1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Ben olsam var ya...

-Ben bu kentin valisi olsaydım, araç trafiğine kapalı İki Eylül Caddesi üzerinde gezerken önüme çıkan resmi araçları durdurup “Evladım buraya nasıl girdin? Hele bir anlat bakalım?” diye sorardım.
-Ben belediye Başkanı olsaydım, gezdiğim sırada inşaatların bozup da yapmadığı kaldırımlara ayağım takıldığında “çağırın şu binanın müteahhidini bakayım yanıma” diye talimat verirdim.
-Ben bu kentin Zabıta Müdürü olsaydım, gezerken esnafın kaldırım üzerine koyduğu buzdolabı, dondurma dolabı ve diğer malzemelerin yayalar için ayrılan yere niçin konulduğunu? Yayaların hakkının niçin gasp edildiğinin hesabını sorardım.
-Ben bu kentin Trafik müdürü olsaydım, gezerken yolun tersiden gelip bir de yolun ortasına bıraktığı aracından saatlerce mal indiren ve bu arada trafiği de allak bullak edenleri perişan ederdim.
-Ben bu şehirde zabıta memuru falan olsaydım, gezerken her ağaçta bir bisikletin kilitli olmasının garip bir durum olduğunu fark ederdim.
-Ben trafik polisi olsaydım, kırmızı ışık yanmasına rağmen geçmeye çalışan ve bu yüzden de yan yollardaki araçların çıkışını kapatan, böylelikle trafiğin içine eden araç şoförlerinin canına okurdum.
-Ben bu şehrin çevre müdürü olsaydım, şehri zaman zaman kokuttuğu yetmiyormuş gibi şimdi de toza boğan Şeker fabrikasını bir ziyaret ederdim.
Dediğim gibi…
Eğer ben bu görevlerde olsaydım, gerçekten de bu söylediklerimi yapardım…
Peki…
Bu şehirde yaşayan hemen herkesin şikayet ettiği ve benim de “yapardım” dediğim şeyler niçin yapılmıyor?
Demek ki, bunu yapacak olanlar bu şehirde yeterince gezmiyor…
Gezmediği için…
Kaldırım üzerine konulan dondurma dolaplarına takılan gömlekleri yırtılmıyor…
Ağaçlara kilitlenen bisikletlere kol ve bacakları çarpmıyor.
İnşaatların bozup da yapmadığı kaldırımlar yüzünden, ayakları yere takılıp düşmüyor.
Trafikte dakikalarca mal indiren araçları beklemek zorunda kalmıyor.
Kokuyu duymuyor, tozu görmüyor…
Eeeee.
öyle olunca da böyle oluyor…


.....


“Onlar kendini bilir” diyor kısaca…


Erdoğan grup toplantısında konuşuyor…
Konuşması içinde seçimler öncesi AKP teşkilatına bir de göndermesi var…
“Davaya zarar veren kardeşlerimizi de uyarıyoruz. Biz uyarmadan adım atsınlar. Artık bedeli ödenemeyecek yanlışlara tahammülümüz yok”
Bu şu demek?
-“Teşkilatlarda görevli olup, başarısız olan ya da işgal ettikleri koltuklarda yaptıkları davranış ve hareketlerle, partiyi zor durumda bırakanlar biz söylemeden istifalarını versinler.”

Hatta…
Erdoğan’ın bu sözleri…
-“Onlar kendilerini zaten çok iyi biliyorlar. O yüzden, biz istifalarını istemden onlar kendiliğinden istifalarını verip, kendilerinden daha iyi yöneticilerin gelmesinin yolunu açsınlar” anlamına geliyor.
Yukarıda da söyledik…
Erdoğan’ın teşkilatlara yönelik olarak söylediği “Teşkilatlarda görevli olup, başarısız olan ya da işgal ettikleri koltuklarda yaptıkları davranış ve hareketlerle, partiyi zor durumda bırakanlar biz söylemeden istifalarını versinler.” Sözleri bir ön uyarı…
Bu uyarıdan kendilerine pay çıkartan olur mu bilemiyoruz.
Bu uyarı üzerine “Bu laflar beni de ilgilendiriyor” deyip, görevlerinden istifa eden olur mu?
Onu da bilemiyoruz…
Bildiğimiz…
önümüzdeki süreçte istifalarını vermek zorunda kalacakların, bu uyarıyı dikkate almayanlar olcağı kesin gibi…


.....


Vatandaş ilk önüne geleni
ya da canının istediğini suçlar…


Vatandaş, hangi kurumun ne iş yaptığıyla pek ilgilenmez.

O yüzden…
Aklına gelen ilk ismi, aklına gelen ilk kurumu anında suçlar.
Bazen tam tersine…
Yapılanla hiçbir alakası olmadığı halde, bazı isimleri ve kurumları yere göğe sığdıramaz.
En çok da, yapılan veya yapılmayan hizmetler eleştirilip, övülürken çıkar bu ortaya.
Gerçekten çok rastlarız bu tür haksız eleştiri ve övgülere.
örneğin, kapısının önünden çöpler alınmadığı için Büyükşehir Belediyesi topa tutulur.
Ya da…
18 Metreden fazla genişliğe sahip caddeler Büyükşehir’in uhdesinde olmasına rağmen, bu Cadde ile ilgili olumsuzlukların eleştirisi, direkt olarak İlçe Belediyesine yönelir.
Yine örnek vermek gerekirse…
çoğu kişi, çevreyolunun karşılıklı üç şeride çıkartılmasını Büyükşehir belediyesinin yaptığını zanneder. Halbuki hükümet imkanlarıyla yapılmıştır.
öte yandan…
Demiryolunun yer altına alınma projesinin de Belediye tarafından yürütüldüğünü zanneder. Halbuki bu proje de Hükümet imkanlarıyla yapılan bir projedir
Kısacacı…
Şehirde yaşayan pek çok kişi, kurumların görev paylaşımından haberdar bile değildir.
Durum böyle olunca…
Yaşadığı olumsuzlukların bedelini çoğu zaman hak etmediği kurum ve kişiye yüklediği gibi, Olumlu işlerin payesini de çoğu zaman hak etmediği kurum ve kişiye verir.
Netice itibarıyla…
Şehirde yaşayan çoğu insan neyin ne olduğunu pek bilmez.
Anlatmak istediğinizde ise, bilmek ve anlamak istiyor gibi de görünmez.
Aklına ilk gelen kişi ve kurumu suçlar ya da över…
çünkü yaşadığı bir olumsuzluk vardır ve bu olumsuzluğun da sorumlusu, kafasında ki ilk kişi ya da kurumun ta kendisidir…
Siyası görüş de bunda son derece etkilidir.

O yüzden…
Haksız yere suçlanan çok kurum vardır hiç alakası olmamasına rağmen.
bunun yanı sıra…
Alakası bile olmamasına rağmen övgüler alan kurum da.


.....


Biraz da gülmek lazım


Bir adam sabah yürürken ilginç bir cenaze kafilesi farkeder. önde giden köpekli bir adam, arkasında bir tabut ve 10 metre arkadan gelen bir başka tabut ve tek sıra olmuş yaklaşık 200 adam.
Tuhafına gider. Kafilenin başındaki adam kuşkusuz cenazenin sahibidir, yanına yaklaşır ve sorar;
-Beyefendi, bu üzüntülü gününüzde hatırlatmak istemem ama ölenler neyiniz oluyor?
Adam yanıtlar:
- öndeki karım arkadakide kayınvalidem.
- Vah vah başınız sağolsun. Nasıl oldu?
- Köpeğim karıma saldırıp öldürmüş. Kayınvalidemde karıma yardıma gelmiş onu da öldürmüş.
Adam biraz düşündükten sonra sorar;
- Beyefendi köpeğinizi ödünç alabilir miyim?
- Sıraya geç!

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi