
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bir Eskişehirli olarak...
Kamulaştırması yapılamadığı ve yol açılamadığı için Anadolu üniversitesi önünden çevre yoluna yapılacak bir bağlantı ancak 5 yıl sonra yapılıyorsa…
-Demiryolu’nun yer altına alınması ancak 6 yıl sonra yapılabiliyorsa…
-Kentpark içinde bulunan bitmemiş inşaatı yıllardır gelip geçerken görüyorsam…
-çevre yolu üzerine yapılan Bat-çık aydınlatmaları Başbakan’ın gelişinden gelişine yenilendiğine şahit oluyorsam…
-Kütahya yolu üzerinde bulunan kültür Merkezi inşaatının bitmesini 25 yıldır bekliyorsam.
-Daha yeni yapılan kaldırımların oynayan taşları üzerinde cambazlık yapıyorsam.
-Aracımla girdiğim trafikten çıkamaz hale geliyorsam.
-Rahatlıkla yürümem gereken kaldırımlar üzerinde yayalardan başka her şey bulunuyorsa.
-Yıllardır bir Kent Meydanına sahip olamamışsam.
-En küçük bir yağışta, hala kent merkezinde su birikintileri oluşuyor ve bu beni yıllardır rahatsız ediyorsa.
-Ulaşımın merkezinde bir şehir olarak hala hava ulaşımım yoksa.
-Aracımı park edebileceğim yerlerin yarısı paralı, diğer yarısı da esnafın kapatması altındaysa.
-Kent Merkezini rahatlatmak için taşınan kurumların boşalttığı binalara başka kurumlar getirilip yerleştiriliyorsa.
-Asfaltlanan cadde ve sokaklar ertesi gün kazılıyor ve kazılan yerler de yapılan yamalarla delik deşik oluyorsa.
-İnşat yapanlar sokakları, açılış yapanlar caddeleri keyfi kapatıyorsa.
-İşyeri girişleri imar yönetmeliklerine aykırı yapılıyor ve buna kimse ses çıkartmıyorsa.
-150-200 metre arayla sinyalizasyon ışıklarının olduğu bir ulaşım anlayışı varsa.
-Yapılan çevreyolu ve Demiryolu projeleri sayesinde bazı mahalleler şehirden tecrit ediliyorsa.
-Caddelerde yol çizgisi bulunmasına bile gerek duyulmuyorsa.
-Verilen 3 ncü üniversite sözü yıllar geçmesine rağmen tutulmuyorsa.
-Şehrin liman bağlantısı için yıllardır maval okunuyorsa…
Kısacası…
Hükümet ve Belediyeler tarafından yapılması gereken rutin ve söz verilen hizmetler bile tam anlamıyla yapılamıyorsa…
Aslında seçimin de, ülkeyi ve şehirleri kimlerin yöneteceğinin de pek bir anlamı yok galiba…
.....
Siyasetçinin 3 kusuru...
Türk siyasetinin önemli isimlerinden olan Osman Kibar Meclis kulisinde gördüğü eski bakanlardan Prof Dr Turan Güneş'e hitaben:
- “Turan seni Hiçbir lider sevmez!”demiş durup dururken...
Turan Güneş bozulmuş tabii...
-”Niye ki?” diye sormuş ardından...
Devam etmiş Osman Kibar:
- “üç kusurun var senin... Birincisi: Profesör olman. İkincisi: Akıllı olman...üçüncüsü de taviz vermiyor olman. Liderler bu üç kusuru olanı hiç sevmez. Hiç gözünün yaşına bakmadan harcarlar senin gibi adamı” der.
Prof Dr Turan Güneş:
- “İyi güzel de, gördüğün gibi ben hala harcanmış değilim” deyince Osman Kibar:
- “Demek ki senin liderin yeteri kadar güçlü değil” cevabını yapıştırır.
Söylediğimiz diyalog bundan 50 yıl önce yaşanan bir diyalog.
O yıllarda geçerli olan da bir diyalog...
Fakat...
Aradan 50 yıl geçtiğinde bu diyaloğa konu olan gerçek de siyasette tam anlamıyla değişmiş.
Neden mi?
Cevabı çok açık...
Bakın Eskişehir'e?
50 yıl öncesi, liderlerin nazarında üç önemli kusur taşıyanlar ve bu özellikleri nedeniyle de liderleri tarafından harcanan siyasetçiler, bu gün aynı üç özellikleriyle, genel başkanların kıramadığı, değer verdiği siyasetçiler konumuna geldi.
.....
Bazen ürküttüğümüz oluyor…
Zor bir mesleğimiz var.
Herkesi memnun edememe gibi de bir durumumuz mevcut.
Olumlu yönlerini yazdığınız insanlar sizi sever.
Aynı insanların olumsuz yönlerini yazdığınızda ise nefret eder.
Aynı insan tarafından hem sevilip, hem de nefret edildiğiniz dönemler yaşayabilirsiniz bu meslekte.
Elbette bu mesleği sevilmek ya da nefret edilmek için yapmıyoruz ama çoğu kişinin de çoğu zaman doğrular pek hoşuna gitmiyor.
Zaman zaman fincancı katırlarını ürküttüğümüz olduğunda da, kolayca hee tahtası olabiliyoruz bu meslekte.
Tıpkı Nasrettin hoca fıkrasında olduğu gibi:
Nasrettin Hoca ahrette ne var ne yok çok merak edermiş. Bir gün mezarlıkta boş bir mezar gören Nasrettin Hoca, eve gidip karısına demiş ki:
- Hanım, ahrette ne var ne yok merak ediyorum. Bugün boş bir mezar gördüm, gidip içine yatacağım; bakalım ne olacak?
Hanımı "Etme, eyleme!" diye yalvarsa da Hoca, mezarlığa gidip, yol kenarındaki boş bir mezara yatmış. "Acaba ne olacak?" diye başlamış sağı, solu dinlemeye. Gece saat dörde doğru "Haldırt!.. Huldurt!.." diye sesler duymaya başlayan Hoca, boş mezarın içinde ansızın ayağa kalkıp sormuş:
- Ne oluyor yahu?
O anda yoldan geçmekte olan fincancı katırları da Hocayı o vaziyette görünce ürkmüş; katırlara yüklenen fincanlar da kırılmış. Fincancılar birbirlerine sormuş:
- Bu deli ne arıyor burada?
Kırılan fincanlar yüzünden Nasrettin Hocayı bir güzel dövmüşler. Sabah olmuş, Hoca ağzı burnu kan içinde eve gelmiş. Karısı Hocayı o vaziyette görünce telaşlanmış:
- Hoca Efendi, ne oldu sana böyle?
- Ah hanım!.. Başıma gelenleri bir bilsen!..
Bu söz üzerine Hocanın karısı çok merak etmiş:
- Hocam Efendi, ahrette ne var ne yok?
Hoca da cevap vermiş:
- Fincancı katırlarını ürkütmezsen, hiçbir şey yok!..
......
Biraz da gülmek lazım
Yaşlı çift evliliklerinin kırkıncı yıl dönümünde paraya kıymışlar, Avustralya’da tatil yapmaya karar vermişlerdi. Uçağın penceresinden saatlerdir okyanusu seyrediyorlardı. Sessizliği pilotun anonsu bozdu:"Sayın yolcularımız! Korkarım size kötü bir haberim var. Motorlarımızdan biri sustu, diğeri de susmak üzere. Acil iniş yapmak zorundayız."
"Neyse ki altımızda haritada görülmeyen bir ada var ve sahiline inmeye çalışacağız."
"Bunu başarabilirsek tek sorunumuz bizi bulabilmeleri için dua etmek olacak."
Uçak minik adanın kumsalına başarılı bir iniş yaptı, kimsenin burnu kanamadı.
Uzun bir rahatlama sessizliğinden sonra adam karısının ellerini tuttu,gözlerine endişeyle baktı;
"Mona, bu ayki kredi kartı borcunu ödemiş miydin?" "Hayır sevgilim,unutmuşum. Kızdın mı?"
Adam endişeyle yine sordu: "Araba kredisinin taksitini ödemiş miydin?" "özür dilerim canım, onu da ödememiştim."
Yaşlı adam karısının ellerini bıraktı ve kırk yıldır yapmadığı şekilde ona sıkı sıkıya sarıldı. "Aferin". Karısı şaşkın, korkarak sordu. "İyi misin tatlım?"
"Hiç olmadığım kadar. çünkü bankacılar bizi kesin bulur!"