1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bari bayramlarını kutlayalım!

Eskişehir ile İstanbul’a karışlıklı uçak seferleri vardı.


Zarar ediyor gerekçesiyle kardırıldı.


Eİskişehir7in uçak seferleri kaldırıldığı sırada dönemin başbakan’ı olan Binali Yıldırım, Erzincan’lı olması ve İzmir milletvekilliği yapması nedeniyle Erzincan-İzmir uçak seferlerini başlatmıştı.


Külliyen zarar olmasına rağmen söz konusu iki kent arasındaki uçak seferleri hala devam ediyor.


Her neyse…


Eskişehir’den uçak seferlerini kaldırdılar sonuçta.


-“Müşteri çıkmıyor” dediler.


O zaman “madem İstanbul seferlerini kaldırdınız. O’nun yerine Eskişehir’den özellikle bahar ve yaz aylarında Ege ve Akdeniz’e uçuşları başlatın. Topu topu 5 ay. Bu 5 ayda Eskişehir’den Ege ve Sahillerine binlerce insan gidip geliyor. Hiç olmazsa bu insanlara karayolu eziyetini çektirmeyin” önerisinde bulunduk…


-“Bakın bunu düşünebiliriz” dediler.


Ama düşünmediler.


üzerinde biraz düşünülseydi zaten yapılırdı.


Bakın 9 günlük bayram tatili başladı.


Binlerce Eskişehirli daha önceki günden yola çıktı.


Binlercesi dün çıktılar yola.


Yine binlercesi bugün çıkacak.


Sonuçta binlerce Eskişehirli 9 günlük bayram tatili nedeniyle Ege’ye, Akdeniz’e gidecek.


Ve hepsi çaresiz karayolunu kullanacak.


çünkü…


Eskişehir’den özellikle sahillere yurtiçi uçuşu yok.


Tatil bittiğinde aynı şekilde dönecekler Eskişehir’e.


çektikleri yol çilesiyle birlikte…


Ne diyelim?


İki sahile 5 aylığına bile uçak seferi koyduramayan kentimizin seçilmiş ve atanmış yöneticilerinin bayramlarını en içten duygularımızla kutluyoruz!


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Bunu yapmamak lazım…


 


Adı konmamış olsa da, ülke muazzam bir ekonomik sıkıntı içinde
Yıllarca ticaret yapan köklü firmaların sahip ve yöneticileri bile, böyle bir adı konulmamış bir krizle hiç karşılaşmadıklarını söylüyorlar.
Gerçekte de durum vahim.
Eski işler yok.
Eski karlar da.
Ekonomik kriz, hayatın her alanına girmiş durumda…
Nereden bakarsanız bakın…
-"Bu günümüze şükür" diyen bile kalmadı.
Herkes para peşine düşmüş.
Yine herkes alacaklılardan kaçıp, telefonlarını açmaz hale gelmiş.
İşin kötüsü…
Herkesin borcu olduğu kadar, tahsil edemediği alacağı var.
Alacaklar tahsil edilemediği için, borçlar ödenemiyor.
Bu da ticaretle uğraşanları adeta perişan ediyor.
Kriz sadece alışverişlerde de değil.
Yukarıda da söylediğimiz gibi yaşamın her alanında.
Her yer kiralık ve satılık.
Dönüp bakan yok.
Otomobiller ve diğer gayrimenkuller, normal fiyatının altına düştüğü halde…
Alıcı çıkmıyor.
Yani, zor duruma düşenler;
-"şunları satıp borcumu kapatırım" da diyemiyor, çünkü alıcı yok.
İşte böylesine, adı konulmamış ekonomik bir krizin yaşandığı ortamda, bir de hiç yoktan çıkartılan ve oldukça moral bozan dedikodular var.
-"Duydun mu filanca firma çok kötü durumdaymış"
-"Falanca firmanın çekleri vurulmuş"
-"O kadar büyük firma, kapıya kilit vuracakmış"
-"Bilmem ne firması iflasını istemiş" gibi.
Adı konulmamış kriz bir yana…
Zaten yaşanan krizi daha da içinden çıkılmaz hale getiren bu tür söylentiler.
Belki bir kaçı doğru ama, çoğunluğu da dedikodudan ya da rakipler tarafından çıkartılan söylentilerden ibaret.
Tamam piyasalarda yaşanan büyük bir sıkıntı var.
Adı konulmamış bir krizin yaşandığı da doğru.
Bunların, mali durumu iyi olmayan firma ve kişileri batırabileceği de bir gerçek.
Ancak öylesine bir genelleme yapılıyor ki, hepsine inanacak olsanız, Eskişehir’de ticaret yapan firma ve kişi kalmayacak
İşin ilginç tarafı…
Ekonomik kriz bir yana, firmaları asıl batıracak olan bu gidişle bu tür "Battı-Batıyor" söylentileri olacak.
Ne olur kesilsin artık "Şu firma batıyor, bu firma batacak" söylentileri…
Eğer böyle devam ederse…
Bu söylentiler sayesinde gerçekten batan ya da batma noktasına gelen her firma, işsiz ve ekmeksiz kalan bir sürü insanın da mağduriyetine neden olacak.

*********************


Bizi de tarif ediyor.


 


-En zeki öğrenciler olan 1’nci drece olan Tıp ve Mühendisliği tercih eder.


-2’nci derece mezunlar iş idaresi, İktisat ve Ekonomi gibi okulları okuyup, birinci derece mezunların başına geçip, onlara hükmeder.


-3’ncü derece mezunlar daha basit bölümlerden mezun olur. Ancak bunlar siyasete girip 1 ve 2’nci derece mezunlara siyasi olmanın verdiği güçle hükmeder.


-Eğitimde çok başarılı olmayanlar Ordu ve Emniyete katılarak, hem siyasete hem de ekonomiye tahakküm eder.


-Dehşet verici olan ise, hiçbir okula gitmeyenler din adamı görüntüsü adı altında herkesin kendilerine itaat etmesini sağlarlar.


Yukarıda sıralanan tespitleri Arap dünyasındaki eğitim ile ilgili bir rapor hazırlayan yabancı bir büyükelçi kaleme almış.


Yapılan tespitler sanki biraz bizi de anlatıyor…


Hatta “biraz” lafı biraz hafif bile kalıyor sanki…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Biraz da gülmek lazım


 


Bir askeri hava birliği, uçaktan paraşütle atlama talimi yapıyormuş. Sırası gelen asker, yüzbaşının "Atla!" talimatıyla uçaktan atlıyormuş. Sıra Tekirdağlı Süleyman'a gelmiş, yüzbaşı emir vermiş:
- Atla!..
- Komutanım ben atlayamam!..
- Niye atlamıyorsun oğlum? Yoksa emre karşı mı geliyorsun!..
- Komutanım, emre karşı geldiğim yok. Bu gece rüyamda rahmetli annemi gördüm; "Uçaktan atlama, paraşütün açılmayacak!.." dedi.
- Hadi be, olur mu öyle şey? Ver senin paraşütü, al benim paraşütü!.. Hadi atla!..
Süleyman emre uyup atlamış ve yüzbaşının verdiği paraşüt açılmış. Süleyman'ın peşinden yüzbaşı atlamış ama, Süleyman'dan aldığı paraşüt açılmamış. Yüzbaşı kurşun hızıyla düşüyormuş. Süleyman sormuş:
- Komutanım, nereye gidiyorsun?
Yüzbaşı da öfkeli bir şekilde cevap vermiş:
- Rahmetli anneni görmeye gidiyorum!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi