4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

BAKLA AĞIZDAN ÇIKTI!

BDP Diyarbakır İl Başkanlığında yapılan, DTK olağanüstü toplantısının ardından sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç bildirgesini okuyan Tuğluk, Türklerin, Anadolu'ya ilk yöneldiklerinde aynı dine mensup Kürtleri dost bir halk olarak yanlarında bulduklarını belirterek, "Türkiye ve Kürdistan açısından, her bakımdan çöküntü ve yıkım anlamına gelecektir. Kürt sorunu Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı haklarını kullanamamaları, statü sahibi olamamaları her taleplerinin de baskı ve şiddetle red edilmesinden kaynaklıdır. " dedi ama AK Parti iktidarının Kürtlere verdiği hakları göz ardı etti.
Ayrıca bildiride," Sorunun çözümü Kürtlerin halk olarak tanınması, Türkiye halklarıyla birlikte eşitlik temelinde statüye kavuşmalarıyla ancak çözüm bulabilir " ifadeleri ye alıyor. Ama öbür taraftan, "KÜRT HALKI OLARAK DEMOKRATİK ÖZERKLİĞİMİZİ İLAN EDİYORUZ " diyerek adeta meydan okudular.
Peki, Kürt vatandaşlarının sorunu var da, Türk vatandaşlarının sorunları yok mu?
DTK, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunların çözümünü istemiyor. Nitekim Bildiri de " Halkın devlet olmayan, kendi coğrafyasındaki öz yönetime katılma sistemidir.. Dolayısıyla öz güç ve öz yeterlilik ilkesini esas alır." deniyor. Ayrıca İstanbul' da 1.5 milyon Kürt kökenli vatandaş var. Bu ildeki ve diğer kentlerdeki Kürt kökenli vatandaşların, kendi coğrafyasındaki öz yönetime katılma sistemi nasıl olacak?
Aslında bu gelişmeleri, yadırgamamak lazımdır. Çünkü 22 ve 23. dönem AKP Milletvekili Arslan, kitabında, Misak-ı Milli sınırlarının da 'hiçbir şeyi ifade etmediği' görüşünü savunuyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, '70 yıldır Kürtler'i ezdiğini' devletin Kürtler'e haksızlık yaptığını, Kürtler'in istediği tüm hakların da verilmesinin şart olduğunu belirtirken, meselenin tek çözümünün Türkiye'nin tamamında uygulanacak 'Eyalet Sistemi' olduğunu düşündüğünü söylüyor. İşte Güneydoğu Anadolu Bölgemizi 'Kürdistan' toprağı olarak ilan eden, AKP Milletvekili M. İhsan Arslan' ın görüşlerinden bazı satır başları şöyledir.
İster TC'nin zulmünden, devletin teröründen bahsedelim, ister PKK'nın Kurtuluş mücadelesi'ne dönüşen eylemleri, yahut sivillere yönelik katliamlardan bahsedelim, ister bu gelişmeler karşısında, bölgede Müslümanlar' ın, takınması gereken tavrın ne olması gerektiğinden, netice değişmiyor.
İğneyi kendinize, sonra çuvaldızı karşınızdakine batırın. Bu inkârcı ve kanlı politikalar karşısında siz olsaydınız ne yapardınız? Son İslam devletini, hilafet makamını ve onun müesseselerini hangi sebeple olursa olsun ortadan kaldıran ve yegâne politikası İslam'a düşmanlık ve onu yok etme esası üzerine kurulan bir zihniyet ve otoriteye karşı girişilen tüm baş kaldıranları alkışlamak gerekir." Sözleri aslında çok şey ifade ediyor.
AKP milletvekili, bu sözle de kalmadı. Çeşitli iç ve dış muhaliflerin hesap ve senaryosu sonucu, HEP Temsilcileri SHP bünyesinde parlamentoya girme fırsatı elde ettiklerini belirterek, Bu Kürt milletvekilleri de parlamentoyu, ulusal mücadele için bir cephe yapmaktan geri kalmadıklarını da kitabında yer verdi.
Devamla da, "Devlet, geçen 70 yıl boyunca Kürdler'e haksızlık yapıldığını açıkça itiraf ederek Kürdler'in sosyal ve siyasal yaşamda, kendilerini ifade etmelerine imkân tanınmalıdır. Askeri önlemlerin çare olmayacağı düşüncesinden hareketle, bölgedeki tüm ilave askeri birlikler geri çekilmeli, Özel tim ve koruculuk sistemi kaldırılmalıdır." Diyerek bugünkü iktidara öneride bile bulunabiliyor. Hatta bununla da kalmıyor, moda haline gelen, '"EYALET SİSTEMİ' ni, çözüm olarak önermişti.
Türkiye, iç ve dış şer odaklara, ABD ve AB ülkelerine rağmen, kararlı, hedefleri iyi saptanmış bir strateji, bu stratejiyi uygulayabilecek bir askerî güç yapılanmasıyla terörle mücadele etmelidir. Bütün bu hususların, muhatap ve mihraklar tarafından tam anlamıyla bilinmesi ve anlaşılması, terörün üstesinden gelecektir. Ancak bugüne kadar, ne AKP iktidarında, ne de muhalefette, bu tabloyu gerçekleştirecek bir gayret ve caba var. .
PKK ile ilgili gelişmelerde, sorumluluk Türkiye'deki siyasi iktidarlarındır. Çünkü Türkiye' nin, PKK' ya karşı sürekli, kalıcı ve sonuç alıcı politikaları olmadığı gibi, uygulamaya aldığı müeyyideler de hayata geçirilmedi. Sonuçta da Türkiye, uluslararası alanda inandırıcılığını yitirdi. Geçmişte terörle mücadele edenler sorgulanarak, hatta mahkum ederek, bu alanda mücadele eden insanlarımızın zihnin de soru işretleri bıraktı.
Şu bir gerçek ki Türkiye'deki terör, ABD ve AB tarafından destek görüyor. O nedenle Türkiye, terör karşısında, kararlı duruş sergilemeli, Batı ülkelerine de güvenmemelidir. Yani kendi göbeğini kendi kesmelidir.
Büyük devlet olmanın gereği de bu değil midir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi