaç sahiplerine gidiyorsa, buna "Eyvallah" denir, başka da bir şey denilmez.
Ancak...
Kaynaklar, Meclis lokantasında olduğu gibi ihtiyaç sahibi olmayanlara gidiliyorsa, buna denilse denilse "Hay Allah" denilir...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Eğitim elbette önemli.
Ama daha önemlisi galiba karakter olmalı.
Bazen, son derece eğitimli diye bilip tanıdınız biri çıkıp öylesine bir cümle kuruyor ki, yüzyılın cahili etmez o lafları.
Ya da...
Eğitimin en üst noktasına çıkmış biri öylesine bir harekette bulunuyor ki, "Zır cahil yapmaz bunu" diyorsunuz.
Diğer taraftan bakıyorsunuz eğitimsiz bir insan...
Duruşu ve söyledikleriyle hayran bırakıyor kendisini.
Ve bu örnekleri gördükten sonra;
-"Demek ki her şey eğitim değilmiş" diyorsunuz.
Hep anlatılır ya...
Padişah vezire sormuş:
vezir!
-Eğitim mi önemli karakter mi?
Vezir düşünmeden cevap vermiş:
-Karakter padişahım.
Padişah memleketin her yerine tellallar çağırtmış.
-Duyduk duymadık demeyin en iyi hayvan eğiticisine yüz kese altın en iyi hayvan eğiticisi padişahın huzuruna çıkarılmış. Padişah hayvan eğiticisine sormuş:
-Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretebilirsin?
-Altı ayda öğretirim padişahım.
Altı ay dolmuş, huzura alınmış. Padişah:
-Öğrettin mi?
-Öğrettim padişahım.
Saray erkanı toplanmış, kedi elinde tepsi servis yapmaya başlamış, tam vezirin önüne gelmiş; padişah yine vezire sormuş:
vezir! Demiş.
-Eğitim mi önemlidir karakter mi?
vezir padişahın sorusuna cevap vermeden önce cebinde hazır tuttuğu fareyi yere bırakmış.
Kedi tepsiyi attığı gibi farenin peşinde koşmaya başlamış.
Tabi altı aylık eğitimde boşa gitmiş.
Vezir cevap vermiş.
-Karakter padişahım.
Bu yazıyı kesinlikle birileri için yazmadık.
Amaç sadece eğitimli olanlara karakterin de lazım olduğunu anlatmak istememizdi.