1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Belki biraz sadistçe bulacaksınız ama...

Şu sıralar bir kısa film dolaşıyor İnternette.
Film,havalanmış bir uçakta geçiyor.
Yolculuk sırasında,orta yaşlı ve ukela tavırlı yolcu, yanında oturan genç ve alımlı bayana laf atıp,sohbet başlatıyor.
Ne iş yaptığını soruyor alımlı bayana önce.
-Modelim" cevabı verdiğinde de, "Anlamalıydım zaten" diye bir jest yapıyor kendince.
Bu kez model olduğunu söyleyen alımlı bayan soruyor "Siz ne iş yapıyorsunuz?" Diye orta yaşlı adama.
Adam"Klasik müzik eleştirmeniyim" cevabı veriyor.
Kadın"Benim eski sevgilim de klasik müzikle uğraşırdı. Fakat çok önemli bir sınavı geçemedi. Bırakmak zorunda kaldı.O haksızlığa uğradığını,iyi bir müzisyen olduğunu söylerdi hep" deyince,adam ismini soruyor eski sevgilisinin "Tanır mıyım acaba?"düşüncesiyle.
"Marcello" diyor kadın,eski sevgilisinin soy ismini de söyleyerek.
Adam: "Nasıl unuturum bu ismi. Son derece kötü bir müzisyendi. Sınavına ben girdim. O'nu o sınavdan geçiremez,kendisini dinleyenlere böyle bir kötülük yapamazdım." Derken,arka koltukta oturan orta yaşlı bir bayan karışıyor söze:
-Afedersiniz. İstemeden kulak misafiri oldum konuşmalarınıza. Aynı kişiden bahsediyorsunuz ve ben de o ismi çok iyi tanıyorum. O'nun hocasıydım. Son derece başarısız bir öğrenciydi ve benim burnumdan getirdi. Hiç sevmedim kendisini. Zekası falan olmayan bir insandı. O yüzden hiç de yardımcı olmadım kendisine. Bunun için de hiç pişman değilim" diyor.
Adam,genç kadına "Hala birlikte misin?" diye soruyor.
Model olan kadın"Hayır" diyor."Ayrıldık. Kendisini bir pilotla aldattığımı öğrenince,terk etti beni"cevabını veriyor.
Üçlü konuşmalara tanık olan uçağın hostesi, son derece endişeli bir vaziyette söze giriyor.
-"Bahsettiğiniz isimi çok iyi tanıyorum. Zira o kişi bu uçağın kabin amiridir. Uçak havalanınca pilot kabinine elinde kahvelerle girdi. Kapıyı da arkadan kilitlemiş. Pilotlardan haber alamıyoruz. Galiba kahvelerde uyutan bir madde vardı." Diye feryat ederken, bir anda arka koltukta oturan bir başka adam, kendisinin sözü edilen kişinin psikoloğu olduğunu, bir başkası, arkadaşı, bir başkası da patronu olduğunu söylüyor.
Uçağın içindeki yolcuların tümü, bir şekilde Marcello'yu tanıyor.
Üstelik, hiç biri uçak biletini kendisi almamış.
Bir şekilde, değişik nedenlerle hepsine Marcello tarafından ve değişik kanallar vasıtasıyla uçak biletleri gönderilmiş ve hepsi aynı uçakta bir şekilde toplanmış.
Belli ki Marcello, kendisine hayatı zehir edenlerden intikam almak için müthiş bir plan devreye sokmuş.
Tüm bunlar ortaya çıkarken, bir anda uçak sarsılmaya ve düşmeye başlıyor.
O sırada, Marcello'nun Psikoloğu, kilitli pilot kabininin kapısını yumruklayıp, bir yandan da "Ne olur bize bunu yapma. Aslında senin yaşadıklarının tek sorumlusu annen ve baban. Onların baskısı sonucu başına bunlar geldi. İnsanlarla ilişkilerinin sağlıksız sonuçlanmasının tek nedeni onlar" diye bağırdığı sırada uçak tam da, bahçelerinde kahvaltı yapan ve Marcello'nun anne ve babası olduğu anlaşılan yaşlı karı-koca'nın üzerine düştüğü sırada kısa film sona eriyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse...
Her ne kadar film de olsa,insan izlediğinde,yaşamımızı zindan eden, yaşamımızı çile haline getiren, başta siyasetçiler ve yöneticiler olmak üzere herkesi bir uçağın içine tıkası gelmiyor değil hani.
Biraz sadisçe bir düşünce ama...
Yaptıkları ve yapmadıklarıyla yaşamı zindan edenler resmen, bizleri çoğu zaman, o psikolojiye sokuyorlar.

***********************************

Yerli uçağı biz mi yapacaktık?

Bugün TBMM'nin başkanlığını yapan eski Milli Savunma Bakanı Eskişehir'e geldiğinde bir laf atmıştı ortaya...
Hepimiz, biraz argo olacak ama, biz dahil Sazan gibi atlamıştık üzerine.
Ne demişti o günün Milli Savunma Bakanı;
-"Türkiye'nin üreteceği ilk yerli uçak Eskişehir'de yapılabilir" demişti hatırladınız mı?
Dikkat edin...
-"Eskişehir'de yapılır" dememişti.
Hatta...
Konuşmasının satır aralarında;
-"Bu işte Ankara ile Eskişehir yarışabilir" cümleleri de vardı.
Bu bile heyecanlandırdı ister istemez Eskişehir'i.
Düşünsenize, ilk yerli uçak yapılacak ve bu uçağın üretim yeri Eskişehir olacaktı.
Tut Eskişehir'i tutabilirsen.
İnsan gücüyle, yaratacağı katma değeriyle, yan sanayisiyle bırakın Eskişehir'in bugününü kurtarmasını.
Yüz yılını kurtaracak bir yatırım olacaktı bu.
Ancak...
Şu bir gerçek ki, bunu Eskişehir'e yedirmezler diye düşünmüştük.
"Tıpkı bugüne kadar yaptıkları gibi Eskişehir'i "es" geçerler" diye tahmin ediyorduk
Eskişehir'de altyapı varmış, Eskişehir öteden beri Havacılık kentiymiş, ilk yerli uçak üretimi için Eskişehir'den daha mükemmel bir yer daha olamazmış...
Bunlar doğru tespitlerdi ama...
Sonuçta hepsi birer hikayeden ibaretti.

Şmdi...
Türkiye ilk yerli uçağını üretecek.
Mutlaka, ülke sınırları içinde bir üretim yeri belirlenecek.
Gerçekten de, ilk yerli uçağın üretilebileceği en uygun kentlerin başında geliyor Eskişehir.
Ancak...
İlk yerli uçağın üretileceği şehrin hangisi olacağı kararı, her zaman olduğu gibi siyasi otorite tarafından verilecek.
Bu da Eskişehir olarak bizim, yıllardan bu yana etkili olamadığımız bir alan.
O yüzden şansımız yok gibi.
Kısacası...
Yeter ki siyaset istesin, ilk yerli Uçak üretim yatırımı, hiçbir avantajı olmayan illere, hatta ilçelere bile kurulabilir.
Yani...
Siyaset istesin, Uçak üreten fabrikalar köyün merasına kurulsa, kimse çıkıp "Bunu buraya niçin yaptın?" demez...
Eskişehir de, her defasında olduğu gibi avucunu yalayabilir.
Yukarıda da söyledik.
Eski Milli Savunma Bakanının sarf ettiği sözler, Eskişehir'deki herkesi heyecanlandırdı.
Sonucunu düşünmeden bir refleksle sevindik.
Gerçeği şimdilerde daha iyi görüyoruz...
Ve anlıyoruz ki, üretim yerinin neresi olacağına siyasi irade karar verecekse, bu yatırımı da Eskişehir'e öyle kolay yedirmezler.
Çünkü; bu güne kadar hiç yedirmediler... "

*********************************

O Ağaçlar mutlaka kesilmeli...

Başlığa bakıp da "Bu nasıl kafa ki, ağaç kesilmesi isteniyor" falan diye düşünmeyin.
Önce bir diyeceklerimizi dinleyin ne olur.
Bir dostumuzdan bir telefon aldık.
Odunpazarı Belediyesine ait Regülatör mevkiinde bulunan "Seramik Parkı" içindeki ağaçlara bir haller olduğunu söylüyordu.
Ertesi gün gidip baktık.
Sahiden de,50'ye yakın büyük çam ağacı resmen kurumuş.
Dahası.
Bir o kadar ağaç da kurumaya resmen yüz tutmuş.
Hemen Odunpazarı Başkan yardımcısı Erdal Caferoğlu'nu aradık.
Durumu anlattık.
-"Hemen gidip bakacağım" dedi.
Dediğini de yapmış.
Park Bahçeler yetkilileriyle gitmiş parka. Anlattıklarımızı gözleriyle görmüş.
Sağolsun döndü sonra telefonla.
Bir böcek türü neden olmuş bu işe.
Caferoğlu"Bir bölüm ağacı kesmekten başka yapılabilecek hiç bir şey yok. İlaçlama ile ancak bir yere kadar başarı sağlanıyor. Yani, ilaçlama ile ancak ilerleme yavaşlıyor. Sıkıntıyı ortadan kaldırabilmek için bazı ağaçların tamamen kesilmesi lazım" dedi.
O yüzden...
Birkaç gün içinde, sözünü ettiğimiz yerde ağaç kesildiğini duyarsanız,tepki vermeyin,kızmayın.
Zira...
Kesilecek ağaçlar,diğer ağaçlerin kurtuluşu olacak

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi