4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

BİR TABLO BİR BAĞIŞ

Büyük Önder, Mustafa Kemal Atatürk, kadının, erkekle birlikte, öğrenim yapması, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatta, birlikte görev alması görüşünü benimsemek ve savunmakla kalmamış, onun döneminde, Türk kadını, aile kurma ve istediği mesleği seçme, hak ve özgürlüğü gibi sosyal haklar kazanmıştır. Bu sayededir ki Türk kadınları, her alanda aktif olarak çalışıyorlar. Pek çoğu da başarılı, kariyer çizgisine sahiptir.
Bugün Türk kadını, oldukça donanımlı, hazırlıklı; bilinçli ve kadın olarak, her göreve taliptir. Yaşadıkları, onca ağır soruna rağmen, yaşamın her alanında var olmaya çalışıyor. Ekonomiden, sanata, siyasetten, spora, her geçen gün yenileri eklenen, başarılı Türk kadını profili, diğer ülkelere, örnek teşkil edecek aşamaya geldi. Özellikle iş hayatında, başarılı kadın girişimcilerimiz, Avrupa'ya, model olacak bir performansa sahipler.
Ayrıca Türk insanı, erkek ve kadın birlikte, her alanda başarılı olacağına inanmak zorundadırlar. Nitekim ATATÜRK, " Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı, topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!" demiştir.
Ülkemizde, sanat alanında kadınlarımız; toplum içindeki nüfus oranına göre erkeklerden daha fazla yer almaktadırlar. Fakat sanatı, meslek haline dönüştürmede, erkeklere göre sayıları çok daha azdır. Ayrıca sanat dünyasının, erkek izleyicileri, erkek sanatını öne çıkarırlarken, kadının sanatını, daima geri planda bırakmaktadırlar.
Erkeklerin, egemen olduğu sanat geleneğinin, kökten değiştirilmesi, çok kolay görünmese de, kadın sanatçılar, yıllar boyunca sürdürdükleri mücadeleleri ve çabaları sonucunda, sanatın cinsiyetler üstü olduğunu, tüm dünyaya göstermişlerdir.
Kadınlarımız, sanatta, yer almakta zorlandıkları, sanat konusunda, karar verici mevkilerde az bulunmaları, çalışma alanlarının, ev ortamı olduğu, atölyelerde çalışamadıkları veya özel atölye açamadıkları, genellikle yardımcı eleman olarak çalıştıkları, önemli sergilerde, yer almada zorlandıkları da bir gerçektir.
Her türlü zorluğa rağmen, bugün de amatör olarak çalışan, kadın sanatçılarımız var. Bu sanatçılarımızdan biri de emekli öğretmen, Sayın Hatice Özdemir ŞENGÜR' dür. Türkiye Eğitim Vakfı Eskişehir Şubesi ile bir AVM içerisinde, ilk kişisel sergisini açtı. El emeği göz nuru eserlerinin, yer aldığı sergi, büyük ilgi gördü. Türk." KAĞIR RÖLYEF" çalışması olan, 60 tabloyu, AVM içerisinde beğeniye sunan Sayın Hatice Özdemir ŞENGÜR, sağlann gelirin yarısını, Türk Eğitim Vakfı Eskişehir Şubesi ile paylaştı.
Sayın ŞENGÜR' ün, sergisinde yer alan, "RÖLYEF", kabartma veya diğer adıyla rölyef, yüzey üzerine yapılan yükseltme, ya da çökertmelere denir. Alçak ve yüksek rölyef olmak üzere, ikiye ayrılır. Mimarlıkta da heykel sanatında da kullanılan bir terimdir. Yüzey üzerine yükseltilerek yapılıyorsa, yüksek rölyef, çökertilerek yapılıyorsa, alçak rölyef adını alır. Üzeri işlenebilir malzemeleri şekillendirme olarak da tanımlanabilir. Kabartma, sanat kolları dahil endüstri, tarım ve günlük hayatta da kullanılır.
Sayın ŞENGÜR, duygu ve düşüncelerini, belli estetik kurallar çerçevesinde, sergideki eserlerine, en güzel şekilde ifade etmiştir. Amatörce çalışmasına rağmen, resimlerde, hacim, mekân, hareket ve ışık etkileri, gibi, resimsel öğeler, çok iyi yansıtılmıştır.
Eserlerde, çizgi, biçim, renk, ton ve doku özelliklerinin anlatımcı bir düzen içinde bir araya getirilmiştir. Özellikle de eserlerdeki renklerin ve imgelerin, bir araya getirilmesi içerik açısından, betimsel, ya da simgesel anlamlar taşıyor. Eserlerde, duygu, uyum, mekân, hacim, hareket, ışık gibi, görsel kavramlar, örnek teşkil edecek niteliktedir.
Sayın ŞENGÜR, bir öğretmendir. El sanatların karşı da ilgisi sayesindedir ki,bu alanda, açılan pek çok kursa katılmış, ancak kağıt rölyef, ve Kaat-ı tekniği ile üç boyutlu kağıt sanat kursuna, hala devam etmektedir.
Sayın ŞENGÜR, sanatı ile "SESSİZLİĞİN SESİ" olmuştur. Sessizliğin sesi, huzurlu ve sakinken, duyulan gönül sesidir. Yani aklın, kapıldığı tüm bencil duygulardan sıyrılıp, gönülden gelen sestir. Kişiyi doğruya, iyiye yönlendiren, gönül sesi... Özellikle de tabiatla, baş başa kalındığında, ağaçların, çiçekleri, kuşların ve bitkilerin sesi olursun. Sanatçı isen bunları, çizgiye, renklere aktarırsın..
Sayın ŞENGÜR, Eskişehirlidir. İstanbul' da, ikametgâh etmesine rağmen, İlk " BİR TABLO BİR BAĞIŞ" adlı sergisini, Eskişehirliler sunarken, gelirini de Türk Eğitim Vakfı Eskişehir Şubesi ile paylaştı.
Bu tavrı ile de o bir hayırseverdir. Hayırseverler, hayır yaptıkça veya bir eser meydana getirdikçe, daha da mutlu olurlar. İnsan olmanın da onurunu yaşarlar, Nitekim Araştırmacı Elizabeth Dune, "Ne kadar kazandıklarına bakmaksızın, başkaları için para harcayanların, paralarını sadece kendileri için harcayanlardan, daha mutlu oldukları belirlendi." demiştir.
Sayın ŞENGÜR, Türk Eğitim Vakfı Eskişehir Şubesine' e, katkıda bulunarak, bu mutluluğu yakalayan, ender insanlarımızdan biridir. Kutluyoruz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi