
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
"Başbakan doğrusunu yaptı" diyen bir Ak Partiliye rastlamadım...
Nereye gitseniz, hani ortama girseniz konu aynı...
Taksim'de başlayan ve yurdun her yanını saran protestolar.
Daha selamlaşır selamlaşmaz açılıyor konu.
Herkes bir değerlendirme bekliyor yaşanan süreçle ilgili.
Aslına bakarsanız...
Herkes, süreçle ilgili kendi yorumunun doğrulanıp doğrulanmayacağın merak ediyor.
Şu son bir hafta içinde dinelmediğimiz kimse kalmadı.
Muhakkak herkesin kendine göre bir bakış açısı ve değerlendirmesi var ancak, her düşünceden insanı dinlediğinizde hepsinin hak verdiği bir-iki noktayı mutlaka buluyorsunuz.
İşte bu herkesin hak verdiği konulardan birisi de, Başbakan'ın tavrının olayları daha da körüklediği yönünde.
-"Eğer Başbakan o alışılagelmiş davranışını sergilemeseydi, süreç bu gün bu halde olmazdı" diyenler adeta anlaşmış gibi.
İşin ilginç yanı...
Sıkı sıkıya Ak partiye gönül vermiş insanlarla konuştuğumuzda bile bu ortaya çıkıyor.
Hiçbir Ak partili (En azından bizim konuştuklarımız) "Başbakanımız doğrusunu yaptı. Ne yapacaktı ki? Meydanı söylediği gibi çapulculara mı bırakacaktı?" yaklaşımı göstermiyor.
Üstelik...
Bazıları direkt "Yanlış yaptı diyebiliyor.
Bir çoğu ise, Genel Başkanlarını savunma refleksinin verdiği zorunluluk hissi içinde;
-"Başbakan Erdoğan, farklı özelliklere sahip olan bir insan. Ama en kötü huyu bu. Geri adım atmayı sevmiyor. İnsan olan her canlının bir kusuru mutlaka var. Erdoğan'ın da ne yazık ki kusuru bu." Diyerek, kafasında ki eleştirisini en masumane hale getirmek için kendini zorluyor.
Sonuç olarak gelinen noktada...
Bugüne kadar "kusursuz" gördükleri liderlerini hemen her konuda ki söylemleriyle birlikte sonuna kadar savunan Ak Partililerin, bu kez aynı liderleri için "Bunda yanlış yaptı" dediğine şahit olduk.
Doğrusunu söylemek gerekirse...
Bu durum, her şeyi Recep Tayyip Erdoğan olan bir Ak partide bize göre bir milattır.
Çünkü...
İlk kez Ak partililer Genel başkanları için "Burada yanlış yaptı" diyor.
Çünkü...
İlk kez Genel başkanları partililerinin arasında böyle düşünenlerin olduğunu duyuyor.
...........
Her şey iyi güzel de o yol açılmalı...
Taksim Gezi Parkı'nda yaşanan olaylara yaptıkları eylemlerle destek veren öğrenciler, Espark önünde ki alanda, kendileri için yaşam alanı oluşturmuş.
Çadırlar kurup, yatak ve çekyatlar getirmişler.
Yerlere halı serip, üzerine sehpalar bile koymuşlar.
Resmen orada yatıp, orada kalkıyorlar.
Sıra dışı bir görüntü yaratmışlar resmen.
Aslına bakarsanız sempati de toplamıyor değiller burada yaptıklarıyla.
Kimse kızamıyor onlara.
-"En azından sahiplendikleri bir şeyler var" diye düşünüyorlar.
Hatta çoğu kişi yardım ediyor gençlere.
Yiyecek içecek sağlıyor.
Şarkılar türküler gırla gidiyor Espark önünde öğrencilerin oluşturduğu yaşam alanında.
Akşam saatleri geldiğinde ise, eğlence protestoya dönüyor.
Halk kürsüsü kurulup, insanlar konuşma yapıyor.
Ancak...
Tüm bunlar yapılırken, başka bir şey daha yapılmış.
Espark önünde ki meydan "yaşam alanı" olurken, önünden geçen cadde de barikatla kapatılmış.
Yani.
Öğrenciler bu caddeyi de kendi deyimleri ile kamulaştırıp, yaşam alanı içine dahil etmiş.
Ve bu sayede, zaten sıkıntıda olan bölgede ki trafik akışı, iyiden iyiye zora girmiş.
Şimdi...
Özgürlükler için mücadele edip, bazı özgürlükleri kısıtlamak büyük bir tezat oluştursa gerek.
Akşam Espark önünde protestolara katılan insanların, gündüz işleri başındayken, araçları ile o yoldan geçememesi de aynı şekilde büyük bir tezat oluşturuyor.
Dolayısıyla...
O yolun, öğrencilerin oluşturduğu yaşam alanı içinden çıkartılıp, halkın hizmetine açılması ve bunun biran önce yapılması gerekiyor.
Aksi takdirde, akşam atılan sloganlarla, sabah yapılan iş birbirini tutmayacak.
.........
"İstesek" ile başlayan sözlerin getirdiği son nokta...
Taksim yürüyüş yolunda ki ağaçların kesilmesine engel olmak için başlayan masum bir çevre eylemi, Ülkenin en önemli isyan ve protestosuna dönüştü.
Hiçbir örgüt ve partinin örgütleyemeyeceği boyutlara ulaşan gösterilere, sağcısı solcusu, çocuğu yaşlısı binlerce insan katıldı.
Eylemlerin şiddetinin her geçen gün artmasının yegâne nedeni ise şüphesiz, süreç içinde gelişen olaylara bizzat Başbakan'dan ve hükümet cephesinden gelen açıklamalar oldu.
Başbakan Erdoğan'ın; "İstesek 1 milyon kişiyi sokağa dökeriz"
Bülent Arınç'ın "İstesek İnterneti keserdik" ve
Melih Gökçek'in "İstesek onları bir avuç suda boğarız" sözleri üzerine her geçen gün daha da kalabalıklaşan meydanlar belki de bu açıklamalar karşısında;
-"İşte biz de, istediğiniz her şeyi yapabileceğinizi düşündüğünüz için sokaklardayız ya" diyordu...
.............
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Rus fizikçiler yerin 100 metre altında bakır tel bulduklarını, bunun ise atalarının bundan 1000 yıl öncesinde telefon şebekelerinin olduğunu kanıtladığını duyurmuşlar.
Bu olaydan 1 hafta sonra Amerikan gazetelerinde ilginç bir manşet:
Amerikan bilim adamları yerin 200 metre altında 2000 yıl öncesine ait fiber-optik hatlar bulduklarını, bunun ise, Amerikan toplumunun Ruslardan 1000 yıl öncesinde gelişmiş dijital haberleşme sistemleri olduğunu söylemişler...
Bir hafta geçmeden, Trabzon-Araklı'da yerel TAKA gazetesinde yeni bir manşet:
Trabzonlu bilim adamlarının yerin 500 metre altına kadar kazdıklarını ve hiçbir şey bulamadıklarını, bunun sebebinin ise atalarının 5000 yıl öncesinde kablosuz iletişim sistemlerini kullandığının ispatı olduğunu belirtmişler.