Bir aşk mektubu…

Öyle bir gündü.

Dışarıyı seyrettim sen gittikten sonra…

Havada güneş vardı.

Kızdım güneşe, söylendim.

Ayrılıklara yağmurlu hava yakışıyor sanırım…

Gök gürlemeli, isyan olmalı her yerde…

Perdeleri sonuna kadar çektim.

Acılar tavan yaptıysa ağlayacak gücü bile olmuyor insanın…

Ağlamak bence yastan sonraki aşama…

Yas kısmı en soğuk evre…

Gözyaşı hüzün kısmına gidiyor.

Geçer miyim o evreye ama buz gibi üşüyorum.

Hasta olacağım büyük ihtimal…

Ruhum ne zaman dermandan düşse mutlaka hasta olurum.

Hem sonra iyileşirim belki…

Sahi ne zaman iyileşilir?

Biri söylesin…

Bugün birisi canımı yaksın.

Canım acısın ve ben ağlayayım!

Hüngür hüngür ağlarsam iyileşirim belki!

Korkuyorum çünkü zamanın sabitleşmesinden!

Geçer diyenler çok fazla ama inanmıyorum.

Geçmeyen acı bana denk gelmiştir, olamaz mı?

Kaderin cilvesi budur bana da…

Çok fazla uzatmak istemiyorum.

Uzun cümlelerim yok bugün…

Sen gittin işte…

Ben dışarıyı seyrettim.

Güneş vardı.

Kızdım ve pencereyi kapadım.

Sonrası hala yok…

Not:

Üniversitede ilk ödevim bir aşk mektubunun yazımıydı…

Herkes döktürdü.

Ben yazamadım.

Hala içimde ukde!

Yazamadım ya!

En iddialı yazılardan biri, büyük bir özgüven gerektiriyor.

Hep denedim, devamı gelmedi!

Aman laf olur, aman söz olur, aman utangaçlık derken…

Bir deneyeyim dedim.

Daha iyisini zamanla yazacağım inşallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özge Zaim Arşivi