
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Beyhude çabalar bunlar...
AK parti'de:
-Nabi Avcı, Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı olduğu için önce Milletvekili, ardından da Bakan olabildiyse...
-Harun Karacan, aday adaylığı başvurusunda bulunmamasına rağmen yukarıdan gelen talimatla ikinci sıraya konulup, Milletvekili seçildiyse...
-Emine Nur Günay, Başbakan Davutoğlu'nun Ekonomi danışmanı olduğu için aday sıralamasında yer bulabildiyse...
Gelelim CHP'ye...
-Utku Çakırözer, Genel başkan Kılıçdaroğlu'nun isteği üzerine Eskişehir listesine girebildiyse.
-Cemal Okan Yüksel, Yılmaz Büyükerşen'in isteği ve ricası üzerine bu gün Milletvekili koltuğunda oturuyorsa...
-Kazım Kurt, yine Büyükerşen'in istekleri doğrultusunda önce Milletvekili, sonra Odunpazarı belediye başkanı olabildiyse...
-Sinan Özkar, parti içindeki belli bir grup istedi diye il başkanı olarak atanabiliyorsa...
-Yukarıda saydığımız isimlerin, bu gün oturdukları koltuğa ulaşma sürecinde ne parti üyelerinin ne de parti delegelerinin hiçbir payı yoksa...
-Bir yerlere gelip, koltuk sahibi olabilmek sadece Cumhurbaşkanına, Başbakan'a, Genel Başkan'a, Büyükşehir belediye Başkanına yakın olmaktan geçiyorsa...
-Bakan, milletvekili ve belediye Başkanı olmak için, sırf yukarıda saydığımız isimlerin bunu istemesi yetiyorsa...
-Parti üyelerinin ve delegelerinin, kimi milletvekili ve belediye başkanı görmek istediğinin artık hiçbir önemi kalmamış noktasına gelinmişse...
-Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genel başkan ve büyükşehir belediye başkanlarının tercihleri "sağlıklı" olurken, üyelerin ve delegelerin sürekli "Sağlıksız" olduğu bir durum yaşanıyorsa...
Ve bu anlattıklarımızın bundan sonra da bu şekilde süreceği açık seçik ortadaysa...
Gerçekten çok merak ediyoruz?
Hala bu iki partide delege seçimleri ve kongreler süreci ile ilgili millet birbirini niçin yiyor?
Niçin hala bu iki partide insanlar delege seçilebilmek ya da ilçe kongrelerini kazanmak için gecesini gündüzüne katıp, kıran kırana bir mücadele içine giriyor?
Hala niçin, aday belirlemesinde hiçbir etkisi ve katkısı olmayacak üye, delege, il ve ilçe başkanlıkları için insanlar birbirlerinin boğazına basar hale geliyor?
Sonunda Cumhurbaşkanı, başbakan, Genel başkan ve Belediye başkanının dediğinin olacağı gerçeği orta yerde dururken, niçin parti içinde beyhude çabalar sarf ediliyor?
**************************
İşte en büyük gurur budur...
-Kalabalık bir odanın ortasına getirip bir bebeği bırakın. Orada bulunan herkesin gözü ve dikkati o bebeğin üzerinde olur.
-Bebek, Dünyada karşılığı olmayan tek varlıktır. Değeri trilyonlarla dahi ölçülmez. Ben meslek hayatımda bu paraları seve seve verecek olmalarına rağmen bebek sahibi olamayan ve bu yüzden yaşamlarında büyük bir eksiklik duyan pek çok aile tanıdım. İşin acı tarafı, bu ailelerin pek çoğu tedavi olmaları halinde bebek sahibi olabilecekken, gereken tıbbi müdahale merkezlerinin olmaması nedeniyle zamanı kaçıran ve bebek sahibi olamayan ailelerdi.
-İşte bu yüzden, bundan böyle, çocukları olmayan fakat tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olabilecekken bu imkanı bulamayan ve dünyanın en güzel varlığına sahip olma imkanından mahrum kalan ailelere bu imkanı sağlama adına çaba ve enerji harcamaya karar verdim.
Bu sözleri bundan tam 22 yıl önce Prof Dr Hikmet Hassa'nın ağzından duymuştuk.
Söylediklerini ve tarihi bu kadar net hatırlıyoruz çünkü, Prof Dr Hikmet Hassa'dan bu sözleri duyduğumuzda oğlumuz doğmak üzereydi ve doktorumuz da bizzat kendisiydi.
Söylediğini yaptı Hikmet Hassa.
Tüp Bebek konusunda Türkiye'nin "otoriter" kabul edilen üç uzmanından biri oldu.
Yokluk ve imkansızlıklara rağmen, fedakarlığı ve çabayı işin içine katarak, Tıp Fakültesi bünyesinde bir Üreme Sağlığı Merkezi kurmayı başardı.
Binbir çaba ile oluşturulan bu merkezde dünyaya gelen ilk tüp bebekleri de daha dün gibi hatırlıyoruz
İşte o günden bu yana yüzlerce tüp bebek dünyaya geldi Üreme Sağlığı merkezinde.
Yüzlerce aile, karşılığı olmayan dünyanın o en güzel varlıklarına bu merkezde görmüş oldukları tedavi sonrasında kavuştu.
Önceki gün sözünü ettiğimiz merkezde dünyaya gelen tüp bebekler ile ailelerinin bir araya getirildiği güzel ve anlamlı bir programa katıldık.
Tahmin edeceğiniz gibi...
Görülmeye değer,mutluluğun yüzlere yansıdığı bir tablonun resmen orta yerinde bulduk kendimizi.
Ve katıldığımız bu programda çocuğu olmayan ailelere umut ve mutluluk kaynağı olan söz konusu merkeze, merkezi kuran ve can veren Prof Dr Hikmet Hassa'nın isminin verildiğini öğrendik.
Osmangazi Üniversitesi yönetimi güzel ve yerinde bir jest yapmış.
Hikmet Hassa'nın bu jesti sonuna kadar hak ettiğine inanıyoruz.
Öte yandan...
Bu jest ile Hikmet Hassa'nın 20 yılı aşkın çaba ve fedakarlığının karşılığını manevi olarak aldığına inanıp, yine sonuna kadar hak ettiği gururun en büyüğünü yaşadığını adımız gibi biliyoruz...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Osmangazi'nin 16 yılı...
Prof Dr Erdoğan Fıratlı...
Prof Dr Nejat Akgün...
Prof Dr Fazıl Tekin...
Prof Dr Hasan Gönen...
Saydığımız ilk üç isim, Osmangazi Üniversitesi'nin sırasıyla Rektörlüğünü yapmış isimler.
Hasan Gönen ise Üniversitenin halen Rektörlüğünü yapan isim.
Yani...
Her ismin 4'er yıl görev yaptığı hesap edildiğinde Üniversitenin 16 yılı var bu dört isim üzerinde.
Hasan Gönen'in dört yıl daha görev yapacağı hesap edildiğinde 20 yıl yapıyor.
Önceki gün Üniversitede gerçekleşen bir programda dört ismi yan yana oturken görünce yazmadan edemedik.
Zira...
Eskişehir'in gurur kaynağı kurumlarından biri olan Osmangazi Üniversitesi bu dört ismin yöneticiliğinde yükseldi ve yükselmeye de devam ediyor.
Anadolu Üniversitesi'nden ayrılıp nitelik kazandığı ilk yıllarda sadece Tıp Fakültesi hastanesi binasından ibaret olan Üniversite, bu gün araçla dolaşırken bile yorulacağınız bir kampüse sahip hale geldiyse, bu dört ismin katkısı kesinlikle yadsınamaz....