4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

AZINLIKLAR BAYRAM EDİYOR!

AKP Hükümeti, cemaat vakıflarının taşınmaz mal edinmelerine ve yurt dışındaki yabancı vakıfların, Türkiye'de temsilcilik, ya da şube açmalarına izin veren bir dizi yasal düzenleme yapmıştı. Kanun Hükmündeki Kararname ile azınlıkları zengin eden AKP, övgü yağmuruna tutuldu. İktidarı kendileri için bir milat olarak değerlendiren azınlık temsilcileri, anayasaya da katkı yapmak istiyormuş!
Hülasa azınlık vakıflarından, AKP'ye teşekkür mesajları yağıyor. Türkiye'deki Azınlık Cemaat Vakıfları Temsilcisi Vakıflar Meclisi Üyesi Laki Vingas, hükümetin, azınlık mallarının iadesiyle ilgili gayretlerinin samimi, gerçekçi ve realist olduğunu belirterek, "Azınlık mallarının iadesi kararı, cemaatlerin, Türkiye'de rahat ve huzur içinde yaşamaları için bir teminattır" dedi.
AKP hükümeti döneminde, gayrimüslim azınlıkların ilk defa defansif tavırlarından çıkarak, bir açılım sergilediğini vurgulayan Vingas, ise "Azınlıklar, yeni süreçte öz güvenli hissetmeye başlamışlardır. Geleceklerinin, teminat altına alınabileceğine inanmaktadırlar. Çocuklarımızın artık siyaseten borçlu doğmayabileceğine seviniyoruz. Devletle temas etmenin artık korkulacak bir şey olmadığını gördük. Nihayet mütekabiliyet kavramının vesayeti azalmakta kağıt üzerinde kalmış vatandaşlık tanımı ve bilinci tekrar gerçek anlamda olgunlaşmaya başlamıştı. " diyerek memnuniyetini belirtti.
Cemaat vakıflarına, imtiyaz ve ayrıcalık tanınması için, yapılan dayatmacılığın arkasında, misyonerlere, rahat çalışma ortamı sağlamak hedefi yatar Nitekim geçmiş yıllarda Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, yaptığı açıklamada Türkiye'den İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'nin, ekümenik sıfatını tanımasını ve Heybeliada Ruhban Okulu'nu açmasını istedi.
Bakoyanni, Türkiye'nin AB'ye karşı yükümlülükleri arasında, "İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenik sıfatını tanımak, Heybeliada Ruhban okulunun açılması, dini azınlık haklarına saygı gösterilmesinin de bulunduğunu" söylemiş.
AB uyum yasaları, bahane edilerek yapılan yasal düzenlemeleri, daha iyi anlayabilmek için öncelikle Lozan Antlaşmasına ve Vakıflar Kanunu'na, bir bakmak gerekmektedir. 1912 yılında, bir kanun çıkarıldı. Bu kanunun 3'ncü maddesinde, Osmanlı cemaat ve hayır kuruluşlarının, o güne kadar takma isimlerle edindikleri taşınmazları 6 ay içinde bildirmeleri isteniyordu. Buna göre, azınlık cemaatleri taşınmazlarını kendi tüzelkişilikleri adına tescil ettirebileceklerdi. Cemaat vakıfları, birer beyanname ile gerekli başvuruları yaptılar ve birer vakfiyeleri olmamasına rağmen de haklarını geri verildi.
Azınlık vakıfları, Lozan'ın da en sorun oldu. Konferanslar sırasında, Türk heyeti ile yabancı heyetler arasındaki tartışma konularından biri de "Fener Rum Patrikhanesi" ile ilgili mesele olmuştur. İsmet İnönü, patrikhanenin siyasi bir komite ve kışkırtma ocağı olduğunu belirterek, söz konusu kurumun, Türkiye topraklarının dışına çıkarılmasını talep etmiş, ancak İngiliz Lord Kurzon ve Yunanlı Venizelos, patrikhanenin, bir Türk müessesesi olduğu konusunda ısrar etmişti. Sonuçta da her ikisi de patrikhanenin bu tarihten itibaren siyasi ve idari işlerle uğraşmayacağı konusunda sözlü taahhüt vermişti.
Oysa bu fesat yuvası için, Büyük Önder Atatürk Hakimiyet-i Milliye Gazetesi' ne, 20 Ocak 1923' te verdiği demeçte: " Bir fesat ve ihanet ocağı olan, ülkede ayrılık ve uyuşmazlık tohumları saçan, Hıristiyan hemşerimizin huzur ve refah içinde uğursuzluk ve felaket simgesi olan Fener Rum Patrikhanesi' ni, artık topraklarımızda barındıramayız. Bu tehlikeli örgütü, ülkemizde tutmamız için, ne gibi vesile ve nedenler ileri sürülebilir?" demişti. Lozan' da ısrar üzerine, Türkiye' de faaliyetlerine devam ettiler. Ak Parti' de azınlıklara bağlı tüm okul, yetimhane, kilise, havra, hastane gibi kuruluşlar hükmi şahsiyet olarak tescillendi
Türkiye'de Ermeni, Rum ve Musevi cemaatlerinin azınlık olarak kabul edilmesini sağlayan Lozan Antlaşması, azınlık haklarını ve vakıflarını düzenlemesi açısından, da son derece önemliydi. Çünkü bu antlaşmayla, Türkiye'deki mevcut azınlık vakıflarına tanınan haklar, Türk Hükümeti'nin koruması altına alınıyordu. Türkiye'de Ermeni, Rum ve Musevi cemaatlerinin azınlık olarak kabul edilmesini sağlayan Lozan Antlaşması, azınlık haklarını ve vakıflarını düzenlemesi açısından, da son derece önemliydi.
Ayrıca "Kopenhag Kriterleri"nde: "Ulusal azınlıklar, etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerini, her türlü asimilasyon girişiminden, ayrı olarak, koruma ve geliştirme hakkına sahiptir ve dilsel ayrılığı olan etnik topluluklar, azınlık sayılacak, kendi dillerinde serbestçe eğitim öğretim ve yayın hakkına sahip olacaklardır." Hükümleri, kullanılarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, yüz sene önce dayatılan, SEVR sömürgeciliği, yeniden hayata geçirilmek istenebilir. O nedenle de azınlıklarla ilgili gelişmeler, titizlikle takip edilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi