
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Birileri fena hüsrana uğrayacak ama...
CHP'li Belediye Başkan adayları anlatıyor sohbet sırasında...
-"Dün gittiğimiz yerde önümüzü kesti yaşlı insanlar. Geçtiğimiz seçimlerin hemen hepsinde sağ partilere oy vermişler. 'Oy verdiğimiz için ellerimiz kırılsaydı da vermeseydik' dediler. Bu kez CHP'ye vereceklermiş. Yemin ettiler vereceğiz diye. Biz bu seçimi kesin aldık"
AK Partili Belediye Başkan adayları anlatıyor sohbet sırasında...
-"Belediye Başkan adayı olduğumu duyar duymaz yanıma gelenler oldu. Gelenlerin çoğunluğu sol görüşlü insanlar. Bu güne kadar Sağ partilere hiç oyları nasip olmamış. Ama her defasında da pişman olmuşlar sol'a oy verdikleri için. 'Bu kez sana oy vereceğiz. Kesinlikle oylarımız senin. Zaten mahalli seçimlerin sağı solu olmaz. Bize göre sen, bizim partinin adaylarından daha çok solcusun' diyorlar. Eğer sol seçmen bile böyle düşünüyorsa, biz bu seçimi rahat alırız"
MHP'li Belediye Başkan adayları anlatıyor sohbet sırasında...
-"Gittiğimiz her yerde bugüne kadar hiç görülmemiş bir ilgi ile karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz seçimlere şahit olanlar bile bunu söylüyor. İnsanlar bizi bağırlarına basıyorlar. Geçtiğimiz seçimde AK Parti ve CHP'ye oy verenler çoğunlukta. Büyük bir pişmanlık duyuyorlar. Bu seçimde oylarının kesinlikle MHP adayına gideceğini söylüyorlar. Bunu kararlılıkla söylüyorlar. Eğer biz AKP ve CHP'li seçmenden bu kadar teveccüh görüyorsak, bu seçimi kazanmamız içten bile değil"
Her üç parti Belediye Başkan adaylarının sohbet sırasında söyledikleri bunlar.
Baktığınızda bu söylemler birbirinden farklı söylemler değil.
Her aday, kendi partisinin oyları dışında diğer partilerin oylarını alıyor.
Almakla kalmayıp, seçimi de bu oylar sayesinde rahat kazanıyor.
Ne diyelim?
Sandıklar açıldığında seçimin kazananı tek olacak ama kaybeden sayısı bir hayli fazla olacak.
Anlayacağınız...
Kendi partisi dışında ki partinin oylarını da cebinde zanneden adayların çoğu, 30 Mart akşamı sandıkların açılmasıyla birlikte resmen hüsrana uğrayacak.
.....
Mecliste olmayacak olmasına en çok Büyükerşen sevinmiştir
Büyükşehir Meclisinde tartışmalar eksik olmazdı.
Beş yıldır Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile AK Partili üyeler arasında atışma olmadığı oturumlar biz gazeteciler için rutinden oturumlar olarak yorumlanırdı.
Tartışma ve atışma denildiğinde taraflardan biri şüphesin Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen olurken, diğeri de çoğunlukla AK Partili Ahmet Süzer olurdu.
Bazen ciddi ciddi yaşanan tartışmalar, zaman zaman da esprili laf geçirmeler şeklinde gerçekleşirdi.
Ne Büyükerşen altında kalırdı lafın ne de Ahmet Süzer.
Böyle geçti beş yıl.
Seçim gelip kapıya dayandı.
Yılmaz Büyükerşen yeniden aday oldu.
AK Partinin listeleri belirlendiğinde ise, listelerde ilk dikkati çeken, listelerde Ahmet Süzer'in isminin olmamasıydı.
Bu, Büyükerşen ile Ahmet Süzer'in, Büyükerşen'in yeniden kazanması durumunda bile, önümüzdeki dönemde aynı meclis içinde olamayacağını açıkça ortaya koyuyordu.
Kısacası.
Ahmet Süzer'in AK Parti meclis listesinde olmayışı belki belirli çevrelerde üzüntü yaratmıştır ama, aynı üzüntünün 5 yıl boyunca didiştiği Büyükerşen nazarında üzüntü yarattğı pek söylenemez.
......
İnat uğruna eziyet
Eskişehir'in içinde bulunduğu ve her ortamda sıkıntısını içinde yaşadığı bazı sorunlar var.
Bu sorunlar aslında çözülemeyecek sorunlar da değil.
Ancak bu sorunlar çözülmüyor.
Çözülememesinin nedeni imkânsızlıklar falan da değil.
Tek neden "Bana ne" zihniyeti.
Örneğin;
Eskişehir'in yaşadığı ve her geçen gün de aran bir Trafik sorunu var.
Aslına bakarsanız bu sorun bu şehirde yaşayan herkesin sorunu.
Dolayısıyla bu sorunu çözmek için her kurumun taşın altına elini koyması lazım.
Ancak, ne böyle bir düşünce var, ne de böyle bir çalışma...
-"Bana ne... Trafik belediyenin halletmesi gereken bir konu. Nasıl bu hale getirildiyse, bu hale getiren düzeltsin" denilebiliyor.
Belediye'ye bakıyorsunuz, böyle bir sorunun olduğunu yıllardır kabullenmiş bile değil.
Alın size diğer bir örnek daha.
Çevre yolu yapıldı bitti.
Kullanıma açıldı.
Halen, Bağlar Caddesi'nden gidişte, Anadolu üniversitesi kapısı önüne geldiğinizde sağ tarafa dönemiyorsunuz.
Çünkü...
Bağlar Caddesi'nden Ankara yönüne dönülecek yol hala açılmadı.
Açılması için deplaselerin yapılması, istimlaklerin gerçekleşmesi gibi bir takım işlerin yapılması lazım.
Bunlar yapılmadığı için de açılamıyor.
Zira, yukarıda söylediğimiz "Bana ne" anlayışı burada da sürüyor.
-"Karayolları başladı Karayolları bitirsin" deniliyor.
Karayollarının umurunda bile değil.
Netice olarak....
Eğer bu gün Eskişehir bazı sorunları yaşıyor ve bu sorunları çözemiyorsa...
Çözülemeyen sorunlar da vatandaşa her geçen gün eziyetin daha da büyüğünü çektiriyorsa...
Bunun temelinde "bana ne" anlayışı var.
İşte bu anlayış nedeniyle bu şehirde bu çileyi çekiyoruz.
Bize bu çileyi çektirenler de, güya birbirlerinden intikam alıyorlar.
......
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Yeni öğretim yılına başlayan öğrenciler, haftalık ders programlarına yeni giren mantık dersini görürler. Çok geçmez bu derse yaşlı bir profesörün de gireceğini öğrenirler. Sonuçta merakla bekledikleri ilk mantık dersi başlar. Meraklı öğrencilerden biri söz ister:
Sayın Profesör, mantık bize ne öğretir? Lütfen her şeyden önce bize bunu anlatır mısınız?
Profesör; kendine, derse, merak ve şüpheyle bakan öğrencilerine:
Mantık dersinin insan düşüncesine yaptığı etkiyi açıklamak biraz güçtür. Onun için bunu sizlere bir örnekle açıklamak istiyorum. Farz edin ki, maden ocağından iki insan çıkıyor, birisinin üzeri tertemiz, diğerininki ise kömür karası içinde. Bunlardan hangisinin yıkanması gerekir?
Öğrenciler, hiç tereddüt etmez:
Elbette ki, kirlisi yıkanmalıdır! diye bağırır.
Profesör, gülümseyerek konuşmasını sürdürür:
İşte evlatlarım, mantık bu soruya yanıt vermeden önce şu soruyu sorar: Nasıl olur da bir maden ocağından çıkan iki kişiden birinin üzeri tertemiz iken diğerinin ki kirli olabiliyor?