
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
BİR DELİ KUYUYA TAŞ ATTI...
Ergenekon Davasın da yaşananlar, atalarımızın, "Bir deli kuyuya taş attı, 40 akıllı çıkaramadı." atasözünü hatırlatıyor ama bazen de problemlerin çözümünde bir deliye de ihtiyaç duyulabilir. 40 akıllının bile karmaşa içinden doğru çözümü bulmak için, yeterli olamadığı bir durumda, içinizden birinin aklına gelen ve başlangıçta oldukça sıra dışı gibi görünen bir fikir, çözümün anahtarı olabilir veya sorun da olabilir. Hatta bazı kişi/kişilerin ve dış ve iç şer odakların, hedeflerinin gerçekleşmesine vesile de olabilir.
Bugün, Ergenekon davasının kilit ismi olarak gösterilen Tuncay Güney'le, bu atasözünün anlamını daha iyi anlıyoruz. Her sözü, ayrı bir dalgalanma yaratıyor. Ve nihayet! Atasözüne konu olan, Tuncay Güney'in, Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan' a 2001 yılında verdiği ifadenin kaseti de Silivri'deki Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde basın mensuplarına dağıtıldı.
Türk toplumu ve adaleti, bu adamın iddiaları nedeniyle, meşgul olurken, ülke genelinde huzursuzluğu, hatta kamplaşmayı da körükledi. Her sözü, bir kesim tarafından dikkate alınıyor. Hatta gereği de yapılıyor.
Peki, kimdir bu adam?
Adı Tuncay Güney, Ancak Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay isimleriyle de biliniyor. 36 yaşında. Eşcinsel olduğu iddia ediliyor. İlkokul mezunu, Bekâr, en güçlü silahı ise dili. Askerlik yapmamış. 2001' de çalıntı araba satarken yakalanmış. En dikkat çekeni ise Müslüman iken, kendisini Yahudi olarak tanıtıyor. Yani en kutsal değerleri bile kendi çıkarları için kullanabiliyor.
Hülasa, suç dosyası hayli, kabarıktır. Kim/kimler adına çalışıyor bilinmiyor. Ancak ahkâm kesmeye devam ediyor. Tunca Güney göre de, ülkedeki birçok Türk, davanın laik ordu ile İslam yanlısı AK Parti arasındaki çekişmenin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Türk savcılarının, Ergenekon, kod adlı aşırı milliyetçi karmaşık örgüt, pek çok siyasi suikast ve ölümcül terörist saldırının arkasında olduğunu söylemekten de geri durmuyor. Ve iddia ediyor. " Bana ulaşmadan, hiçbir şeyi çözemezler." .
Hülasa bir deli kuyuya taş attı. Türkiye' de akılılar, bu taşı çıkarmaya çalışıyor. Oysa atılan taşa itibar edildiği sürece de bu taşı kimse çıkaramayacak. Ayrıca Devleti yöneten irade, bu manzarai umum-iyeyi okuyamıyor, çözüm getiremiyor ise, kuyuya taş atan deliden, medet beklemek, sorunu kördüğüm yapmaktan başak bir şey değildir.
Maalesef bugün o yapılıyor. Oysa dış dünya bile, bu deliyi teşhis etmiş. Onlara göre de Güney, Türkiye'de dönüşümüyle ve provokativ sözleriyle meşhur biri. Oysa O'nu, bu denli meşhur eden, Türkiye' deki bazı kişi/kişiler ve medya değil midir?
Çağımızda, devlet yönetimi ve adalet ciddi iştir. Kimsenin, tekelinde de değildir. Olmamalıdır da. Bir delinin sözleri ile hareket eden, devlet, ne devlettir, adalet de ne adalettir. Ayrıca Türk devleti ve adaleti, bir delinin sözleri ile hareket etmeyecek kadar da güçlüdür. Yeter ki Türk adaleti, serbest bırakılsın, Devletin içindeki arzu edilmeyen tüm yapılanmalara karşı mücadelede önü açılsın.
Bugün, "ERGENEKON DAVASI" nedeniyle, yaşanan gelişmeler, toplumda kutuplaşmayı artırdı. Özellikle kamuoyunu, etkili bir şekilde yönlendiren Türk basını, Ergenekon soruşturmasıyla birlikte kamuoyunu kutuplaştırdı. Basın adeta siyah ve beyaz olarak ikiye ayrıldı. Bu ayrışma, yargısız infazı da beraberinde getirdi.
Ülke genelindeki Ergenekon ve Susurluk" tartışmaları, ekonomik krizi bile gölgede bıraktı. Gazeteler, televizyonlar, siyasetçiler, kurumlar, halkımız, bununla meşgul. Daha ortada net bir şey yok ama keşmekeş içinde, suçlama ve kamplaşma artarak devam ediyor. Bu kutuplaşmalar ve kargaşa, Dış ve iç şer odakların, hedeflerine de zemin oluşturuluyor.
Ergenekon davası ile ilgili gelişmelerden, hukukçular da kaygılıdır. Nitekim Barolar Birliği Başkanı ÖZOK, "Suçsuzluk ilkesi başta olmak üzere, adil yargılanma hakkının korunması ve asla yargısız infaz yapılmamasına özen gösterilmesi gerektiğini dillerdik" ifadesini kullandı. Aslında bunları sağlamak, devletin asli görevidir. Çünkü olaylara, önyargılı yaklaşıp, yargısız infaz yaptıkça ve Tuncay Güney' in sözü de dikkate alındıkça, insanların kafası karışacak, toplumun adalete güveni de azalacaktır.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ise ''Türkiye'de yargı bağımsızdır. Hakim ve savcılarımız, eldeki delillere göre görevlerini yaparlar'' dedi. Bu söze katılmamak mümkün değildir. Ancak Türkiye' de adalet sözde değil uygulamada serbest bırakılmalı, yargısız infazlarında önüne geçilmelidir. Bu, devletin asli görevi olup, aynı zamanda adaletin tecellisi açısından da bir zorunluluktur.