7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

BERGÜZAR ŞAİRİ: BURHANETTİN ÇİL


Estesizm ; gerçeklik ve yarar kaygılarından sıyrılarak bir sanat veya felsefe konusunu salt güzelliği için sevme kuramı, güzel duyuculuk anlamında bir sanat anlayışıdır. Burhanettin Çil'in şiirlerine çok uygun düşen bir terimdir. Zira Çil, şiirlerine konu olan temaları güzel duymakta, güzel işleyerek deyiş hâline getirmektedir.
Bu bakış açısıyla Burhanettin Çil'in şiirlerini yeniden okumaya başladım. Bu okuyuş, bana yeni kapılar açarken, ruhum, öte duygusuna kavuştu. Her şiirde; yeni betimlemelere , edebi sanatlara rastlamak gönlümü kanatlandırdı. Burhanettin Çil'e halk ozanı demeyi çok isterdim. Lakin onun yazdıklarına bakınca ruhta halk ozanı, içerik ve şekilde şair olduğuna hükmettim. O, bize bazen ıssız yaylalardan kekik kokuları getirirken bazen de şehrin kalabalık caddelerinden ince duyuşlar taşımaktadır. Türkmen ellerinin ağır ağır gitmesi, kalkıp göç etmesini yayla kültürünün zengin folklor malzemesini şiirine katarak verir. İçinden kınalı keklikler kanatlanır. Yaylacılık bir hayat biçimidir.
'' Sevdadır, vefadır bizim yaylalar,
Bir ömür, sefadır bizim yaylalar,
Canlara şifadır bizim yaylalar,
Sevgisi, neşesi oğul balından.''
Yaylalarda, güzellikler ve güzeler vardır.
''Yaylanın güzel gelini,
Saçların döver belini,
Bergüzar versen telini, ''
Burhanettin Çil'in şiiri; yaylada yazıda bir göç çığlığıdır, mayası naralarla yoğrulmuş. alnı akıtmalı tayların kişnemesi, karagöz kuzuların melemesi, bozca potukların bozulaması ile çiğdem kokulu dağ rüzgârlarının uğultularının Türkmence söylenmesidir . Şair; aşiretini, soyunu söylerken ünlü halk ozanları Karacaoğlan ve Dadaloğlu gibi gururludur. Ancak onda Dadaloğlu'nun kavgacı yapısından çok, Karacaoğlan'nın güzeli ve güzellikleri öven edası görülür.
''Anadolu Türkmen'idir aslımız,
Harzemşah'tan beri gelir neslimiz,
Yan yanadır neşelimiz, yaşlımız,
Çil Yusuf dedemiz, oba beyimiz.

Bir başkadır baharımız, yazımız,
Bülbülüz biz, goncayadır nazımız,
Hızma takar gelimiz, kızımız,
Potuklular lakabımız, soyumuz.''
Onun şiirinde yoksul sevdaların üstüne çisil çisil iner yağmur,Sarar bir anne merhametiyle nasır aralarını. O, Anadolu toprağı gibi cömert ve vefalıdır.
Sırlarını içinde saklamasını bilir, tövbelidir, sevgisinde vericidir :
''Alma günahımı, etme intizar,
Mühür gözlerine değmesin nazar,
Bozdurma tövbemi dirliğin azar,
Bir top saçın kaldı bana bergüzar.''
Aşağıdaki dörtlükte Türkmenlerin yayla göçlerini anlatan Çil, aşiret ozanlarıyla üslup ve duygu olarak aynileşir.
''Göç önünde giden sarı mayalar,
Acep gerçek olsa n'olur rüyalar,
Ses vermiyor gayrı ıssız kayalar,
Aşar gider suna boylu nazlı yâr.

Kelep kelep olmuş yârin saçları,
Hilallenmiş siyah zülfün uçları,
Oymak oymak iner ilin göçleri,
Aşar gider suna boylu nazlı yâr.''

İlhamını asırlık bekleyişlerden alır, tabiatın sesidir, boran uğultusudur, sel gürleyişidir.
''Ilgıt ılgıt erir karlı tepeler,
Gürül gürül akar şimdi dereler,
Turnalar süzülür, yeşilbaş iner,
Şimşek nazlı çakar bahar gelince.''
Çil'in, şiirleri Oğuz'un duygu yumağıdır, söylendiğinde ağlatan, duyulduğunda sızlatan. Aşkını söyleyemeyecek kadar utangaç, inkara yönelmeyecek kadar edepli, acısını yüreğine gömecek kadar erdemli olan kavruk insanların iniltisidir.
'' Mutluluk dilerim metin ol gülüm,
Açmam sırlasını olsa da ölüm,
Hasretinden perişandır ahvalim,
Selamını bekliyorum nur tanem.''
Ümitlerine ayaz değen insanın sızısını içine ılgıt ılgıt akıtmasıdır. Metruk evlerin hicranı, gurbetlerin ağıtıdır. Dayanılmaz hasretlerin, zamansız gidişlerin hüzünlü sesidir. Kederle yoğrulmuş gözyaşıdır .
''Bu gün mezarına geldim can bacım,
Issız kaldı yurdun, kan ağlar içim,
Resmine baktıkça katlanır acım,
Issız kaldı yurdun, kan ağlar içim.''
Burhanettin Çil; memleketi Emirdağ'ın sosyal ve kültürel hayatını dile getirirken, şehir yaşantısını da dillendirmekten geri kalmaz. Bu yüzden Şair, kendini yerellikten uzak tutar. Ancak her yazıcı da görüleceği gibi, geçmişe özlemle bakar. Yayla, göç, sevda, hayvancılık, töre, aile bağı gibi pek çok konu estetik unsurlar kullanılarak şiirleştirilir. Çil'in şiirinde kin, öfke bulunmaz. Onun dili sade, anlaşılır, sevecen ve yumuşaktır . Hayata iyilik ve güzell,ik penceresinden bakan Şair, en yoğun duygularını ve acılarını içine gömmesini bilir, şikayet etmez, bağırmaz, olayları tevekkülle karşılar. Çil'in bu anlayışını her şiirinde görmek mümkündür :
'' Mutlu olduk, güldük, yeşerdik bağda,
Mücadele verdik, ovada, dağda,
Ruhların vuslata erdiği çağda,
Vefalı dost gibi sorarsın beni.''
Burhanettin Çil, dini konularda tasavvufa yaklaşmakla beraber sade bir inanışa sahiptir:
'' Huşuyla bekledim vakt-i ezanı,
Unutmadım kurulacak mizanı,
Rabbim ıslah etsin dirlik bozanı,
Severim baharı, illâ hazanı.''
Çil, şiirlerinde halk Türkçesiyle aydın Türkçesini iç içe kullanır. Kelimeler yerli yerine konulurken okuyucuyu rahatsız edici zorlamalara itibar etmez. Şiirlerinde Batı kaynaklı söyleyişlere rastlanmazken Arapça ve Farsça kelimeler uygun yerlerde görülür. Yabancı kelimelere düşkünlüğü yoktur.
Çil, yetiştiği Emirdağ kültür ortamının zengin sözlü kültürünü şiirlerine yansıtır. Yörenin pek çok kültürel öğesi Şair tarafından sevilerek konu edilir. Kültür değişmesi sonucunda unutulmaya yüz tutmuş yerel kelimeler Onun şiirlerinde can bulur. Bunlardan bazıları; '' sövünmek, uğlamak, gezek, evcimen, delme, göğermek, güzlek...''tir.
Şiirlerinde sağlam bir hece tekniği kullanan Şair, daha çok 7'li ve 11'li hece ölçüsünü tercih eder. Nazım şekli olarak ise beyitler, üçlemeler, dörtlükleri kullanır. Bunun yanı sıra serbest şiirlerinde de ses ve anlam derinliği okuyucusunu sarıp sarmalar, duygu örtüşmesine götürür;
'' Göremedim seni istasyonda,
Hasretim yüreğimde, şarkıların dilimde.
Yoksun balkonda, cam önünde,
Yağmur var, ayaz var üşüyorum haberin var mı?''
Şirin ahenk öğelerinden olan aliterasyon ve asonansları ustalıkla kullanan Şair, şiirlerine ses derinliği kazandırır:
''Alma günahımı, etme intizar,
Mühür gözlerine değmesin nazar,
Bozdurma tövbemi dirliğin azar,
Bir top saçın kaldı bana bergüzar.'' Dörtlüğündeki ''z'' sesleriyle yapılan asonans aynı zamanda Şair'in yüreğindeki sızıyı da ifade etmektedir. Keza,
'' Nerede cumbalı ahşap konaklar,
Sarmaşıklar sarmış serin sokaklar,
Mis kokardı tandır damı, yunaklar,
Anılarda kaldı bizim sokaklar.'' Dörtlüğünün ikinci dizesindeki ''s'' sesleri aliterasyon olarak şiire ahenk vermektedir.
Burhanettin Çil; her geçen gün şiirini güzelleştirip zenginleştirmekte, kendisine armağan olarak verilen söz söyleme yeteneğini Türkçe'nin üstün ifade ediş gücüyle birleştirerek sonsuzluğa doğru yürümektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi