
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ATATÜRK'Ü SAYGIYLA ANIYORUZ...
Atatürk, ebediyete intikalinin, 74. yıldönümünde, yurdumuz ve dış temsilciliklerimizde, törenlerle anılacaktır. Törenlerde, neler konuşulacak bilinmez ama son yıllarda, hız kazanan ve ülkemiz açısından da büyük tehlike arz eden yıkıcı, bölücü ve gerici, faaliyetler karşından, onun fikir ve düşüncelerine, ne kadar ihtiyacımız olduğu da ortada.
Ayrıca mevcut YÖK Kanunu'nda "Yükseköğretimin Amacı" başlıklı 4. maddesinde yer alan, "Öğrencilerini; Atatürk, İnkılâpları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı yetiştirmek" yeni taslakta yer almadı.
Hülasa Türk toplumu olarak, Atatürk'ü, yeteri kadar, ne anladık ne de anlatabildik. Yıllarca da insanımıza, resim ve heykel olarak tanıttık. Onun icraatını, fikir ve düşüncelerini, insanımıza aktaramadığımız gibi, yeteri kadar hayata da geçiremedik.
Nitekim ABD'li yazar ve tarihçi Griffin Tarpley'in, "Atatürk'ün geçmişte yaşananlardan ders alınmasından dem vurarak, "Türk ve Kürt liderler, Atatürk'ü küçümsüyorlar. Oysaki onun bilgeliğini takip etselerdi, bu durumda olmazlardı." diyerek bir gerçeği hatırlattı.
Atatürk, "Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir." demesine rağmen, ortama "POLİTİK" ve "ELİT" güçler hakim oldu. Padişahlık kaldırıldı ama çok partili dönemde, "Cumhuriyet Padişahları", boy gösterdi. Millet olarak da yıllarca, aynı isimlere, layık ve mahkûm olduk.
ATATÜRK' e göre, parlamento üyelerini halk, doğrudan doğruya ve hiçbir aracı olmadan, kendisini seçecektir. Milletvekillerinin seçiminde, aracılığı ne devletin yürütme kurulu olan hükümet, ne de partiler yapabilir. Çünkü halk değer verdiği ve kendisinden hizmet beklediği kişileri bizzat kendisi seçecektir. Halkı, hükümetin ve partilerin empoze edecekleri kişileri seçmek zorunda bırakmak tamamen ANTİDEMOKRATİKTİR.
Mustafa Kemal'in, "Ben, Samsun'a çıktığım gün elimde maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milletinin, asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk Milletine güvenerek işe başladık" " sözleri, o'nun kurtuluş yolunda, ulusal birliği gerçekleştirmek düşüncesiyle çıktığı Anadolu yolculuğunda, Türk Ulusu'na duyduğu güveninin bir göstergesidir. Ancak Atatürk' ün bu icraatı ve sözleri, ABD ve Avrupa Birliği' ne, karşı teslimiyetçi politika izleyen siyasi iktidarlar tarafından dikkate alınmadı.
Maalesef bugün, dünyanın sayılı silahlı kuvvetlerine sahip olmamıza rağmen, siyasi otoritenin, PKK terörü ve Kuzey Irak'la ilgili aldığı kararları hayata geçirmekte çekimser kalması, ABD' nin oyalama politikalarına teslim olması karşısında, Atatürk'ün büyüklüğünü, bir kez daha anımsıyoruz.
Yine 22 Haziran 1919'da, Amasya'da yayımladığı genelgede, "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" demişti. Bu gün ise Başbakan Sayın Erdoğan halkın ABD, AB ve PKK' nın, tutumu karşısında göstermiş olduğu tepkiye, "Ne hamasetle, ne de omuzlarında sorumluluk taşımayanların heyecanı ile hareket edemeyiz. " diyerek, milletin azim ve karına itibar etmediğini göstermiş oldu.
Atatürk'ün bağımsızlık anlayışı, sadece siyasi yönden bağımsızlığı değildi. Aynı zamanda askeri, ekonomik ve kültürel bağımsızlığı da içine almıştır. O, tam bağımsızlıkla, kendi kendine yetebilen, savunmasından teknolojisine, tarımından ekonomisine kadar her alanda dışarıya muhtaç olmadan, hiçbir ödün vermek zorunda kalmadan ayakta durabilen bir yapıyı kastetmişti. Ve "İstiklal-i tam denildiği zaman, bittabi siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri ve ila ahiri her hususta istiklal-i tam ve serbest-i tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet, millet ve memleketin, manayı hakikisiyle istiklalinden mahrumiyet demektir." demişti.
Atatürk, ilim ve bilimi, Türk Milletinin varlığı için zorunlu görmüş ve " Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol göstericisi ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. " demiştir.
ATATÜRK, gerçeğin adamıdır. Nerde ne yaptı, neye karar verdi ise daima en iyisini yapmış, en hayırlısına da karar vermiştir. Ayrıca Atatürkçülüğün ilkeleri de, birden bire ortaya çıkmadı. Bu ilkeler, tarihsel bir gelişim izledi ve Atatürk ideolojisi de zamanla oluştu. Atatürk devrimlerini, titizlikle korumak, ödün vermemek, yaygılaştırılması ve kökleşmesi için de, gayret ve caba göstermek zorundayız. Çünkü onun devrimlerine, fikir ve düşüncelerine, dünden daha çok, bugün ve gelecekte de muhtacız.
Atatürk' ü, SAYGI, ŞÜKRAN, MİNNET ve RAHMETLE anıyoruz.