
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bağırıp çağırmak gerekiyor galiba...
Eskişehir, konumu itibarıyla çok önemli bir yerde bulunuyor.
Hem karayolu, hem de Demiryolu'nun merkezinde bir kent.
Hava ulaşımı konusunda da son derece avantajlı.
Dahası...
Tam ortasından su geçen ender kentlerden birisi.
Ancak nedendir bilinmez, geçmişten bu güne kadar Eskişehir böylesine önemli bir konumu avantaja çevirememiş.
Çeviremediği için de, olması gereken hak ettiği yere bir türlü gelememiş.
Eskiden bu yana geçen süreyi şöyle bir düşünün.
Şu son 10-15 yılda olup bitenler sayesinde duyulmaya başladı Eskişehir'in ismi.
Ondan öncesi hiç yok.
Bir Kenti ayaklandırıp deyim yerindeyse uçurabilen Otomotiv sektörü kapısına kadar gelmiş Eskişehir'in...
Ne olup bitti tam bilemiyoruz ama, içeriye bir türlü girememiş.
Giremediği için de ya Bursa'ya, ya Kocaeli'ne ya da Adapazarı'na kaçmış bu sektör.
Sonrasında...
Hidroterapi Merkezi gelmiş kapıya kadar.
Şehir merkezinde adeta isyan çıkmış.
Adı bile, insanların ayaklanmasına neden olmuş.
Tabi bu da kaçmış anlayacağınız üzere.
Kısacası, üst üste fırsatlar gelmiş, geçmiş.
Hiç birisi değerlendirilememiş.
Bununla da kalmıyor olup bitenler.
Resmi Kurumların Bölge müdürlükleri alınmış Eskişehir'in elinden birer birer.
En son Kalkınma Ajansı Bölge müdürlüğü gitti Eskişehir'in elinden.
Hâlbuki kapıya kadar da gelmişti tıpkı öncekiler gibi.
Şimdi Bursa'da bu Bölge müdürlüğü.
Eskişehir de Bursa'ya bağlı.
Eskişehirli, öteden beri kaçan fırsatların arkasından hep "Tüh" dedi.
Hiçbir fırsat için ayaklanmadı, Ankara'ya baskı yapmadı.
Adeta kaderine razı oldu.
Olmaya da devam ediyor.
Ancak bu işler kadercilikle olmuyor.
Belki biraz ağlamak, belki biraz bağırıp çağırmak gerekiyor.
Eskişehirli ne ağlıyor, ne de bağırıp çağırıyor.
Böyle olmayınca, ağlayan ya da bağırıp çağıran değerlendiriyor fırsatları.
Sözün kısası...
Eskişehir fırsatlardan yararlanacak ve gelişecekse...
Önce Eskişehirli kafayı değiştirmek zorunda.
Bugüne kadar değişmeyen kafa bundan sonra değişir mi?
Bağırıp çağırsa neden olmasın ki?
***
Hoşcan'dan çok üzülen, Ünal'dan çok sevinen
Mesut Hoşcan önce takımı düşürdü ardından da kulüp başkanlığından oldu.
Şu anda çok üzgündür.
Kahroluyordur mutlaka.
Eğer bu duruma Mesut Hoşcan'dan çok üzülen varsa, böyle bir insan görürseniz bilin ki o Mesut Hoşcan'ın dostudur.
Tüm iyi niyeti ile işe başladığını ancak başaramadığını, üstelik tüm bu yaşadıklarını hak etmediğini düşünüyordur.
Halil Ünal kongrede kaybettiği başkanlığı yine kongrede kazandı.
İtibarını yeniden kazanma adına büyük bir fırsat yakaladı.
Eğer bu fırsatı değerlendirirse eski itibarına kavuşacak.
Bu duruma çok seviniyordur Halil Ünal.
Sevinçten havalara uçuyordur.
Böyle hissetmekte sonuna kadar da haklı.
Çünkü bir anlamda kurtarıcı konumu ile konumlandırıldı.
Ancak...
Bu duruma Halil Ünal'dan fazla sevinenler varsa, böyle bir insan görürseniz, bilin ki o insanın bir şekilde Halil Ünal'ın başkanlığı üzerinden bir hesabı mutlaka vardır.
Sonuç itibarıyla...
Gelinen noktada, Mesut Hoşcan'dan daha çok üzülen pek bulamazsınız ama, Halil Ünal'dan daha çok sevinen pek çok insan olduğunu görüyoruz.
Tıpkı...
Bu sevincin arkasında yatan hesabı da gördüğümüz gibi...
***
Siyaset tatilde
AK parti içine kapandı.
Bakan Nabi Avcı ile milletvekili Emine Nur Günay ortadan kaybolmuş durumda.
Milletvekili Harun Karacan sık sık Eskişehir'de.
Sosyal medya hesabı olmasa, gittiği, gezdiği ve katıldığı yerlerden de haberimiz olmayacak.
İl Başkanı Dündar Ünlü sessiz.
İlçe başkanları ona keza.
Resmen bir içe kapanıklık söz konusu.
CHP'de de durum farklı değil.
Belediye Başkanları kendi işlerine koşuşturuyor.
Parti içi mücadele her ne kadar hissedilse de rafa kalkmış vaziyette.
Sanki mücadele askıya alınmış.
MHP Eskişehir'de hepten kayıp.
Genel merkez nezdinde yaşanan başkanlık mücadelesi örgütlerin üzerine adeta kara toprak örtmüş gibi.
Anlayacağınız...
Siyaset Eskişehir'de durma noktasına gelmiş vaziyette.
Ne bir gündemleri var üç partinin de ne de gündeme ilişkin söylenecek sözleri.
Cılız birkaç açıklama, TBMM de verilen birkaç soru önergesi, Belediye başkanlarının rutin gezileri ve iftar yemekleri ile meclislerde söylenen sözlerin basında ufak tefek yer alması dışında hiçbir şey yok.
Anlayacağınız...
Eskişehir'de siyaset tatilde...
***
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel Ambulans şoförü olarak çalışmaktadır.
Günlerden bir gün bir otobüs kazası olmuş ve Temeller ambulans çağrısı alırlar ve hemen olay yerine gitmek için harekete geçerler.
Kaza yerine gittikleri zaman gördükleri manzara çok kötüdür. Her tarafta yaralılar, ölüler...
Yakınmalar yeri göğü inletmektedir.
Lakin adamcağızın biri diğerlerinden fazla bağırmaktadır. Temel de adamın
yanına gider ve bakarki adamın iki bacağı birden kırılmış.
Temel yaralıya basıyor fırçayı :
- Ula uşağum ayuptur bu senin yaptuğun. Şunun şurasında iki bacağun kırılmış sadece. Bak orada insanlar ölmüşler hiç ses çıkarıyorlar midur?