1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Aylar, hatta yıllarca boşuna kavga edip, boşu boşuna zaman harcamışız

Öyle çok zaman da geçmedi üzerinden.
Nereden baksanız, 6 ay bir yıl öncesinin gündem maddeleriydi hepsi.
Hatırlarsanız, yıllar öncesinden başlamıştı Havaalanı Pistinin uzatılması meselesi.
-"Doğuya mı, yoksa Batıya mı?" uzasın diye taraflar neredeyse gırtlak gırtlağa geldi.
Her iki taraf da, söyledikleri yöne uzaması için bir yerlerden raporlar bulup getirdi.
Olmadı...
Birbiri ardına mühendisler bulunup, bu mühendislere Havaalanı pistinin kendi istedikleri yöne uzatılmasını destekler mahiyette açıklamalar yaptırıldı.
Sonunda ne mi oldu?
Mevcut Havaalanı pistinin hem doğuya hem de batıya uzatılması kararı alındı.
Peki bu karar sonrasında ne mi oldu?
Mevcut havaalanı pisti hem batıya hem de doğuya uzatılarak Uluslar arası standartlara kavuşturuldu ama, yapılan onca kavganın ve kaybedilen onca zamanın boşuna olduğu ortaya çıktı.
Çünkü...
Uçak seferleri kaldırıldığı için, genişletilip uzatılan pist hiçbir işe yaramadı.
Havaalanı gibi, aylarca tartıştığımız bir başka konu da, Yunus Emre İlçesinin kurulacak olmasıydı hatırlarsanız.
Önce; Mevcut Tepebaşı Belediyesinin ismi değiştirilerek "Yunus Emre Belediyesi" olması kararı verildi.
Ardından bu karardan vaz geçilerek, yeni bir ilçe kurulmasına karar alındı.
Çığ gibi tepkiler gelmeye başladı.
Karşı çıkanlarla, kararı destekleyenler neredeyse birbirini vuracak hale geldi.
Neticede, yeni İlçenin sınırları, mevcut iki ilçeden alınan yerlerle çizilip, haritası hazırlandı.
Sonra ne mi oldu?
Hiçbir şey.
Çünkü, yeni ilçe meselesi bir anda gündemden düştü.
Yapılan tartışmalar da, kaybedilen zaman da cabası oldu.
Alın size bir başka örnek.
Kentsel dönüşüm projelerini tartıştık aylarca.
Belediye ile İktidar partisi arasında yaşandı büyük kavga.
Biri "Ben yapacağım" dedi, diğeri ise "Ben"
Sonuçta Bakanlık el koydu olaya.
Bu gün için ne mi oldu?
Tıpkı diğerleri gibi unuttuk gitti.
Netice itibarıyla.
Bu şehirde ne çok kavga edecek ve zaman kaybedecek konu bulmuşuz.
Bugün ise, sanki o kavgalar hiç yaşanmamış, zaman kaybedilmemiş gibi unutuvermişiz.
Demek ki biz aylar, hatta yıllarca boşa tartışıp, boşu boşuna zaman kaybetmişiz.
Baksanıza,bugün hiç birini bile hatırlamıyoruz.
..........
Lafı geldiğinde hepsi "Yaya odaklı
bir belediyecilik anlayışımız var" derler
Belediyeler lafa geldiğinde hep aynı şeyi söyledi.
-"Biz araçların kullandığı değil, yayaların kullandığı bir kent merkezi yaratacağız" dedi.
Bunu söylerken...
Kent merkezinde ki bazı cadde ve sokakların araç trafiğine kapatılmasını da bu düşünce ile ilişkilendirdi.
Belediyelerin yaya odaklı bir kent merkezi yaratma düşüncesi, elbette çok güzel.
Ancak...
Bu düşünceye rağmen kent merkezinde karşımıza çıkan tablo, hiç de bu düşünce doğrultusunda davranıldığını bize göstermiyor.
Zira...
Kent merkezinde araçların da yayaların da geçişlerini sağlayan bir tablo yok ortada.
Bir kere, her esnaf dükkanının önünü, yani toplumun ortak kullanması gereken yerleri duba ve benzeri saçma sapan eşyalarla kapatmış durumda.
Hadi kaldırımı geçtik çünkü yayalar zigzak yapsalar da, yolunu buluyor.
Ya yolu kapatmalarına ne demeli?
Her dükkanın önünde, kaldırımın bittiği yerler de dubalarla kapatılmış.
-"Bunu buraya niye koyuyorsun. Bu yol senin tapulu malın mı?" diye soruyorsun...
Önce "Dükkânımın önü kapanıyor" diye cevap veriyorlar pişkin pişkin.
Ardından da...
-"Mal gelecek" diyorlar.
Dükkanların önüne özel yaptırılmış ve üzerinde "Mal gelecek park etmeyin" yazılı tabelalar bile var şehir merkezinde.
Park yasağı olan yerlere araç park edilmesi nasıl yasaksa, insanların dükkan önlerinde ki yol boyunu, kendilerini trafik komisyonu yerine koyarak dubalarla kapatması da o denli yasak olması gereken bir davranış.
Ancak...
Yasak yere konulan araçlara yasal işlem yapılıyor da, yasak olmasına rağmen yolun ve kaldırımın dubalarla kapatılmasına nedense kimse ses çıkartmıyor.
Sizin anlayacağınız...
Hiç kimse çıkıp "Avrupa kentiyiz" demesin.
Hele hele...
Hiç kimse çıkıp da;
-"Biz yaya odaklı bir kent merkezi yaratan bir Belediyecilik anlayışı içindeyiz" falan demesin...
Daha doğrusu...
Bunu diyecek olanlar, şöyle bir kent merkezinde dolaşsın...
Söylediklerinin alakasız olduğunu kendileri de göreceklerdir.
........
Ataç Ailesine
ZEYNEP bebek geldi...
Aileye son katılan birey her zaman en kıymetli olandır.
Dünyaya gözünü açmasıyla birlikte o Aileyi, o mekanı adeta şereflendirir.
Öylesine değişim yaşatır ki Aileye, tarifi mümkün değildir.
Tüm dikkatler O'na odaklanır, tüm sevgi ona yönelir.
Yaşattığı mutluluğu başka hiçbir şey karşılayamaz.
Ve bu yüce duyguyu yaşayanlar, yaşadıkları bu mutluluğu anlatamaz.
Çünkü...
Yaşanılan mutluluğu anlatabilecek bir lügat Dünya üzerinde yoktur.
İşte Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ile eşi Sena Ataç şu sıralar böylesine tarifi mümkün olmayan bir mutluluk yaşıyor
Aileye yeni katılan Zeynep Bebek her ikisini de adeta sevinç ve mutluluğa boğmuş.
Haneleri, Zeynep Bebeğin varlığıyla birlikte neşeye boğulmuş.
Aslında söylenecek çok şey de yok.
Yukarıda da söyledik ya bazı sevinç ve mutlulukların tarifi yapılamaz diye.
İşte böyle bir sevinç, böyle bir mutluluk yaşıyor Ataç ailesi.
Ataç ailesinin bu mutluluğunun daim olmasını diliyoruz.
Ataç ailesinin yeni ferdi Zeynep bebeğe de, uzun ve ailesiyle birlikte mutlu, sağlıklı bir yaşam temenni ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi