4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

BİLDİRİ ÇÖZÜM DEĞİL

Göktürk-2 uydusunun fırlatılması nedeniyle, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) düzenlenen törene katılan Başbakan Sayın ERDOĞAN' ın, öğrenciler tarafından protesto edilmesiyle başlayan tartışmada akademi tarihinde daha önce örneği görülmemiş bir bildiri yayınlandı.
Yayınlanan bildiride, "Bilimin üretilmesine zemin hazırlayan bir iktidar, tenkide değil takdire şayandır" denildi. Bildiriye Marmara Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi imza atmıştı.
Daha sonra da Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi ve Bingöl Üniversitesi gibi üniversiteler de ortak metne imza atarak, ya da kendi 'kınama bildirilerini' yayınlayarak, ODTÜ'ye tepki göstermişti.
Hacettepe Üniversitesinin de aralarında olduğu, 12 üniversitenin imzaladığı bir bildiri ile yaşanan şiddetten, öğrencileri sorumlu tuttular.
Peki, yaşanan olaylarda, öğrenciler olduğu kadar, üniversite yönetim ve öğretim üyelerinin, siyasi iktidarın veya güvenlik güçlerin de hiç mi sorumluluğu yok?
Elbette olaylar nasıl gerçekleşti, neler yaşandı en iyi yaşayanlar bilir. Ancak tek taraflı suçlamada bulunmak veya taraf olmak, ne iktidara ne de üniversitelere yakışır. Ülkenin ve üniversiteleri sorunları üzerinde açıklama yapmayan veya çözüm üretmeyen üniversitelerin, öğrencileri suçlamak gibi bir hakkı var mı?
Ayrıca iktidarı, muhalefetin ve Üniversitelerin asli görevi, sorun yaratmak değil, var olan veya oluşacak sorunlara çözüm bulmaktır. Bildiri yayınlayarak veya tepki göstermek en kolay yol olup, aczin de bir göstergesidir. Bilim yuvalarına yakışmayan, bir tavırdır.
Üniversitelerin, çözüm bekleyen hayati sorunları var. Üniversitelerde öğrencilerin, apolitikleştirmesi, bugün için en ciddi sorun. Bilim yuvası diye tabir edilen üniversitelerde, sorgulayıcı bir mantık yok. Örneğin 60 kişilik sınıflarda, ders görüldüğü söyleniyor ama kimse bunun bir sorun olduğunu düşünüp itiraz etmiyor
Öğrencilerin, dikkat çeken bir başka tespiti de üniversitelere açılan yaz okullarının paralı olması, kapatılan yurtlardan çıkan öğrencilerin, kiralık yer tutması ve öğrencilerin ev tutuğu mahallerin rant mahallesi haline dönüşmesidir. Bu durum, hem öğrencileri, hem de kirada oturan vatandaşları, güç durumda bırakıyor.
Öğrenciler, üniversitelerde şenlik yasağı olduğunu da söylüyorlar. Bunun diyorlar, mantıkla, akılla hiçbir bağı yok. Aslında bu valilik makamının verdiği bir kararını, özgürlüğün sınırlandırılması görüşündeler. Ayrıca da kişilerin, üstü ve çantaları aranabiliyor. Hukukta, temel bir ilke var, yönetmelikler tüzüklere, tüzükler kanunlara, kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Kanun ve Anayasa'da yer alan kavramlar gereği, bir kişinin üstünü arayabilmek için mahkemeden izni gerekir." diyorlar ama neden aradıklarını sorgulamadıkları gibi, "TERÖR" ve "ŞİDDET" denen belaları da unutuyorlar.
Elbette şiddetin ve öğrencilerin, arzu edilmeyen tavırlarının nedenleri var
Üniversitelerin ticaretleşmesi, yemekhanelerin ve yurtların yanında her şey çok pahalı olması karşısında, parası olmayan yoksul öğrencilerin, okuma şansı ortadan kalkıyor. Bu yüzden öğrenciler, üniversitelerin, büyük bir bölümü, elit bir tabakaya hitap etmeye başladı görüşündeler.
Gençlerin, YÖK'le ilgili de çok ciddi suçlamaları var. Onlara göre, YÖK, aslında eğitim ve bilim düşmanı bir kurum. Bunu, çok rahat söyleyebiliyorlar. YÖK'ün, birçok insana soruşturma açtığı ve görevden attığını ısrarla vurguluyorlar. Sadece politik görüşten değil, bir zamanlar, saç sakal konusunda da, bunların yaşandığını örnekleriyle ortaya koyuyorlar. YÖK' ü dayatmacı olan bir kurum olarak tanımlıyorlar.
Yine öğrencilere göre, "üniversitelerden mezun olan öğrenciler, geçmiş yıllarda iş buluyorlardı. Üniversiteye girerken, bir mesleki kaygıları da yoktu. Şimdi ise iş konusunda çok ciddi kaygıları olan öğrenciler var.
Onlara göre, üniversiteler, bilgi öğretmekten ziyade, bilgi üreten merkezlerdir. Bu yüzden Ar-Ge çalışmalarına hız verilmelidir. Ancak AKP iktidarının, Ar-Ge çalışmaları ile ilgili ödenekleri kısması, varolan çalışmaları da çıkmaza sürüklediği görüşündeler.
Üniversitelerde ve ODTÜ, de yaşanan, arzu edilmeyen gelişmelerden, öğrenciler kadar, iktidar, muhalefet ve üniversite yönetimlerinin de sorumluluğu vardır. O nedenle de Üniversitelerin bildiri yayınlaması, karşılıklı suçlamada bulunmaları, özellikle de "DALKAVUKÇULUK" yapması, üniversitelere yakışmadığı gibi, dün olduğu gibi bugünde çözüm değildir. Çünkü ne ekersen, onu biçersin.
Hala bu gerçeği göremeyen, siyasiler ve üniversite yönetimleri varsa ne denebilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi