1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Benim sahne yaşım çoktan geçti...

Yer; Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür sarayı.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın yeni sahneye koyduğu "Özgürlüğün Bedeli" isimli oyunun galası var.
Salon bir hayli kalabalık.
Oyun; ihtilalci liderin yerini,6 masum insanın gözü önünde öldürülmesine rağmen söylemeyen bir İspanyol subayının direncinden almış.
Genç subay, sokaktan toplanan 6 masum insanın sırayla gözleri önünde öldürülmesine rağmen söylemiyor İhtilalci liderin yerini.
Çünkü onun kaçabilmesi, ülkenin çektiği acı, işkence ve ızdırabı sonlandırabilecek son bir umut.
Direniyor sonuna kadar.
Yerini söylese var olan son umut da yok olacak.
Ve en son, ihtilalci lider Bolivar'ın başlattığı isyan haberi gelmesiyle birlikte, genç subay da öldürülüyor.
Ve ölürken söylediği son kelime ise şu oluyor;
-"Umut insanlığın şansıdır ve ne pahasına olursa olsun korunmalıdır.
Sahnede ışıkların sönmesiyle birlikte büyük bir alkış kopuyor salonda.
Rol alan tüm oyuncular tek tek geliyorlar selam için.
Uzun uzadıya sürüyor alkışlar.
Sonuna kadar hak ediyorlar alkışı.
Arkadaşları adına sözcülüğü yapan genç oyuncu, emeği geçenleri anons ediyor tek tek.
Işıkçısından, yönetmenine kadar.
Son olarak da;
-"Bu yıl Şehir Tiyatroları olarak 12 nci yılımızı kutluyoruz. Bize ve Eskişehir'e bu imkanı kazandıran birini davet ediyorum sahneye" diye sözlerini tamamlayıp Yılmaz Büyükerşen'i çağırıyor sahneye.

BENİ BİR DAHA SAHNEYE ÇAĞIRMAYIN

Büyükerşen, alkışlar arasında çıkıyor sahneye.
Önce, tüm oyunculara hitaben "Mükemmel oynadınız" diyor.
Ardından da...
-"Ama size şunu söyleyeceğim. Her galada beni davet ediyorsunuz. Benim sahneye çıkma yaşım geçti. Beni artık çağırmayın" tembihinde bulunuyor.
Sonrasında ise Eskişehir'in Tiyatro tarihini özetliyor Büyükerşen...
58'li yıllarda zamanın valisi ve aynı zamanda Belediye Başkanlığını yapan zat'ın, dönemin ünlü Tiyatrocuları Muhsin Ertuğrul ve Haldun Taner'i Eskişehir'e davet ederek onlardan bir rapor aldığını, araya 60 ihtilalinin girdiğini, 63 yılında ilk Belediye Tiyatrosunun Eskişehir'de kurulduğunu, 3 yıl sonra ise Belediye binasının yanıp, tiyatro salonunun yeniden Belediye Meclis salonu haline getirildiğini söyleyip;
-"Aslında Eskişehir'in tiyatro ile tanışıklığının 50 nci yılını kutluyoruz" diyor.
Büyükerşen'in sahneden inmeden öncesi son sözleri ise, Büyükşehir belediyesi Şehir tiyatroları ile ilgili şu sözler oluyor;
-"Bu yıl 12 nci kuruluş yılınızı kutluyorsunuz. Hiç korkmayın. Eskişehirliler bu Tiyatronun sahibidir ve bu tiyatro sonsuza kadar yaşayacaktır"
.............
O artık resmen CHP'li...
Hasan Atak, Harb iş Sendikasının Eskişehir şube başkanı.
Oldukça genç yaşta sendika başkanı oldu Hasan Atak.
Siyasi görüş itibarıyla Sosyaldemokrat olduğu da biliniyordu.
Hasan Atak, Sosyaldemokratlığını dün CHP ye resmen üye olarak perçinlemiş.
Yakasına CHP nin 6 Ok amblemli rozetini takarak, resmen CHP nin bir üyesi olmuş.
Harb iş sendikası şube Başkanı Hasan Atak'ın yakasına CHP rozetini ise, partinin Eskişehir milletvekili Kazım Kurt düzenlenen küçük bir törenle takmış.
............

Tepebaşı Belediye binasının cephesi...
Açılım ve müzakere süreçlerinin ülke gündemini işgal ettiği şu günlerde, Tepebaşı Belediyesi binası cephesinde önemli bir değişiklik olmuş.
Belediye hizmet binasının yan duvarı, ışıklı Türk bayrağı, Atatürk ve Türkiye haritası ile kaplanmış.
Özellikle hava karardıktan sonra uzak mesafelerden bile fark edilebilen cephede ki bu değişim adeta bir mesaj niteliğinde.
Söylenilenlere bakılırsa, Belediye binası cephesinde yaratılan bu tablo, daha da genişleyecek.
Zira...
Türk Bayrağı, Atatürk portresi ve Türkiye Haritasından oluşan cepheye, bir de "Ne Mutlu Türküm Diyene" yazısı ilave edilecek.
.........
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Bir işadamı birkaç gün önce sekreterini kovmuştu, yeni bir sekreter aramaktaydı. Bir arkadaşı, sekreterini neden kovduğunu sorunca anlatmaya başladı:
- İki hafta önce 48. yaş günümdü ve o sabah kendimi çok keyifsiz hissediyordum. Kahvaltı sırasında karımın doğum günümü kutlamasını ve hediyemi vermesini bekliyordum. Ancak o bana bir günaydın bile demedi. Karım unutmuşsa da çocuklarım hatırlar diye içimden geçirdim fakat onlar da tek bir söz etmediler. Ofisime girdiğimde Jessica, "Günaydın Patron, doğum gününüz kutlu olsun" dedi. En azından birinin hatırlıyor olması beni memnun etmişti. Öğlen yemek zamanı geldiğinde Jessica kapıya vurdu ve "Dışarıda hava çok güzel ve bugün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben" diyerek beni davet etti. "Bütün gün duyduğum en güzel şey bu. Haydi gidelim" dedim. Yemeğe çıktık. Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehir dışında özel bir lokantaya gittik. İki martini içtik ve yemekten sonsuz zevk aldık. İşyerine dönerken, "Hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi? diye sordu. "Hayır, sanırım gerekmiyor" diye yanıtladım. "Benim evime gidelim ve size bir martini daha ikram edeyim" dedi. Evine gittik. Başka bir martininin daha tadını çıkardık ve Jessica dedi ki "Patron, izninizle, yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim." Ona memnuniyetle izin verdim. Yatak odasına gitti ve 5 dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından karım ve çocuklarım geliyordu. Hepsi "İyi ki doğdun" şarkısını söylüyorlardı ve ben orada üstümde sadece çoraplarımla oturuyordum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi