(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK

(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK

BAYRAMIN GETİRDİKLERİNİ ÜZERİNE ALANLAR...

Spor camiasıyla birlikte bir ramazan ayını daha geride bıraktık. İzlenimlerimi ve duygularımı arefe gününde paylaşmak istedim sizlerle. Konu sadece Eskişehirspor değil! Bu önemli günlerde herkesin üzerine düşeni aldığını umarak yazıyorum. Okuduğunda alması gerekenlerin üzerine düşeni almasını umduğum gibi!
***
Eskişehirspor'dan başlarsak;
Geçmişte yapılan yanlışların bedeli bugün suskunlukla ödeniyor.
Peki kimin yanlışları?
Sadece Mesut Hoşcan mı?
Daha düne kadar Ünal suçluydu?
Şimdi ne oldu?
Bugün Hoşcan'ı yerden yere vuranların geçmişte hiç hatası yok muydu?
Biz Eskişehirsporlular neden hep aynı senaryoyu izlemeye mecbur bırakılıyoruz?
***
Öyle bir hava yaratıldı ki!
Yine borç batağına saplanmış bir kulüp...
Yine herkese el açacak duruma getirilmiş bir yönetim!
Peki ama böyle bir intiba bırakanlara hangi kaliteli futbolcu gelir?
Bu ortamda Halil Ünal'ı şampiyonluktan başka bir şey kurtaramayacağına göre, daha güçlü bir takım kurması gerekliliği bir önceliktir.
Birçok isim konuşuluyor, yazılıp çiziliyor da, ben imza atılmadan hiçbir transfere inanmam.
Bu yalan şehrinde!...
***
Ramazan ayında bile insanları birbirine düşürmenin bütün hallerini görüyoruz.
Azalan kaliteyi... Azalmayan nefreti...
Konuşan kurşunları.
Taraftarın yayınladığı bildirileri...
Yağmalanan duyguları!
Düşündüm de hangi taraftar, takımı için bu denli kendini öne atmaya mecbur bırakılabilirdi?
Bugün kendini paralayanlar, yarın yönetimin yapacağı hatalardan nasibini alır mı?
Artık kullanılmasın bu insanların duyguları... Yağmalanmasın bu renklerin sevdalıları!
***
Ellerinin kiriyle Eskişehirspor'u temize çıkarmaya ve kendilerini suçsuz göstermeye çalışanları izliyorum.
Kimse önce kendi üzerinde ki kiri temizlemeye çalışmıyor.
Bizim bu yazdıklarımızda Eskişehirspor'da ki çaresizliğin bayrama isyanı oluyor.
***
Bu mübarek günlerde görüyoruz ki değerleri çalanlar çoğaldıkça, kapıları çalanlar kalmadı.
Çalınan kapıları açanlar da!
Bencilliğimizi anlatacak şeyler o kadar çoğaldı ki.
Sporda geçmişin nefretiyle insanlar birbirinden koparıldı.
Bilinip de söylenmeyen bir sözcük oldu "sevgi!"
Olan kime oldu. Herkesin çıkar kapısına dönen tabi ki Eskişehirspor'a...
***
Alt yapıda ki gençlerin hakkını yemeyi bilmeyi bayram sayanlar oldu.
Nasılsa haram helal sayılıyordu artık!
Zaten önce haramın ayıplanacak bir şey olmadığı bir düzen yaratıldı.
Sonra bir baktık ki; bu Ramazan'da görkemli iftar sofraları moda oldu.
Parayı kolay kazananlar için akşam yemekleri zengin mönülerle süslendi.
Hakkı olduğu halde görev paralarını çalışanına vermeyenler, iftar yemeği düzenledi.
Hakkı olduğu halde antrenörlerine eşofman dağıtmayanlar, basına eşofman dağıttı.
Her şey gösterişe dayandı anlayacağınız!
Arsızlığın çemberi genişledi.
İftar tiyatrosu haline gelen bu düzende bayram öncesi hakkı olanı alamayanların çaresizliğine bakmanın lüzumu kalmadı.
Ne kaldı?
Yine garibanlığın sefaletini ve dertlerini bölüşen insanlar.
Ama onların duaya açılan elleri asla harama açılmadı!
***
Oysa orucun anlamında maneviyat vardır.
Sadece açlık değildir oruç.
Yanlıştan dönmektir.
En büyük tövbedir...
Ve hatta tokun dahi halinden anlamaktır.
Tevazu gerektirir. Sükseden kaçmak gerekir.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı olanı yemek ve yedirmek değil!
***
Dünya sahnesinde söylenmiş en anlamlı sözlerden biridir. "Bizler aç gözlüleri doyuramadığımız için yoksullar aç kaldı."
Spor da, siyasette ve hatta her yerde Eskişehir'de ki gerçek de budur!
Ne acı değil mi?
İftar sofralarına yardıma muhtaç sporcuları davet etmesi gereken idareciler.
Acaba gösteriş için eşofman dağıtmak yerine bir sporcuya ramazan erzakı dağıtmayı düşündü mü?
Ya da kaç tane yardıma muhtaç sporcu giydirildi?
Kendilerine destek veren, kendilerine el verenleri iftar sofralarına davet ederek yeni bir dünya yarattılar.
Bundan daha acımasızca nasıl işlenebilirdi?
İftar cinayetleri!..
***
İşte tam da bu noktada çocukları ve gençleri düşünen var mı sorusu geliyor aklımıza!
Herkesin dilinde pelesenk olmuş bilmem ne kadar sporcu sayısı!
Peki; bu yavruların geleceği için bir plan ve proje var mı?
Herkes spor yapsın!
Tamam!
Yapsın da kendileri için mi, sizin düzeninizin devamlılığı için mi?
***
Yolun sonu karanlık, üç günlük bayramda yarımızın teminatı çocuklarımıza aydınlık bir masal sunabilir miyiz diye düşündüm?
O kadar çoklar ki.
O kadar yoklar ki!
Koşar adım kötülükleri büyütmeye gidiyorlar.
Onların suçu yok!
Suç biz büyüklerin!
Suç bizlere yön verenlerin!
Suyunu değiştirmediğiniz çiçeklerin yaşama şansı var mıdır ki, bu çocukların olsun!
***
İşte bu yüzden bayramda sevinç de var, hüzün de.
Benimki uyarı yazısıydı.
Şeker niyetine!
Çünkü erişilmesi mümkün olmayan geçmiş zamanları seyrederken, şimdiki zamanın gerçeklerine bakıyorum.
Her bayram iyi kalpli insanları yağmalamaya yetecek kadar kötü kalpli insanların varlığını da görüyorum.
Onlara ben "bayram çıkarcısı" diyorum.
Yarın bayram...
Ramazan'ın hürmetine sonunu bağlıyorum.
***
Öleceğini bilen tek canlıdır insan.
Bunu bile inkar ederek yaşar!
Ama hiç olmazsa bayramlarda kendini sınasın insanlar.
Sadece birazcık aynaya bakıp, vicdan muhasebesi yapıp!
Ve hala vicdanlar rahatsa eğer, tüm hayatı bayram tadında yaşamaya devam etsinler...
(Ramazan bayramı, vicdanında bayram havası yaşayanlara hayırlara vesile olsun)

Önceki ve Sonraki Yazılar
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK Arşivi