Özge Zaim
Bana bir damdan düşen getirin…
Sıcak bir yaz günüydü.
Terlemişti epey.
Organize’den işçi servisiyle tangır tungur dönmek her babanın harcı değildi.
Hele ki sıcaklığa ter kokusu karışsın, yolculuk daha da zorlaşıyordu.
Saatine baktı.
Altıyı geçiyordu.
Servisten inecek, evin yolunu tutacak, çocuklar kapıda “Baba hoş geldin” çığlıkları atacaktı.
Hoş mu geldi, bilmiyordu.
Kalbi pek hoş değildi.
Belki de ondandı.
Bunalıyordu, maaşlar eriyor, geçim zorlaşıyor, hiçbir şeye yetişemiyordu.
Eve girdi, uzandı.
Telefonunu karıştırırken, AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun müjde diyerek duyurduğu paylaşımını gördü.
“Ekonomimizde müjdeli haberler hızla devam ediyor. En düşük emekli maaşına yüzde 25'lik artış da çok güzel oldu. Dahası da çok yakında gelecek inşallah. Alım gücümüzdeki artışı kısa vadede tüm vatandaşlarımız güçlü şekilde hissedecek. Herkes müsterih olsun. Unutmayalım; yaparsa AK Parti yapar!”
İçinde camdan parçalar kırıldı.
Duvarlar kırıkların sesini duyar gibi suskunlaştı.
Çocuk kahkahaları sessizliğe karıştı.
“Fiyakalı arabasını en son ne zaman değiştirdi ki” diye düşündü.
En son değiştirdiği, iki çift çorabı olsa gerekti.
Kendisiyle alay etti.
“Zengin olmak nasıl bir şey ki” diye kısa bir hayale daldı.
Zengin olsa ilk neyi değiştirirdi, sorguladı.
Çatısı akan bu ev, ilk değiştireceği unsur olurdu.
“Çok param olsa, üç- beş tane ev alır, hepsini kiraya veririm” hayali bütün yoksullara mı aitti?
Ufaklığa seslendi:
“Bir su getir, evladım!”
Ufaklığın umurunda bile olmadı.
Eline aldığı garip aksesuarı oyuncağa çevirmiş, “ınnn, ınnn” diye dolanıyordu.
Mutluydu.
Gülümsedi.
“Elindeki fiyakalı bir araba olmalı” diye düşündü.
Sahi çocuğunu böyle bir arabayla bir gün gezdirebilir miydi?
Bu maaşla mı?
Sinirlendi.
Cigarasını yakarken, kapıdan usulca çıktı, düşünceleri boğmuştu.
Hatipoğlu’nun müjde diye duyurduğu sözleri yeniden okudu.
Sil baştan okudu.
Sonra yeniden okudu.
En baştan okudu.
Sürekli okudu.
Okudu, okudu, okudu.
Gözleri kızardı.
Kızdı.
Bir fıkra belirdi birden.
Ufaklığı çağırdı yeniden, severdi kerata fıkraları:
“Nasreddin Hoca’yı bilir misin?” dedi.
“Bilirim baba” dedi gülümseyen gözleriyle…
Babası sakin sakin anlattı:
“Nasreddin Hoca karısıyla bir yaz gecesi damda yatarken, artık ne olduysa olmuş, damdan aşağı düşüvermiş. Gürültü patırtı derken, Hoca’nın başına toplanmışlar. İçlerinden biri:
– Hocam, hâlin nicedir; ne yapalım, deyince:
– Tez, demiş, bana bir damdan düşen getirin. Hâlimden ancak o anlar!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.